22 Nisan 2010 Perşembe

23 NİSAN'DA BU BLOG ÇOCUKLARIN

Ömrüm boyunca çocuk gülücüklerinde saklanmayı diledim. Sanırım bu isteğim kaderime yazıldı. Çocuklar benim yüreğim, ben de onlarınkinde bir yer edindim.

Bugün Uzağa Giden Kadın sayfasının yazarı İrem. Kendisi, Mimar Sinan Koleji 4. sınıf öğrencisi. ULUSAL EGEMENLİK BAYRAMIMIZI çocuk yüreğiyle kutluyor. Arkadaşlarıyla birlikte bayram hazırlıkları sırasında çektirdirdiği bir fotoğrafı bizimle paylaşmış. Halk oyunlaırnın çoşkusu yüreklerine yansıyan tüm çocuklarımı gözlerinden öpüyorum. Bugün memleketin dört bir yanından tüm dünyaya yayılacak olan umudun sesini şimdiden duyabiliyorum.

İrem aslında bir yazar. irem'in satırlarıyla buluşmak isteyenler onu İremin Hayatı sayfasından okuyabilirler.

Tatlı konuğum hissetmiş bu sayfanın sahibi şair bahar uykusunda. Uzağa Giden uyurken rüyasına girmiş İrem. Sayfada hissettiğiniz tatlı bahar havasının nedeni budur sevgili okurlar.

Bu hoş paylaşımın gerçekleşmesi sağlayan Tohum Vakfı'na çok teşekkür ediyorum! Buradan tüm çocuklarımın bayramını kutluyorum.

Çocuk gülücüklerine karışmak umuduyla...


20 Nisan 2010 Salı

Stresin Kadınlara Etkileri

Stres

Stres, çağımızın en önemli sorunlarından biri. Üstelik kadın, erkek, çocuk herkesi etkiliyor. Pek çok sağlık sorunun ya nedeni oluyor ya da tetikliyor. Örneğin bağışıklık sistemine zarar vererek insanları hastalıklara daha yatkın hale getiriyor.

Stres altında bozulan kan dolaşımı, kılcal damar genişlemelerine ve varislere neden oluyor. International Hospital´dan Psikiyatri Uzmanı Dr. Ali Ayas, bilimsel araştırmalara göre uzun süre strese maruz kalan kadınların vücudunda hücrelerin daha fazla serbest radikal ürettiğini, bu zararlı maddelerin de kadınların yaşlanma sürecini hızlandırdığını belirtiyor.

Strese giren kadınların vücudunda neler olduğunu anlatan Dr. Ali Ayas, bunları şöyle sıralıyor:

• Cildi bozuyor; cilt yaşlanması ve kırışıklıklar gibi sorunlar çıkıyor.
• Cildin nem ve yağ dengesini bozuyor.
• Akneleri artırıyor ve alerjik reaksiyonlara yol açıyor.
• Stres altında ter bezleri daha fazla çalışıyor.
• Saçların dökülmesine ya da beyazlaşmasına neden olabiliyor.
• Bazı insanlarda tırnak ve saçların uzaması yavaşlıyor.
• Sinirlendiğimizde, öfke ve endişe gibi duygular bizi ele geçirdiği anda, yüz mimiklerimiz değişiyor.
• Göz, alın ve ağız çevresinde kasılmalar başlıyor.
• Dudaklar uçukluyor.
• Stres altında bozulan kan dolaşımı, kılcal damar genişlemelerine ve varislere yol açıyor.

KESİNTİSİZ STRES, KROMOZOMLARI KISALTIYOR

Aralıksız olarak devam eden stresin sağlığa zarar verdiği artık kesin olarak biliniyor. Yapılan son bilimsel çalışmalar da, insanların stres yüzünden hastalıklara niçin daha duyarlı hale geldiğini gösteriyor. Dr. Ali Ayas, uzun yıllar devam eden stresin, belli başlı beden hücrelerinin ömrünü kısaltarak, insanların daha çabuk yaşlanmalarına neden olduğunu söylüyor. Yıllarca stres altında yaşayan 58 kadını inceleyen Amerikalı bilim adamlarına göre stres altında kalan bağışık hücrelerindeki kromozom uçları, sağlıklı kadınlarınkine göre daha kısa.

DNA´nın bu bölümlerindeki uzunluk, hücrenin ne kadar süre daha bölüneceğini belirliyor. Belli bir kısalığı aştıktan sonra ise önemli genetik bilgiler yok oluyor ve hücre ölüyor. Kadınlar gündelik yaşamda ne kadar çok strese girerlerse ve stres durumu ne kadar uzun devam ederse bu kromozom uçları o denli kısalıyor, bunları tamir eden enzimin etkinliği düşüyor ve hücreler daha fazla serbest radikal üretiyor. Bu durum da yaşlanmaya yol açıyor.

STRESLİ KADIN, YAŞLANDIRAN MADDELER ÜRETİYOR

Stres seviyesi çok yüksek olan bazı kadınların hücreleri biyolojik açıdan bakıldığında on yıl daha yaşlı görünüyor. Araştırmacılar, stres hormonunun artışına bağlı olarak daha fazla serbest radikal üretildiğini tahmin ediyor. Vücutta stresin etkisiyle üretilen serbest radikaller ise “tamir edici enzime” zarar veriyor. Hızlandırılmış hücre yaşlanması, stres yaşayan insanlarda kalp hastalıkları veya bağışıklık sisteminde zayıflama gibi sorunların daha sık ortaya çıktığını açıklıyor. Stres, kortizol hormonunu artırıyor.

Özellikle düzenli ve yoğun strese maruz kalındığında yaşlanmayla doğal olarak artacak olan kortizol hormonu genç yaşlarda artmaya başlıyor. Kortizol hem hücre yaşlanmasını hızlandırıyor hem de vücudun savunma sistemini zayıflatıyor. Bu nedenle yaşlılıkta yakalanacağımız hastalıklara daha erken yaşlarda yakalanma olasılığı artıyor.

Yine, kadınlık hormonlarından östrojen, başta cilt ve kemikler olmak üzere bedenin yaşlanmasını azaltan etkilere sahiptir. Yoğun ve sürekli strese maruz kalan kadınlarda östrojen salınımı düzensizleşiyor. Bu durum gerek ruhsal hastalıklara yatkınlığı artıyor, gerekse yaşlanmayı hızlandırıyor.

Dr. Ali Ayas

Estetik Ameliyat İçin Tavsiyeler

Özellikle estetik meme cerrahisi, estetik burun cerrahisi, karın germe, liposuction ve vücut şekillendirme, endoskopik yüz cerrahisi, kanser sonrası meme rekonstrüksiyonu alanlarında uzman Prof. Dr. Yücel, tıptaki gelişmelerle birlikte estetik ameliyatların kısa sürelerde yapıldığını ve hastaların ameliyat sonrası çok daha hızlı iyileştiğini açıkladı. Prof. Dr. Yücel, estetik ve plastik cerrahide, Türkiye’nin Avrupa’dan daha ileri olduğunu da sözlerine ekledi.

Birçok insan yüzündeki yaşlanma belirtilerini gördüğü zaman estetiğe yöneliyor. Kimileri ise bedeninde gördüğü bir kusuru bir an önce değiştirmek için estetik ve plastik cerrahiye başvuruyor. Sebebi ne olursa olsun, estetik ve plastik cerrahi artık hayatımızın içinde yer alıyor. Alanında uzman Prof. Dr. Akın Yücel, estetik ve plastik cerrahide çok konuşulan ancak hala tam olarak bilinmeyen son gelişmeleri, dünyadaki en başarılı ülkeleri ve bu alandaki trendleri sıraladı.

İşte son trendler

Tıp ve teknolojideki gelişmelere paralel olarak estetik cerrahinin birçok alanında yeni gelişmeler olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Yücel, bu gelişimdeki temel noktaları hastaları hastanede yatırmadan daha çabuk evlerine yollamak (günübirlik cerrahi), daha az izli ameliyatlar yapmak ve daha doğal sonuçlar elde etmek şeklinde özetledi. Prof. Dr. Yücel, anestezi tekniklerindeki gelişmeler ve yeni anestezi ilaçları ile artık uzun süren ameliyatlardan sonra bile hastaların aynı gün evlerine rahatlıkla gidebildiğine dikkat çekti.

Prof. Dr. Yücel, endoskopik cerrahinin, estetik cerrahide son yıllardaki en önemli gelişmelerden biri olduğunu belirterek, “Bu teknik, özellikle alın germe ve kaş kaldırma ameliyatlarında kullanılıyor. Bu ameliyatlarda eskiden olduğu gibi saçlı deri içine uzun kesiler yapmak yerine 3 noktadan 2’şer santimlik kesiler yapılıyor ve optik kamera yardımıyla alın derisini geren ve kaşları kaldıran işlemler gerçekleştiriliyor. Endoskopik cerrahi bazı uygun hastalarda yüzdeki ve boyundaki sarkıklıkları toplamak amacıyla da kullanılabiliyor. Doğumlara bağlı oluşan karın duvarı gevşemelerinde de endoskopik cerrahi ile karın duvarı plastisi yapılabiliyor” dedi.

Meme dikleştirme ameliyatının hastanın kendi dokuları ile yapıldığını belirten Prof. Dr. Yücel, “Meme dokusu çıkarılmadan koni şeklinde şekillendirilir ve bollaşan derinin fazla kısımları çıkarılır. Eğer meme dokusunda fazlalık varsa, meme gerektiği kadar küçültülebilir (meme küçültme). Eğer meme dokusu hacim olarak yetersiz ise bu durumda meme dikleştirme ameliyatı sırasında silikon meme protezi ile meme büyütme birlikte yapılabilir.” açıklamasında bulundu.

Meme küçültme ameliyatlarında son yıllardaki en büyük gelişmenin “vertikal mamoplasti” adı verilen teknik olduğunu belirten Prof. Dr. Yücel, bu tekniğin avantajının meme altı kıvrımında iz bırakmaması olduğunu ancak sadece meme başında ve meme başından aşağı dikine bir iz gerçekleşebileceğini belirtti. Prof. Dr. Yücel meme büyütme ameliyatlarında daha doğal sonuçlar elde etmek için gözyaşı damlası şeklinde silikon meme protezlerinin kullanım alanına girdiğini de belirterek, “Bu protezler ile meme üst kısmında daha az dolgunluk oluşuyor ve daha tabii sonuçlar elde edilebiliyor” dedi.

Liposuction ve high definition liposuction

Liposuction (yağ emme) ameliyatlarının bundan 10 yıl kadar önce hastalarda ciddi miktarda kan kaybına neden olabildiğine dikkat çeken Prof. Dr. Yücel, “Artık ‘ıslak teknik’ dediğimiz teknik ile çok az kan kaybıyla önemli miktarda yağın çekilebilmesi mümkün oluyor. Bu teknikte yağların emileceği bölgelere içinde adrenalin dediğimiz kanamayı durduran bir ilaç ve lokal anestezik bulunan sıvı enjekte ediliyor. Böylece yağların kolay ve kansız emilebilmesi sağlanıyor. Bu işlem genel anestezi vermeden hastanın kısmen uyuduğu sedasyon anestezisi ile de gerçekleştirilebiliyor” dedi.

Prof. Dr. Yücel, high definition liposuction ile ilgili olarak ise, amacın kas bölgelerini kaplayan yüzeysel ve derin yağları şekillendirmek olduğunu belirterek, “High definition liposuction karın kaslarına, göğüs kaslarına, sırt kısmının aşağı kısımlarına ve kalçaların görünümlerine form vermek için gerçekleştirilmektedir. High definition liposuction’da, standart liposuction’dan farklı olarak daha gelişmiş form verici teknikler kullanılır ve deneyimli bir cerrah kontrolünde gerçekleşir” dedi.

16 Nisan 2010 Cuma

VERMEYE NİHALE CİHANDA BİR NEFES BİTTER GİBİ


Nerde kalmıştık sayın okur? “Veren Memnu Alanın Ağzı Bir Karış” dizisinin yeni bölümünün yayını başlamak üzere. Haydi çayını, kahvesini, soğuk drinkini almak isteyene son çağrııı… Hadi kız Hatçe, sallanma, Mualla az kıpırdan güzelim, kaldıramadın k.çını, Ayşeee, hasta olacan yavrum, o kadar buz atılır mı meyve suyuna. Hadi hadi yerleşin artık. Başlıyooor.

Yeni bölüme geçmeden evvel, yayından uzun özet vermek müessesemizin hiç adeti değildir sayın seyirci. O nedenle, bir önceki bölümü seyretmek için aha burayı tıklıyorsunuz.

Hellim’in yaptığı, Fırıldak cadısının el attığı iksirin etkisi azalmaya başlamış, Ahman Bey uyanma, silkinme, kendine gelme belirtileri göstermeye başlamıştır. Bu nedenle Bitter’i şatodan kovmuş, Düldül’e de ülkenin uzak nahiyelerinden birinde vergi toplama görevi vererek çevresinden uzaklaştırmıştır.

Lakin Prenses Nihale o düşüşten sonra bir türlü otsal hayattan çıkamamaktadır. Şatonun baş büyücüsünün teşhisi Prenses’in yüz yıl kadar uyuyacağı yönündedir. İşte bu nedenle öyle bir büyü yapar ki; prenses uyanana kadar, dizinin bütün kahramanları aynı yaşta kalacaklardır. Zaman dünya için geçse de onlar için yerinde sayacaktır.

Ne? Neee? Çemkirmeyin yüzüme. Kurgu, hayal, film yahu. Haydi şimdi anı yaşayın sevgili seyirciler.

YÜZ YIL LEYTIR…

Masum güzel Madama kişisi, içindeki canavara yenik düşmüş, Ahman Bey’in gazozuna ilaç karıştırmak suretiyle emeline ulaşmıştır. Kendisinden yavruladığı, üç oğlan, iki kız, yirmi iki kurbağa ve onlarca torun tombalakla birlikte doksan iki katlı tovırlarında mutlu bir hayat yaşamaktadırlar.

Fırıldak cadısı, Okusford cadılık okulunun kapatılıp güzel sanatlar fakültesi yapılmasının ardından, burada öğretim görevlisi olarak çalışmaya başlamış, sonra da moda bölüm başkanlığına kadar yükselmiştir. Ve hala yaşlanmamakta ısrar etmektedir.

Teknoloji ve tıp ne kadar ilerlemiş olursa olsun, Mübaşir’in ötürüğüne çare bulunamamıştır. Lakin, Düriye’nin İsmail YK fanlarına katılıp Alamanyalara gitmesiyle ele geçirdiği özgürlüğünü sonuna kadar kullanmış, feyisbuklarda, tivitırlarda kendine epey manita yapmıştır. “Ulen, ne malmışım be, o salak prensesin peşinde yıllarımı heba ettim, ahan da buralar ne biçim karı kız kaynıyomuş.” demeyi de ihmal etmemektedir.

Büyücü Hellim, karısı kafasına vazoyu indirince tamamen değişmiş, hidayete ermiştir. Kendini dine, insanlığa, yardıma, iyiliğe, güzelliğe adamıştır.

Mahpeyker ile sümsük kocası, “dünya yansa umrumuz olmaz” düsturunu iyice abartmış, kendilerini herkesten, her şeyden soyutlamış, nirvananın zirvelerinde otlamaya başlamışlardır. “Artık kimsenin derdi bizi germesin sevgiliiim. Kendi ailemizlen ilgileneliiim. Hatta ben her sene bi tane yavrulayayım da soyumuz yürüsün.” “Evet haklısın sevgiliiim. Anam babamı öldürmeye tam teşebbüs etmiş, mapuslara düşmüş, çıkınca da bir pavyonda konsomasyon yapmaya başlamış ama olsuuun. Biz yine de ilgilenmeyelim aşkım. Böyle sünepe sünepe yogamızı yapalım olur muu? Ama o iki çocuğu yaparken bile ne kadar zorlandım bebeeem. Başka yapmasak.” şeklindeki diyaloglarıyla izleyici kitlesini orta yerinden çatlatmaya devam etmektedirler.

Bitter, karnındaki bebesiyle orta yerde kalmıştır. Hayatı boyunca “Onu getir Mübeccel, bunu götür Münevver, üstümü giydir Semender, donumu çıkar Düldül” diye emirler yağdırmaktan başka hiçbir iş yapmayan bu kadın, şimdi evlere temizliğe giderek yavrusunun rızkını kazanmak için çırpınmaktadır. Lakin heyhaaat, yine bir gün zengin evlerinden birini silerken, eteği açılıvermiş, yeniden hortlayan popülaritesinden yararlanmak adına hemen her dizinin, filmin bir köşesine konduruluveren Nörü Yalço kişisi tarafından keşfedilmiş, cebren ve hile ile namusu (!) kirletilmiş, en sonunda da genellemenin çok olduğu bir hanede çalışmaya başlamıştır.

Yüz yıldır gittiği bütün illerde, ilçelerde, yukarı köylerde, dağda bayırda, üç nesil hatunu sıradan süzen Düldül, artık süzecek kimse kalmayınca, “köyden indim şehire, gör başıma ne gele” diye türkü söyleyerek, şehrin tüm meşhur hanelerini bir bir gezmeye başlamıştır. Böyle sürterken yol ortasında garip, saat dese saat değil, aypod dese aypod değil, bi dudağı yerde, ötekisi nerde belli değil bir alet bulmuştur. Öyle mal mal alete bakarken, yüzünde yine o bildik “Bizim hiç kıymamız olmadı ki amca.” ile “Ulen amca baba yarısı ise, yenge de anne yarısı mı olur?” arası ifade belirir. Bu sırada hanenin kapısı açılır, Düldül’ün gözleri yerinden fırlar, kamera ifadeyi zumlar, müzik başlar ve aynen TO BE KONTİNYÜÜÜ sayın izleyici.

Yeni bölümde görüşmek üzere, hoş kalın hoşça kalın…

8 Nisan 2010 Perşembe

BİR KOKONCANIN HAZİN ÖYKÜSÜ


N.Sultan'ı hepiniz tanıyorsunuz dostlar. Benim dünya güzeli anam olur kendileri. Mecazen söylemiyorum bunu. Elbette herkesin anası kendine güzel de bu hatun harbi afrodittir. Sapsarı saçları, boncuk mavi gözleri, boyu posuyla Em.el Saaayın'ın bizimköy şubesidir. "E o zaman nasıl oluyor da senin gibi, kara-kuru, yerden bitme, hilkat garibesi bir çocuğu oluyor; he söyle bakalım, nasıl oluyor da oluyor?" hönkürüşlerinizi duyar gibiyim sayın okur. O da Allaan işidir, karışmayalım. Çok ayıp, dalga geçmeyin, daş olursunuz daşşşş... Hem önemli olan ruh güzelliğidir. Değil midir? Reca ederim kapatalım bu bahsi kuuzum. Çok kırıcı oluyorsunuz.

Ne diyorduk efenim. İşte bu güzeller güzeli hatun, yakınlarda olacak bir düğün etkinliği hasebiyle, çok hoş bir kumaş almış ve entari tiktirmeye karar vermiş. Kendisi güzel olduğu kadar zevkli bir hatundur ammaaa, burada koskoca bir moda kokoncanı, sitil gurusu, giyim kuşam uzmanı, şaane bir insan dururkene; modele karar verme işi ona mı kalmıştır. Heheeeyyyytt bee! dir.

"Tamam anneciğim, ben gugıl amcanın engin ve sonu gelmez bilgi dağarcığından yararlanıp senin için harika bir model bulurum. Sen o güzel kafanı yorma bunlarla." diyerek bir güzel başladım araştırmaya.

Öncelikle "Anne abiye" diye baktırdım. Malum, bizim köyde "Anam için entari tiktirecem, var mı gözel bir modelin gugıl abii?" demeye gelir bu. Çıktı görseller. Amanın da amanın. Elbiseler pek güzel, pek modern de yahu bunlar nasıl anne? Benim böyle annem olsa, yaşamaktan soğurum, kompleksler içinde yüzer, depresyonların en fenasıyla çarpılır, yüksek dozda İ.Y.K şarkısı alıp kendimi intihar ederim.

Az bi durun anlaticiim. Bi kere hatunlar hemen hemen benim yaşlarımda. Üstelik de doksan altmış doksan ölçülerinde, sülün gibiler. İyi de gugıl amca, benim anam bütün güzelliğine rağmen, her klasik Türk anası gibi tombiş yanaklı, göbekli, hanım hatun bi kişilik. Şimdi bu dal gibi karıların giydiği şeyleri ona model diye göstersem, önce terliğin sağ tekini fırlatmak suretiyle kafamı yarar, sonra sol tekiyle bir güzel masaj yapar.

O zaman ne yapmalı? Hemen durumu değiştirmeli elbette. "Gugıl amca, gugıl amcaaa, her evde bulunan, bildiğin normal analardan bahsediyom. Biz Bitter miyiz ki; anamız fırıldak cadısı gibi olsun he?" manasına gelen "Büyük beden abiye" araması yaptırdım ki; bu daha da vahim bir tabloyla karşılaşmama neden oldu. Bu bölümdeki karıların her bir me.mesi, kabak hormonuyla tatlandırılmış Diyarbakır karpuzu kadar. Alimallah kazara bir tanesi aşka gelip sarılmaya kalksa havasızlıktan boğulursunuz. Üstelik öyle bir dekolte ki evlerden ırak. İnek kardeşlerim bile daha edeplidir bu hususta. Kokoşlukta da hiçbir sınır tanımayan bu modellerden herhangi birini benim sevgili anneme göstertmeye kalksam, önce çatıdan aşağıya atar, sonra evlatlıktan reddeder maazallah.

O halde ne mi yaptım? Elbette ki kendisine, kendi ellerimle bir entari modeli çiziktirivermek için kolları sıvadım. Başarıciiim kesin, galiba, sanırım.

Malumu aliniz, ilkbahar-yaz sezonu açıldı. Önümüzdeki güneşli, güzel günler bir çok düğün dernek etkinliğine gebe. Hepinize illa piste çıkıp göbek atmanız için zorlanmadığınız, kız kıza dans edilmenin yasak olduğu, iyrenç pastalardan ikram edilip yenilmesi beklenmeyen düğünler diliyorum. Bir başka sosyal aktivitede buluşmak dileğiyle, hoş kalın, hoşça kalın.

Dip Sos: Foto, ikinci aratmamda çıkan modellerden seçilme bir görsel ezadır. Çekiniz.

Bir başka dip sos: Madem, kokoncan olduk; önümüzdeki günlerde size moda ile ilgili süpriklerim olacak. Bekleyiniz.

4 Nisan 2010 Pazar

Hoşçakalın




On gün sonra, 35 yaşına basacağım. İlk kez, beden örtümdeki yaşam dokunuşları içimi titretiyor. Soruyorum sahi ben buraya hangi vakit geldim? İnce bir gülümseyiş beliriyor yüzümde, susuyorum. Ömrün dekoru değişiyor işte fena mı diyorum kendime. Her an ve her halde görüyorum kendimi. Zihnimin nefes alması için anılar geçidi başlıyor gözlerimin önünde. Çocukluğumdan kalma nameler yankılanıyor kulaklarımda. Kırmızı bir pikaptan Hümeyra'nın sesinden yankılanıyor yine "Yaş 35 yolun yarısı eder, Dante gibi ortasındayız ömrün..." Çok özlediğim Dedem'i işitiyorum yine. "Sen de büyüyeceksin!" diyor bana. Büyüdüm bende!

Cömert hayatıma bakıyorum bir süredir. Zihnim hemen her gün geçmişimden bir kaç anıyla beni hazırlıyor bugüne. Gözlerimde yaşlar var, kimi zaman hüzünden, kimi zaman yaşadığım güzelliklerden dolayı. On gün sonrayı düşünüyorum: Ben 35, Ilgaz 6 olacak. Zaman akıp gidiyor ve hep iz bırakmak istiyorum. Bunca güzelliğe teşekkür etmek istiyorum belki de. Bıraktıklarımla çoğalıyorum.

Dedim ya bu son yazıma başlarken ömrümü gözden geçiyorum diye. Yaptıklarım, yapamadıklarım düzleminde bıraktığım en güzel işlerden biriydi Uzağa Giden Kadın.

Ne çok sevdim seni Uzağa Giden Kadın. Çok sevdim seni yazmayı. Senin ruhunda kelimeleri keşfetmeyi, sahibinden ödünç alıp anlam yüklemeyi. Son dört yıldır gördüm ki yazmak için önce kendine gelmek gerekiyor. Belki bu nedenle baştan çok abartılı aşklar yazdım, yürekleri şaşırtacak kadar. Oysa istediğim, orta Anadolu'nun kavruk yaşamını, ayağı çıplak, aşka aşık bir kadını anlatmaktı başlangıçta. Limon (sarı araba!), DuyguCan (radyo!) ve Poyraz Bey'in (rüzgar!) yaşam serüvenlerinin dünyanın herhangi bir noktasındaki canlardan farklı olmadığını söylemekti. Yaşamak başetmekti: Önce kendinle, sonra isteklerinle. Yaşamak uyum sağlamaktı ötekinin nefesine.

Kelimeleri kullanmakta acemiydim o zamanlarda. Hemen her yazımda geçen temalar vardı. Sanki o kelimeleri yazmadığımda bir yanım eksik kalıyordu. Sonra gördüm ki tıpkı beyin gibi büyüyordu yazdıklarım. Beyin, budana budana büyür. Yazı da sadeleştikçe güzelleşiyor, içime siniyordu. Çok sevdiğim kelimeleri ne kadar az kullanırsam, yazdıklarım o kadar anlaşılır oluyordu. Bu noktaya gelmem çok zamanımı aldı. İnsan sevdiklerinden kolayca vazgeçemiyor çünkü.

Başlangıçta yüreği tutkuyla çarpan, göçebe hayatın için yerleşik duyguların esiri olmak isteyen bir kadını anlattım.
Pembe düşlerin panjurlarından sıyrılıp sahiden bir yuva ve çocuk özlemi çeken bir kadının yüreğinden dem vurdum. Seni yazmayı çok sevdim Uzağa Giden. Aşka dair kelimelerini...
Sana geliş biletimi kaybettim değişini, bir gece ayrılışa dayanamayıp saçlarını kesişini, büyüyünce gelin olur mu gelincik deyişini çok sevdim.

Şarkılara hikaye yazmayı, fotoğraflara şerhler koymayı öğrendim seninle. Yepyeni dünyaların kapısını araladım bu sayede. Sabit bir mekanda hareketli ömrü yazmaya başladığımdan beri, kalemim olgunlaştı. Pera'nın Demirden Atları bu noktada gelebileceğim en üst seviyeyi bana söylüyordu. O noktada gerçeğin çizgisinden düşe kaçtım bende. Düş İşleri Bakanı olmayı çok sevdim senin bedeninde.


Çocuklarlar için umut olmayı başardım seninle. Benim düşlerimi gerçekleştirdin. Kimine hırka, kimine kitap, kimine kalem götürmemde yol oldun Uzağa Giden. Ben nasıl teşekkür edeyim bilemedim yüreğine.

Şimdi ise özgürleşmek için gidiyorum senden. Hayat bu belli mi olur, gün olur alıp başımı gittiğim gibi gelirim. Gelemezsem bilirim ki sen bana gönül koymazsın. Yazamadığım çok kelime var. Yarım kalan öyküler. Varsın olsun! Tüm sözler söylenseydi o zaman düşler olur muydu Uzağa Giden?

Kimse vedaları sevmez. Oysa vedalar güzeldir. İçinde hep bir umut saklar kavuşmaya dair. Ben giderken buraya bir umut bırakıyorum. Uzağa Giden selamıyla yüreklerinize bir gelincik bıraktım. Yürelerinize iyi bakın Sevgili Okurlarım. Sizin yüreklerinizden, düşlerinizden ve düşüncelerinizden çok sebeplendim. Haklarınızı da helal edin. Şimdi gitme zamanı kenger ve gelinciklerin gölgesinde yalın ayak başlanmış bir yolculukta ufuk çizgisine daha çok var.

Gülümseyin ben hissederim.




3 Nisan 2010 Cumartesi

Orgazm: Kadınlarda Orgazm Olabilmek İçin İpuçları


Kadınlara Özel Orgazm Olma İpuçları
Kadınların orgazm olmaları konusunda en son güncel bilgiler

1.Orgazm olmanız için beyninizi kapatmalısınız


Araştırmalara göre orgazmın mutluluğuna ulaşmak için çok rahat olmak ve endişe duymamak gerekiyor. Kadınların beyinlerindeki bazı bölümler korku, endişe ve duygulardan sorumluluar. Ve bu bölümler bayanların etkilenmelerini ve cinsel olarak uyarılmalarını yavaşlatıyor. BU neden bayanlar orgazmı yaşayabilmek için bütün korku ve endişelerini bir kenara bırakmaları gerekiyor. Peki orgazm olabilmek için beyninizi nasıl kapatırsınız?

2. Seks partnerinizden başka birisi ile cinsel ilişki yaşadığınızı hayal edin

"Mutlu bir insan fantezi kurmaz ancak tatmin olamayan kişiler fantezi kurarlar" diye bir söylem vardır ama bu tamamen boş bir laftır. Araştırmalara göre, fantezi kuran kişiler cinsel hayatlarında daha fazla tatmin ve sorumluluk sahibi oluyorlar. Ayrıca, bu kişiler genel olarak seks konusunda daha maceracı oluyorlar. Fanteziler yukarıda bahsedilen etkisizleştirmeyi de engelliyor.

Fantezi kurmak, hafta sonu çocuklar çizgi film izlediklerinde nasıl oluyorlarsa sizde de öyle bir etki bırakır. Araştırmalar sonucunda kadınların seks sırasında erkeklerden daha fazla fantezi kurdukları ortaya çıkmıştır. Bayanlar fantezi kurduklarında endişeleniyorlar çünkü genellikle fantezileri birlikte olduklarından farklı bir insanla birlikte olmak. Ama tabular fantezilerin doğal bir parçası. Düşünceler ne kadar uç noktalarda olursa bu fantezi oluyor ama ölçülü biçimde düşünürseniz bu da orgazm olmanıza yardımcı oluyor.

3. Acıyı hafifletiyor

Araştırmalar sonucunda orgazmın acıyı azalttığı görülmüştür. Orgazm, migreniniz tuttuğunda ilaçlar kadar etkili olmasa da sonuçları daha hızlıdır. Bu yüzden bir dahaki sefere başınız ağrıdığında ağrı kesici almak yerine kendinizi rahatlatmaya çalışın.

4. Orgazm olmanızı nasıl sağlayacağını bilmeyen biri ile ilişki yaşamak istemezsiniz

Çoğu erkek bayanların klitorisi hakkında pek bilgi sahibi değillerdir. Erkek arkadaşınızın sizi orgazma nasıl ulaştıracağını ona öğretin. Eli yerine dilini kullanmak bazen daha yararlı olabilir.

1 Nisan 2010 Perşembe

DERDİM BAŞKA


Sanma ki derdim güneşten ötürü;
Ne çıkar bahar geldiyse?
Bademler çiçek açtıysa?
Ucunda ölüm yok ya.
Hoş, olsa da korkacak mıyım zaten
Güneşle gelecek ölümden?
Ben ki her nisan bir yaş daha genç,
Her bahar biraz daha âşığım;
Korkar mıyım?
Ah, dostum, derdim başka...

Orhan VELİ


Annemin başarısızlıkla sonuçlanan "tarafıma ümitsizce şaka yapma" girişiminden başka bir etkinlik yok bugün. Ben ki; konuyla ilgili yaratıcılıkta, şakacılıkta ve dahi insanlara spazm, kriz, beyin kanaması, depresyon, mutasyon geçirtmekte sınır tanımam. Hiç içimden gelmiyor bu yıl yahu.

Galiba bekleyesim var benim. Bu sefer de durayım, bana gelsin diyesim var. Şöyle sıkı bir şakaya uğrayıp silkelenesim, kendime gelesim var.

Ne bileyim işte... Üstat gibi benim de DERDİM BAŞKA...