Bakmayın siz ahalinin "hayaaat sen ne çabuk harcadıııın beniii..." hönkürüşlerine sayın ve yılların eskitemediği okur kitlesi. Asıl bir hiçbir şeyin kıymetini bilmeyen, elimize geçeni hemencecik çar çur eden, harcayan, bitiren biziz.
Bir zaman en değer verdiğimiz şeyleri bile, pavyona yanlışlıkla düşmüş ama namusundan asla ödün vermeyen Türk filmi asıl kızı misali, kullanılmış bir mendil, bir paçavraymışçasına, hiç acımadan fırlatıp atan bizleriz.
Biz köhnemeye yüz tutmuş insan kitlesi, belki de yaşamı elimize tutuşturan yanına bir de kullanma kılavuzu iliştirivereydi, böyle heba etmeyebilirdik en güzel yaşları. Yine de kıymet bilen bir neslin ahvadıydık biz. Elindekiyle mutlu olmasını bilen... Aza kanaat getiren... Ne ettiysek kendimize ettik o ayrı. Yine de böyle hovardaca yeyip bitirmedik her şeyi.
Merak içinde bekleştiğinizin, "bizim manyak İnce yine neye dellendi böyle?" diye birbirinize hal haber sorduğunuzun farkındayım. Anlatıciim efenim, az kıpraşmayın.
Daha dün canımız, ciğerimizdi ya, tapınıyorduk hep birlikte. Hani "almazsam ölürüm lan." ımızdı. Teknolocinin gelip gelebileceği son noktamızdı. Kuş konduracaktı. Suyu ısıtıp, "hadi canım gel de sırtını keseleyivereyim." diyecekti. Alarma falan ne hacet, çayı demleyip öperek uyandıracak, işimize, okulumuza uğurlayacaktı.
"Aypon beşi gördün mü ooolum. Fena bişii. Bi şekil yapıp almalıyım."
"Dört es mi? Hıh... O çoktan aut oldu kızııaam. Emerikadaki kuzin beşini getirecek bana."
Asgari ücretin yediyüzlerde olduğu bir memlekette, üçbin lirayı bir telefona vermek neyin nesi? Nedir bu? Doyumsuzluğumuz, hazımsızlığımızın sebebi midir; sonucu mu? Görgüsüzlüğümüz, açlığımızın nedeni midir; neticesi mi? Şımarıklığımız, ezilmişliğimizin göstergesi midir; ebesinin örekesi mi?
Haydin kendinize mukayyet sayın okuyan.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder