saat sabahın 7'si
kaygıyla kulağıma götürdüm telefonu
oysa Sünger Bob Kare Şort'un müziği her zaman gülümsetirdi beni
daha "merhaba" demeden
karşıdan bir ses
çoktan doğmuş olan güneşi
içimde uyandırdı
- çatılara yağmışısın!
- Ilgaz?
- sen çiy değil misin? çatılara bak. hepsinde sen varsın.
perdeyi açtım. her yer kırağı, her yer ben.
güldüm.
gözlerim bacanın kenarında sığınmış, ısınmaya çalışan güvercinlerle takıldı
selamlaştık...
demokrasi neferi sokak lambası hala yerinde duruyor.
bir soluk aldım...
tekir kedi, yalın ayak bugünkü kısmetinin peşinde.
ya nasip...
tamam gri kent bugün de uyanmış
günaydın
telefondaki ses:
- akşama belki kar yağar. oynarız!
- oynarız...
- başka çocukları sev, oyna ama benim kadar değil tamam mı?
- tamam oğlum.
telefonu kapatınca perdeyi açar Uzağa Giden. bir solukluk, evlerin çatılarına bakar. kırmızının üzerindeki şebnemlere gülümser.
ve bir şarkı söyler "geçse de yolumuz bozkırlardan, denizlere çıkar sokaklar..."
*************************************
sahi pencereler aydınlığa açılıyor mu?
hep Uğur'lar oluyor çünkü...
umuda şebnem düşüyor mu?
bozkırda hayalin sonu olmadığı öğretildiydi bana. yoksa bu da mı masaldı...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder