22 Kasım 2013 Cuma

BUNUN DOĞRU OLDUĞUNU KESINLIKLE BILEBILIR MISIN? Dr. Deniz Öner


Dünya çocuk günü ve Cumhuriyetimizin temel değerlerinin nasıl yıkıldığına şahit olduğumuz bu günlerde düşüncelerimizi sorgulamak üzerine tekrar yazmak istedim.

Dünyada, ülkemde son bulmasını istediğim şeylerle zihnimi sürekli olarak meşgul ettiğimde acı duymamak imkânsız.  Ancak dünyayı bizim düşüncelerimize göre olması gereken duruma uydurmaya çalışmak ümitsiz bir çabadır der Byron Katie, Olanı Sevmek adlı kitabında.

“Kadınlara, çocuklara şiddet uygulanmamalı”,  “Çocuklar hastalanmamalı, insanlar ölmemeli”, “Kocam(karım) benimle aynı fikirde olmalı” , “Daha zayıf olmalıyım (veya daha güzel, daha başarılı)”,   “Oğlum (kızım) derslerine daha çok çalışmalı”, “Sevgilim bana dikkatini vermeli”, “Yağmur yağmamalı”…kulağa ne kadar sevecen, duyarlı ve iyi gibi gelse de..Bu gibi düşünceler gerçeğin olduğundan daha farklı olmasını isteme yollarıdır.

Yaşadığımız stresin tümü gerçek olanla tartışmaktan kaynaklanır.
Mücadele etmek gerektiği ve mücadele edilmezse güçsüz duruma düşüleceğine inanırız. Oysa olması gerekiyordu çünkü oldu ve yeryüzündeki hiçbir düşünce bunu değiştiremez. Bu durum olanı onaylamanız anlamına gelmez. Sadece olanı direnmeden ve içsel mücadelenin yarattığı zihinsel kargaşa olmadan görebileceğiniz anlamına gelir.

 Kimse çocuğunun hasta olmasını istemez.  Kimse bir trafik kazası geçirmeyi istemez ancak bunlar yaşandığında zihnimizde olanlarla kavga etmenin kime faydası olabilir?

Herkes için neyin en iyi olduğunu bildiğimi zannetmek, sevgi adına da olsa saf küstahlık. Sonuçta hissettiğimiz duygu gerginlik, endişe ve korku ve yalnızlık.

 Gerçek, doğru olandır.

 Doğru olan önünüzde var olandır, gerçekten ne oluyorsa odur. Beğenseniz de beğenmeseniz de, şimdi yağmur yağıyor. “Yağmur yağmamalı” sadece bir düşüncedir. Gerçekte “olmalı ya da olmamalı” diye bir şey yoktur. Bunlar sadece gerçeğin üzerine zorladığımız düşüncelerdir.
Gerçeğin söz konusu olduğu yerde “Öyle olmalı” diye bir şey yoktur. Sadece “Olan” olduğu gibi ve şu anda vardır.

 Gerçek her hikâyeden önce gelir. Ve her hikâye, incelenmeden once, bizim gerçeğin ne olduğunu görmemizi engeller.

Dünya çocuk günü dolayısıyla paylaşılan yazılardan özellikle bir tanesi,   “Hayat sana bir tekme atacaksa ileriye doğru atsın” örneği birini aklıma getirdi. Lojistik, İnsan kaynakları konularıyla Ülkemizi ilk tanıştıran kişilerden, bir hayırsever Mehmet Süha Uçar ‘dan söz etmek istiyorum.
Ciddi yoksulluk ve ailevi sıkıntılar içerinde kaybolan bir çocukluk ve gençlik hikayesi ile başlayan yaşam serüveninde;   azmi, çalışkanlığı ile elde ettiği serveti  okul yaptırarak, eğitim bursları gibi bir çok hayır işleri ile  topluma karşı sorumluluklarını yerine getirdiğini düşünerek manevi olarak haz duyan biri.. 

El bebek gül bebek bir çocukluk yaşamış olsaydı bugünkü başarılarına ulaşabilir miydi? Bunu bilme şansımız yok.  İnsanlık tarihinde buna benzer bir çok başarı hikâyesi var mutlaka…
Sonuç olarak; İçinde yaşarken ya da dışarıdan ne kadar kötü gözükürse gözüksün, yaşanan her deneyimin kişinin gelişimi için gerekli olduğunu;

Onun için “olan her şeyin tam da olduğu gibi olması gerektiğini” , savaştığımız her şeyin daha da güçlendiğini; direndiğimiz her şeyin daha da direndiğini akıldan çıkarmadan olanı kabul etme ve hatta sevmenin en huzur veren seçim olduğunu söyleyebiliriz.
Her zaman birlikte öğrenmek, hatırlamak ve uygulamak üzere..

Dr. Deniz ÖNER



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder