Hani “beyaz tüüül bembeyaz tüüül, tüller arasından geliiiir…” diye şarkılar çığırarak makineden çıkarmakta olduğun tüllerinin o kadar da beyaz olmadığını fark edersin ve içini bir hüzün kaplar ya; hani sonra pempe elbiseleri ve elinde kocaman kosla şişesiyle banyo kapısından gerzek gülüşlü bir hatun giriverir ve gözlerin ufka dalar da “Len bu karı nasıl girdi içeriye? Kim açık bıraktı kapıyı?” diye sorular sorarsın kendine. Hani hatta ve bilakis, saçından tutup fayanslara çarpmak istersin kendisini. İşte öyle bir halet-i ruhiye içerisindeyim sayın okuyan.
En karizmatik haliyle, son model arabasının penceresinden mandalina kabuklarını sokağa atan şehir öküzünün gözlerinin içine bakarak, attığı pisliği aynen arabasının içine geri göndermişliğimi saymazsak henüz bir vukuatım da yok hani. Lakin bu ne sinir harbi, bu ne gıcıklığın son noktası bu ne yaman bir çelişkidir dostlar.
Şöyle ağız dolusu bağırasım, gelene geçene çatasım, hırsıza huysuza sarasım, ite uğursuza hesap sorasım, balçığa çamura kusasım, insanın insana ettiğine çok fena haykırasım var.
Hatta çok fena klas, taklidi bile yapılamamacasına ulaşılmaz, efsane, fenomen ve şalvarlı insanın şarkısında olduğu gibi “İssssyeeeeaaaaaaaannn…” edesim var.
Lakin, meraklanmayın sayın ve endişeli okuyan. Yine de yürek dolusu gülesim, güldüresim, her şeye rağmen yaşayasım var benim.
O halde, n’apıyomuşuz, bi daa yapmıyomuşuz, kış uykularıına yatmıyomuşuz.
En kısa sürede görüşmek dileğiyle, sinirlere hakim, akla mukayyet sayın okuyan.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder