6 Mayıs 2011 Cuma

herkes ne zaman ölür: elbet gülünün solduğu akşam


biliyor musun Deniz...
dün hıdırellezdi.
kendime bir gül ağacı çizdim, üzerinde üç dilek...


biliyor musun Deniz...
nicedir kendim için hiç bir şey istemiyorum.
bu gece "şiirin onarıcılığı" diye bir söyleşiyi sunacağım
önümde Nazım'ın "şaşıp kalma üstüne" dizeleri duruyor
ben sevdiğim adamı düşünüyorum





biliyor musun Deniz...
sevebilirim,
hem de nasıl,
dile benden ne dilersen
canımı, gözlerimi.
öyle seviyorum Deniz, bunu o hissetsin istiyorum!

kızabilirim,
ağzım köpürmez,
ama devenin öfkesi haltetmiş benimkinin yanında
devenin öfkesi, kinciliği değil.
çocuklara sığındım Deniz, kaçtım erişkin yaşamdan.
öğrendim ki öfke, kin, nefret kendi kendini döven boksör.

anlayabilirim
çoğu kere burnumla,
yani en karanlığın, en uzaktakinin bile kokusunu alarak
ben Uzağa Giden'im, Deniz...

ve dövüşebilirim,
doğru bulduğum, haklı bulduğum, güzel bulduğum her şey için, herkes için,
yaşım başım buna engel değil,
engel değil mi Deniz yaşım, kadınlığım, düşlerim, hatalarım, dediklerim, diyemediklerim...

ama gel gör ki çoktan unuttum şaşıp kalmayı.
insanlığı terk mi ediyorum sence ben Deniz?

şaşkınlık, alabildiğine yuvarlak açık ve alabildiğine genç gözleriyle bırakıp gitti beni.
yazık.
insan olmak bilirsin ne zor şey Deniz.
herkes sen gibi taşıyamıyor.

sana geldi pek dost yürek hisset e'mi?
gelemeyenlere küsme.
beden esir, zihin özgür sen bilirsin değil mi Deniz?

bu yıl bir şey isteyeceğim senden
mayıs esintileri arasında
melek kızımı bul lütfen
"Nisan! artık çok bekleme git ve annenin elini tut" de ona

şaşırt kızım beni...
şaşırt yüreğimi.

hıdırellez dilekleri sahiden bir gün gerçek olur değil mi Deniz!
ve hepimiz bir gün buluşuruz değil mi...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder