Gün gelir elini cebine atarsın. Bulmak istediğin yanında taşıdığın çocukluğundur aslında. Çocukluğun yüz vermez. Çünkü, o kendi hüzünleriyle meşguldür. Bazı hüzünler en çok çocukları acıtır. Yüreği çocuk, bedeni büyük olanlarınsa gülüşlerinde bile gizli bir hüzün vardır. Sevişmelerindeki hüzün aslında çocukluklarındandır.
Küçük bir kız çocuğu bilirim ben. En büyük kırgınlıklarını çocukluğunda yaşadı. Bir bayram sabahı Dede’sinin elini öpemedi. Kucağına oturamadı. Her pazar yaptıkları gibi yürüyüşe gidemedi. Fırında makarna ve köfte yiyemedi yedi yaşından beri. Cennet her neresiyse oraya gidenlerin, bir daha geri gelemediğini öğrendi çok erken yaşta. Sonra okullu oldu. Dünyayı, kitap okumak sandı. Dünyayı kendine cep kitabı yaptı. Cebinde dünyayı taşıdı. Fareler ve İnsanlar! İnsanlar ve Çocukluklar! "Hayatı kitap sayfalarında yaşamak gibisi var mı?" diye düşündü yıllarca. Çocukluğu kadın olunca, esas dünyanın kendi kitaplarına benzemediği gördü. Çocukluğu bir cebine sığdırdı. Canı istediğinde elini cebine attı, çıkartı çocukluğuna baktı.
Bugün de cebinde bir çikolata, bir şeker bulmak istedi. Misketlerini aradı, bulmadı. Kurumuş bir kelebek, olmadı bir böcek aradı, durdu. Yoktu! Hiçbiri yoktu. Gazete kâğıtlarından yaptığı, yüreğinde uçurduğu uçurtmasının ipini aradı. Bulamadı. Onun kiraz ağacında hiç gömleği yırtılmadı. Şehrin işlek caddelerinde olan evleri nedeniyle bisiklete uzaktan, kedinin ciğere baktığı gibi baktı. Çocukluktan kalma bir şeyler aradı durdu. Elini cebine attı hiçbir şey bulamadı. Bulduğu soğuk demir paralar ise, ellerinin hissizliğiyle inledi. O anda çocukluğuna gitti. En sevdiği oyuncağını düşündü. Sarı saçlı bebek? Boya kalemleri? Akordeonu? Hiçbiri! En sevdiği oyuncağı kalesdeskoptu.
İçine baktığında türlü düşler kurduğu kaleydeskopu düşündü kadın gün boyu. Dünyanın renkleri gözünü alınca, içine saklandığı bir kaleydi belki kaleydeskop. Kale her zaman dört duvar değil yani. Ruhun kalelerini kim bilebilirdi ki ondan başka? Tutunulan, zihni eğleyen her şey kaleydi.
Dünya bir çerçevedir. Hangi zamanı asarsanız, gelip seni bulur, sonra da size sınır koyan bir çerçeve olur dünya. Bu nedenle,yaşanılan ilk sorunda daçocukluğa dönülüyor. Çünkü beden büyürken, yürek hep çocuklukta kalıyor.
Küçük bir kız çocuğu bilirim ben. En büyük kırgınlıklarını çocukluğunda yaşadı. Bir bayram sabahı Dede’sinin elini öpemedi. Kucağına oturamadı. Her pazar yaptıkları gibi yürüyüşe gidemedi. Fırında makarna ve köfte yiyemedi yedi yaşından beri. Cennet her neresiyse oraya gidenlerin, bir daha geri gelemediğini öğrendi çok erken yaşta. Sonra okullu oldu. Dünyayı, kitap okumak sandı. Dünyayı kendine cep kitabı yaptı. Cebinde dünyayı taşıdı. Fareler ve İnsanlar! İnsanlar ve Çocukluklar! "Hayatı kitap sayfalarında yaşamak gibisi var mı?" diye düşündü yıllarca. Çocukluğu kadın olunca, esas dünyanın kendi kitaplarına benzemediği gördü. Çocukluğu bir cebine sığdırdı. Canı istediğinde elini cebine attı, çıkartı çocukluğuna baktı.
Bugün de cebinde bir çikolata, bir şeker bulmak istedi. Misketlerini aradı, bulmadı. Kurumuş bir kelebek, olmadı bir böcek aradı, durdu. Yoktu! Hiçbiri yoktu. Gazete kâğıtlarından yaptığı, yüreğinde uçurduğu uçurtmasının ipini aradı. Bulamadı. Onun kiraz ağacında hiç gömleği yırtılmadı. Şehrin işlek caddelerinde olan evleri nedeniyle bisiklete uzaktan, kedinin ciğere baktığı gibi baktı. Çocukluktan kalma bir şeyler aradı durdu. Elini cebine attı hiçbir şey bulamadı. Bulduğu soğuk demir paralar ise, ellerinin hissizliğiyle inledi. O anda çocukluğuna gitti. En sevdiği oyuncağını düşündü. Sarı saçlı bebek? Boya kalemleri? Akordeonu? Hiçbiri! En sevdiği oyuncağı kalesdeskoptu.
İçine baktığında türlü düşler kurduğu kaleydeskopu düşündü kadın gün boyu. Dünyanın renkleri gözünü alınca, içine saklandığı bir kaleydi belki kaleydeskop. Kale her zaman dört duvar değil yani. Ruhun kalelerini kim bilebilirdi ki ondan başka? Tutunulan, zihni eğleyen her şey kaleydi.
Dünya bir çerçevedir. Hangi zamanı asarsanız, gelip seni bulur, sonra da size sınır koyan bir çerçeve olur dünya. Bu nedenle,yaşanılan ilk sorunda daçocukluğa dönülüyor. Çünkü beden büyürken, yürek hep çocuklukta kalıyor.
Bugün hissettiğim çerçeve hep aynı kalıyor. Çocukluksa hiç unutulmuyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder