5 Ağustos 2009 Çarşamba

DİKKAT ON YEDİ


Ay oğlum, ağlamak istiyorum. Çok duygulandım, çok. Bak gözlerim nasıl da nemli nemli. Evi toplamışsın. Antrenman formaların kapı önünde değil kirli sepetinde, sonra koltuk minderleri yerlere dizilip üzerinden kamyon geçmiş gibi ezilip büzülmemiş, ne bileyim işte kostümlerin ranzaların üzerine idam edilmemiş, mutfak tezgahına üç takım bardak dizilmemiş. En önemlisi; ben söylemeden çöp dışarıya çıkartılmış. Bu gün tarihi bir gün, not etmeliyim bunu bir kenara. Allah’ım, bu günü de gördüm ya; gayrı ölsem de gam yemem.

Anne var ya, nankörsünüz siz he… Her gün arkanızı ben topluyorum, temizlik yapıyorum, çocuğunuza bakıyorum, futbolcu olup geleceğinizi garanti altına alayım diye günde kaç saat antrenman yapıyorum, bu şartlar altında bir de iyi karne getiriyorum, yine de yaranamıyorum he.

Hööö?

N’oldu anne?

Dumur oldum…

Olma…

Oldum bile…
_______________________________________________

Anne, ‘Küçük Kadınlar’ diye bi’ dizi varmış biliyo musun?

Var galiba oğlum. Ne bileyim ben. Dizi mi seyrediyorum?

Varmış varmış… Bizim çocuklar hep seyrediyolarmış. Bana da söylüyolar, sen seyretmiyo musun, bak mutlaka seyret, çok güzel diye.

Eeee, seyret o zaman!

Şimdi küçükler ya bu kadınlar…
Eeee?

Büyüsünler öyle seyredicem.

Ehi ehi ehi… İlahi çocuk…

Komik mi?

Hııı…

Bence değil…

Kütsün.

Kütüm.

Olsun ben seni bu halinle seviyorum.

Sırnaşma anne…

_____________________________________

Anne yaaa… abime bi’şey söyle ya… Babamla sen git yarışmaya katıl diyoo.

E ne var ki bunda. Gidersin oğlum işte ne güzel. Hem yeşil alan, çuval yarışı filan da varmış.

Anneeee… bu yarışma BABA-KIZ yarışması yaaa…

Ya oğlum ısrarla bu çocukla uğraşıyorsun. Kızdırmasana kardeşini. Bak sen ağabeysin, kocaman adam oldun, delikanlı oldun, oysa senin tam yarı yaşında. Dikkat edersen, artık kendimi paralamanın anlamsızlığını fark ettim ve sakin sakin anlatıyorum, hem de binlerce kere, ama olmuyor. Öyle diyorum olmuyor, böyle söylüyorum olmuyor… dır dır dır… vır vır vır…

Annee… bi susmayı denesen, belki olur.

Olur mu dersin?

Olur olur…

Bence olmaz…

Bence de…

İyi… Ne haliniz varsa görün o zaman.
________________________________

Bak benimle dans etmezsen gebertirim seni. (Önce sert yapılıp, gözü korkutulmaya çalışılır)

Anneee, böyle tehditlere pabuç bırakmam bilirsin.

Hadi be oğlum, bak kaç yaşına geldin, daha bi’ kere bile dans etmedik seninle. (Sökmeyince, tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır yöntemine geçilir.)
Ya anne. Bunlar bize ters hareketler. Öyle dans, mans. Layt mıyım ben ya?

Ya Memuzin, bi’şey söyle şuna ya. Bu düğünde dans etsin benimle. (Araya hatırlı tanıdıklar sokulur)

Dans edilecek anneyle. Höööyyt… (Dayı mafyaya bağlamıştır)

Yengesiyle de etsiiiin. (Yüz bulunmuş astarı istenmektedir)

Yengeyle de edilecek. Höyyyyt… (Dayı coşmuştur)

Ya dayı yaaa… Olmaz ki ama… (Fısıltıyla) Anne bak hayatta etmem, haberin olsun. Hiç dayıma güvenme.

Cep telefonun gitti ya… Üzme beni, en güzelinden alayım. (İllegal yollara sapılır. Rüşvet en geçerli akçedir)

Dört çekirdekli leptop isterim. (Ohaaa… ulen bu kadar rüşvete Bretle dans ederim ben be.)

Aşk olsun oğlum, uçma istersen.

Tamam tamam bi Ayfona olur. Yengemle etmem ama. (Bir de pazarlık yapıyor sıpa)

Beş dakika benimle, beş dakika yengenle dans et, Ayfonun en kısa sürede cebinde. (Salak kadın, bi’ de en kısa sürede demez mi?)

Söz ama bak tamam mı? ( Uyanık sıpa bilir ki; yapamayacağım şey için asla söz vermem, söz verdiğim şeyi de muhakkak yaparım.)

(Sonunda danslar edilir, saftronik anne muradına erer.)

Anne ayfonumu istiyorum bak. Söz verdin, unutma. Yalnız küçük bir ayrıntıyı atlamışız annecim.

(Teknolocik gelişmelerden bihaber , piyasa araştırması sıfırın altında olan anne saf saf sorar) Neyi atlamışız canımın içi.

Fiyatı 1000 dolarcık cık cık cık cık…

Ooohaa…

Çok ayıp anne…

Demiyim mi?

Deme…

Peki… Yuh diyim o zaman.

Tamam onu de…

________________________________

Şimdi sen On Yedi oldun diye, öyle istediğin saatte eve girip çıkacağını, istediğin yere gideceğini, istediğini yapacağını sanıyorsan yanılıyorsun şekerim. Hem burası Türkiye ve ben de klasik bir Türk annesiyim. On Sekizinde de hiçbir şey değişmeyecek ki…

O zaman ben de seneye doğum günümde evlenirim. Hem düğüne de gerek olmaz, ikisi bir arada, evlen ve çık.

Bu sefer oha diyecem, çıkarı yok.

De… Bunca yıl besledin büyüttün, o kadarına hakkın var. Heheheheee…

Sıpasın işte…

O benim işte…


Günün Dip Sosu: Daha dündü, hatırlıyorum. Beyaz boyalı, dar bir hastane koridorunda vermişlerdi kucağıma. Öylesine küçüktü ki, tutmalara korktum önce. Şaşırdım, kaldım.Yüzüne baktığımda, yabancı bir duygu gelip yerleşiverdi yüreğimin tam ortasına. Boğazıma koca bir yumru oturdu kaldı. Kirpiklerimin ucundan analık denen o acı ama doyumsuz su akıverdi onun kara gözlerinin bebeğine.

Bir vakit tombik, pamuk ayaklarını ısırdığım bebek, şimdi Kırk Üç numara ayakkabı giyiyor.Minicikti bir zaman, artık camış kadar oldu.Boyu boyumu aşalı hayli zaman var. Lakin, salına salına geçti mi önüm sıra, şöyle baktı mıydı o kara gözleriyle yüzüme, içimden bir şeyler akıyor hala ılık ılık. “Aşk” diyeceğim ama az gelecek, hafif kalacak biliyorum. Ben bu On Yedilik çıtırı çok seviyorum yahu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder