19 Nisan 2008 Cumartesi

UMUDA YOLCULUK


Yaz günü kocaman sulu bir can eriği tuza bandırıp yerken aldığın o mayhoş, tuzlu, serin, yeşil, tatlı hazdır insan olmak.

Hiç tanımadığın bir çocuğun başını okşadığında, gözlerindeki şaşkınlık ve masumiyetin yaşlanmış ruhunun tüm çocuk sevinçlerini ortalığa saçıvermesidir bir anda.

Sana, evladına veremediği sevgiyle bakan , yapayalnız bir annenin boş kucağını doldurabilmektir belki.

Karanlık yolda, “seni gülümsemenden tanıyorum” diyen dostuna daha da fazla gülümseyebilmek ve o ılık sevgiyi yüreğine akıtabilmektir.

Değil başka bir insan için, kendi ırkından olmayan canlılar için dahi endişe duymaktır insan olmak. Asla incitmemektir hiçbir canlıyı, insan veya hayvan veya çiçek veya her şey…

Hata yapmak, affetmek, affedilmektir…

İnsan olmak güzeldir. İnsanoğlundan umudu kesmemek de öyle.

Hala inanıyorum ben.

Otobüste kendinden büyük birini asla ayakta bırakmaya gönlü razı olmayan, yol ortasına atılmış ekmek parçasını kenara kaldıran , marketten çıkan komşu ablasının elinden poşetleri kapan, kapının önündeki sakat kedi için kahvaltısını yarım bırakıp süt indiren, daha kendisi bebek sayılırken küçük bebeleri korumaya çalışan, yaşlı teyzenin koluna girip merdivenden çıkmasına yardım eden çocuklar var, ben biliyorum.

Hatta, bebek fidanı boynunu yana eğdiğinde, öleceğini düşünüp gözyaşı döken çocuklar var. Yüzyıllık ağaçları acımadan öldüren büyüklerine inat, minicik fidanının yok olma ihtimalinden yüreği yanan çocuklar… Ben biliyorum.

Onlar büyüyünce kirlenmeyecek dünya. Kirli teslim aldıkları dünyayı bu günden temizlemeye uğraşıyor onlar.

Savaş yerine dostluğun, nefret yerine sevginin hüküm sürdüğü, kan ve vahşet görüntülerinin hafızalardan silindiği bir dünya yaratacak onlar.

Ve işte onlar kendi çocuklarına tertemiz bir dünya bırakacaklar.

İnsan olmaktan utanmayacakları, aksine gurur duyacakları.

Olacak bu biliyorum. Umutluyum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder