Beslenmenin gebeliğin seyrinde ve sonucunda çok büyük etkileri vardir.Ciddi beslenme bozukluğu olan kadınlardan doğan bebeklerin sonraki yaşamlarında problemler yaşadığı bilinmektedir.Beslenme söz konusu olduğunda gerekli miktar ve kullanilabilecek miktar deyimleri önemlidir. Gerekli miktar normal fonksiyonu sürdürebilmek için alınması gereken en az miktarı belirtir. Kullanılabilecek miktar ise ortalama gereksinimin kişilere ve toplumlara uyarlanmış standardize edilmiş miktarlardır.
Enerji ve Kilo Artışı-Gebelikte kalori 3 nedenden dolayı gereklidir. Bunlar gebeliğe bağlı yeni dokuların yapımı, bu dokuların idame ettirilmesi ve gebe vücudun hareketi için gerekli olan enerjinin sağlanmasıdır.
Gebe bir kadın gebe olmayana göre günde yaklaşık 300 fazladan kaloriye ihtiyaç duyar.Bu yaklaşık 2300 kalori/gün dür. gebelikteki kalori tüketimi ilk 3 ayda en az düzeydeyken bu dönemden sonra hızlı bir artış gösterir. Ikinci 3 ayda bu kaloriler başlıca annedeki büyümeyi karşılarken son 3 ayda ise temel olarak fetus ve plasentadaki büyümeye harcanır.Normal sağlıklı bir kadında tüm gebelik boyunca önerilen kilo artışı 11-13 kg'dir. Bu 11 kilonun 6 kilosu anneye, 5 kilosu ise bebeğe aittir.
Gün aşırı en az bir öğünde alınması gereken A vitamini içeren gıdalar-Kayısı ,Brokoli,Havuç,Kabak,Patates,Yeşil sebzeler
Hergün en az bir öğünde alınması gereken C vitamini içeren gıdalar-Brokoli,Lahana,Biber,Greyfurt ya da suyu,Portakal ya da suyu,Domates,Yeşil sebzeler,Çilek,Kavun
Hergün en az 2 öğün yenmesi gereken meyve ve sebzeler-Mısır,Taze Fasulye,Patates,Elma,Kiraz,Muz,Ananas,Üzüm
Süt ve süt ürünleri-Gebe bir kadın güçlü kemikler ve dişler için bebeğe gerekli olan kalsiyum ve diger elementleri sağlamak maksadıyla en az 3 bardak süt içmelidir. D vitamini takviyeli sütler varsa bu çok daha iyi olur.Süt içilemeyen durumlarda bunun yerine peynir ya da yoğurt yenebilir.
Et, balık, kümes hayvanları, yumurta, kurubaklagiller-Bu gıdalar vitamin ve mineral yanında protein de sağlarlar. Gebe kadında ve bebeğinde doku gelişimi ve yeni doku oluşumu için protein şarttır. Bu tür gıdalardan günde 3 öğün alınmalıdır.Baklagiller öğünün protein değerini arttırmak için peynir, süt ya da etle birlikte alınmalıdır.
Yağlar ve tatlılar-Bu grup gıdalar margarin, tereyağ, şekerlemeler, tatlılar, hafif ,içkiler snack tabir edilen gıdalar, salata sosları, bitkisel yağlar gibi besinleri içerir. Bu türden gıdalar öğünlerde tek başına alınmamalı sadece kalori açığını gidermek için yenmelidir.
Vitamin ve mineral desteği-En iyisi vitamin ve mineralleri doğal gıdalar ile almaktır. Düzgün beslenildiği taktirde medikal desteğe gerek olmaz. Ancak demir ve folik asit bu durumun istisnasidir.Gebelikteki artmış gereksinim doğal yollardan karşılanamaz. Bu nedenle hekim önerisi ile ilaç desteği yapılır.
Tuz-Geçmiste gebelikde tuz tüketiminin kısıtlanmasının gerektiği düşünülmekteydi. Günümüzde ise bunun gerekli olmadığı normal miktarda gıdalar ile alınan tuzun yeterli olduğu ve kısıtlamaya gidilmemesi gerektiği kabul edilmektedir.
Vejeteryan diet-Kesinlikle sakıncalıdır ve gebelikte önerilmez.
YİYECEKLERLE GELEN TEHLİKE
Hamileyken beslenmek, iki canlı olmak aldığınız kalorileri iki katına çıkarmak demek değildir. Aslında hamilelik öncesi dönemden sadece 300 kalori kadar fazla almanız yeterlidir ancak sizin ve bebeğiniz için zararlı olabilecek besin maddelerinden kaçınmak için daha fazla çaba sarfetmeniz gereklidir. Yediğiniz ve içtiğiniz herşeyi bebeğinizle paylaştığınızı aklınızdan çıkarmamalısınız. Bütün anne adayları bebeklerinin sağlıklı gelişimi için beslenmenin son derece önemli olduğunu bilirler ve hamilelikleri süresince bebekleri için en yararlı olacak şekilde beslenmeye gayret ederler. Ancak gerek halk arasında gerekse medyada hamilelik süresince nelerin yenip nelerin yenmemesi gerektiği konusunda pekçok bilgi dolaşmaktadır. Birkaç basit öneri ve önlem ile bebeğinize zarar verebilecek besinlerden uzak durabilirsiniz. Uygun şartlarda hazırlanmamış ve saklanmamış besin maddelerinden bazı enfeksiyonlar bulaşabilir. Bu enfeksiyonların en sık görülenleri şunlardır:
Salmonella-Bu hastalık genelde tavuk eti ve yumurtasından bulaşır. Yumurta ve tavuk etinin çok iyi hazırlanması ve pişirilmesi gerekir. Tavuk hazırlarken kullanılan bıçak vb. gibi malzeme başka bir iş için kullanılmamalıdır. Bu özellikle çiğ olarak tüketilen salata hazırlanırken önem kazanır. Belirtileri baş ve karın ağrısı, bulantı, kusma, ishal, ateş ve titremedir. Belirtiler genelde gıdayı aldıktan 12-48 saat sonra başlar ve 2-3 günde geçer. Ciddi vakalarda tedavi gerekir. Özellikle gebelerde su kaybına bağlı problemler daha şiddetli olduğundan hastaneye yatırılarak damardan sıvı verilmesi gerekir.
Listeriozis-Hastalık pastorize edilmemiş süt ve süt ürünlerinden, iyi pişirilmemiş et ve kıymadan ve taze peynirden bulaşır. Pastörizasyon için gerekli sıcaklıklarda listeria mikrobu yaşamını yitirir ancak eğer mikrop bulaşmış olan gıda maddesi buzdolabında uzun süre tutulursa bakteri hayatiyetini sürdürür. Nadiren canlı hayvandan bulaşma olabilir.Bakteri ısıya son derece duyarlıdır bu nedenle yiyeceklerin iyi pişirilmesi ile canlılığını yitirir.
Genel vücut ağrıları ve ateş ana belirtilerdir. Kişi grip olduğunu düşünür. Gebelerde düşük ve ölü doğumlara neden olabilir. Hastalıktan korunmanın en kolay yolu temizliğinden emin olunmayan gıdaların asla tüketilmemesidir. Özellikle ülkemizde hala daha sokak satıcılarından süt alınması hastalığın yaygın olmasının nedenidir. Yaygın kanının aksine tetrapak kutularda satılan pastörize sütler hiçbir katkı maddesi içermez ve son derece saglıklıdır.
Toksoplazma-Kedilerden bulaştığı bilinmektedir. Aslında direk olarak kedilerden bulaşmaz. Kedi sadece bu organizma için uygun taşıyıcıdır. Toksoplazma yumurtaları kedinin dışkısı ile atılır ve çeşitli gıda maddelerine bulaşarak bunların uygun şartlarda hazırlanmaması sonucu insana geçer. Toksoplazma ile bulaşmış otları yiyen hayvanların etleri de iyi pişirilmediği taktirde insana bulaşmaya neden olabilir.
Botulism-Bu gıda zehirlenmesi türü son derece nadir olmasına rağmen o derecede ciddi bir tablodur. Uygun şartlarda saklanmayan gıdalardan ve özellikle konservelerden bulaşır ve hayati tehdit eden şikayetler yaratabilir.
Hamilelikte tüketilmesi önerilmeyen besin maddeleri
Çiğ et ve et ürünleri: Koliform bakteri, salmonella, listeria ve toksoplazma bulaşma riski bulunduğundan şarküteri ürünleri gibi çiğ tüketilen hayvansal gıdaları yememeye özen gösterin. Izgara türü et yerken iyice pişmesine özen gösterin ve etin hiçbir kısmının kanlı yada pembe kalmamasına dikkat edin.
Karaciğer: Karaciğer yüksek oranda A vitamini içerdiğinden fazla miktarda tüketmemeye dikkat edin.
Deniz Ürünleri: Çiğ olarak ya da tütsülenerek tüketilen deniz ürünlerinden uzak durun. Özellikle son zamanlarda ülkemizde de tüketimi giderek artan sushi ve benzeri yiyeceklerin güvenilirliği konusunda kesin kanıt yoktur. İçinde çiğ deniz ürünü içermeyen sushi'leri yiyebilirsiniz. Bununla beraber yine çiğ olarak tüketilen istiridye, midye gibi ürünleri yemeyin. Öte yandan büyük balıklarda civa miktarı yüksek olabileceğinden bu tür balıkları da yememeniz önerilir. Yüksek orandaki civa bebeğinizin beyin gelişimini olumsuz yönde etkileyebilir.
Süt ve süt ürünleri: Asla ve asla pastörize edilmemiş süt içmeyin ve tüketmeyin. Pastörize süt ile üretilmemiş peynirleri yemeyin. İthal yumuşak peynirleri satın alırken mutlaka pastörize süt ile üretildiğiden emin olun. Üzerinde bu tür bir ibare bulunmayan peynirleri almayın. Bilinen markalar dışında sokak satıcılarından alınan dondurmaları yememeye gayret gösterin
Yumurta: Yumurtayı mutlaka iyice haşlayın. Sadece katı yumurta yiyin. Çiğ yumurta ile evde yapılmış mayonez ve benzeri ürünleri yememeye özen gösterin. Bununla birlikte pastörize edilmiş yumurta ile yapılan ve piyasada bilinen markalar altında satılan mayonezler genelde güvenlidir.
Taze sebze ve salatalar: Dışarıda salata yemeyin. Özellikle ne zaman yapıldığı belli olmayan, hazırlanıp paketlenmiş salataları asla yemeyin. Benzer şekilde restoranlardaki salata barlara yanaşmayın. İyice temizlenmeden yapılmış salatalardan toksoplazma başta olmak üzere pek çok enfeksiyon bulaşabilir.
Dikkat edilmesi gereken noktalar
• Yemek yaparken, yemekler arasında ve tuvaletten sonra mutlaka ellerinizi iyice yıkayın
• Aynı mutfak malzemesi ile farklı yemekler yapmayın
• Kullanilmis mutfak malzemelerini yikamadan yeniden kullanmayin.
• Yemek pisirirken çig etin diger malzemeler ile temas etmemesine dikkat edin.
• Çig eti buzdolabinda sikica paketleyerek saklayin.
• Pasli konserve kutularini kullanmayin
• Pastörize edilmemis süt içmeyin
• Özellikle dondurulmus etleri pisirmeden önce iyice çözülmesini bekleyin
• Erittiginiz bir gıda maddesini asla yeniden dondurmayin
• Pismis bir yemegi sadece 1 kez daha isitin kalanini atin.
• Yemegi isitirken tamaminin iyice isinmasina özen gösterin.
• 1 gün bile geçmis olsa kullanim tarihi geçmis hiçbir ürünü asla kullanmayin.
• Buzdolabinizin içindeki sicakligin en fazla 4 derece olmasi gerektigini unutmayin.
• Restoranlarda önceden pisirilip sicak kalmasi için isik vb. altinda bekletilen yiyeceklerden uzak durun.
• Hazirlanisi ve saklanisi konusunda emin olmadiginiz hiçbir besin maddesini yemeyin.
• Evde hayvan besliyorsaniz mutfaga sokmayin.
Hamilelikte alkol ne zaman ve ne kadar?
Hamile kadınlarin "ara sira alkol alabilir miyim?" sorusuyla sik sik karşılasiyoruz. Bu soruya verilebilecek çok net bir cavap yok, çünkü hiç kimse hangi siklikta ve ne miktarda alkolün gelismekte olan bebeğe zarar verebilecegini tam olarak bilmiyor. Bu nedenle ben de dahil olmak üzere pek çok uzman, hamile kadınlarin mümkün oldugunca alkolden uzak durmalarini öneriyoruz.Hamile kadınlar için alkol tüketiminin hagi miktarlara kadar güvenli oldugunu gerçekten bilmiyoruz. Üstelik çok büyük bir olasilikla bu miktar her kadın için farkli olmakta, çünkü her insanin alkolü metabolize ederek yikma hizi birbirinden farkli. Güvenli bir doz araligi saptamak mümkün olmadigi için kullanimi yasaklamak daha akilci gibi görünmekte. Ancak burada kesin bir kriter söz konusu degil.
Ara sira 1 kadeh'de olsa sarap içemez miyim? Ideal olan hamilelik süresince hiç alkol almamaktir. Ancak sosyal yasam geregi zaman zaman alkol alma gerekliligi dogabilir. Yasgünü, evlilik yildönümü ya da benzeri günlerde 1 kadeh sarap ya da bir küçük bira alinabilir. Ya da kutlamalarda 1-2 yudum sampanya içmek hos görülebilir.
Eger hamile oldugunuzun farkina varmadan alkol aldiysaniz hemen telasa kapilmayin. Bu kadar erken dönemde alinan az miktarda alkolün bebeğe zarar vermesi beklenmez. Bununla birlikte eger hamile kalmaya karar verdiyseniz korunmayi biraktiginiz zaman alkole de hosçakal demek için uygun bir zamandasiniz demektir.
Hamilelikte kafein alimi ne tür etkiler yaratir?Ilk önce akilda tutulmasi gereken kafeinin bir vitamin ya da besin maddesi olmadigidir. Kafeinin hiçbir besleyici degeri yoktur.Yapilan çalismalar hamilelikte yüksek miktarlarda kafein aliminin (günde 6 fincandan fazla kahve) özellikle ikinci trimester düsükleri basta olmak üzere düsük ile iliskili olabilecegini göstermektedir.Hamile olmayan kadınlarda kafeinin asil etkisi kalp ve dolasim sistemi ile sinir sitemi ve davranislar üzerindedir. Hamilelik ya da emzirme süresinde alinan kafein fetus ve yenidoganda da benzer etkiler yaratir.Alinan orta düzeyde kafein anne adayinda çarpinti ve benzeri yakinmalar yaratmasa da bebegin kalp atimlarinda ve solunumunda (bebek daha dogmadan da anne karninda solunum hareketleri yapar) belirgin artisa neden olabilir.
Hamile kalinca kafein alimini mutlaka birakmali misiniz?Her zaman degil. Aşırıya kaçmamak kaydiyla kafein içeren içeceklerin keyfine varabilirsiniz. Yapilan pek çok arastirma hamilelik sirasinda alinan az ya da orta düzeyde kafeinin bebek ya da anne adayina zarar verme riskinin düsük oldugunu göstermektedir. Orta düzeyde kafein (300-400 mg) günde 2-3 fincan granül kahveye denk gelmektedir.
Önerilenden fazla kafein almaniz çok mu tehlikelidir?Gerçekte bunun cevabini kimse tam olarak bilememektedir. Konu ile ilgili olarak elde yeterli bilimsel kanit yoktur. Bu nedenle size bilimsel bir tavsiyede bulunamayiz. Bazi çalismalar yüksek miktarda kafein aliminin düsük, düsük doğum agirligi ve yarik damak yarik dudak gibi anomalilerle iliskili oldugunu düsündürmektedir. Ancak bu çalismalarda eksik olan nokta alkol alimi, sigara gibi bu durumlara yol açabilecegi bilinen diger risk faktörlerinin dikkate alimamis olmasidir.Tüm dünyada bugün kabul gören görüs çok fazla miktarda kafein tüketiminin düsük doğum ağırlıkli bebeklere neden olabilecegi ve kafeinin sadece çok yüksek dozlarda alindiginda risk yaratabilecegidir.
Hangi besin maddesinde ne kadar kafein bulunur?Kafein tahmin ettiginizden daha fazla maddenin içinde bulunur. Örnegin çukulata ve bazi bitkisel çaylarda da kafein vardir. Bazi soguk alginligi ilaçlari ile agri kesiciler dekafein içerir. Benzer sekilde alerji ilaçlarinda da kafein olabilir.Çay ve kahve gibi içeceklerin içerdigi kafein miktari demleme ya da hazir olmasina ya da kahvenin türüne göre degisebilir. Sanilanin aksine kola disindaki pek çok mesrubatta da kafein bulunmaktadir
Ne kadar su içmek gereklidir? Normal bir eriskinin günde ortalama 10-12 bardak su içmesi gereklidir. Bazi durumlarda bu miktar artar:
• Aşırı sicak ya da soguk havalarda vücut sicakligini saglamak için
• Egzersiz sonrasi ter ile atilan suyu yerine koymak için
• Hamilelikte hem artan kan miktari hem de gelismekte olan bebek nedeniyle
• Emziren kadınlarda süt üretimi nedeniyle
• Ates, ishal, kusma gibi durumlarda dehidrasyon adi verilen kuru kalma durumunu engelemek amaciyla normalden daha fazla su içilmelidir.
Halk arasindaki yaygin ama yanlis bir inanis ishal olundugunda su alınmamasi gerektigidir. Ishalin nedeni su fazlaligi degil barsaklardaki patolojilerdir. Bu nedenle ishal durumunda kaybedilen su yerine konmaz ise hayati sonuçlar ortaya çikabilir. Ishal olan bebeklere yeteri kadar su verilmemesi ülkemizdeki bebek ölümlerinin en önemli sebeplerinden birisidir.
Yeteri kadar su içildiginde fazla su idrar olarak atilir. Bu durumda idrarinizin rengi açik ve berraktir. Su alimi kaybi karşılamadiginda ise idrar miktari azalir, rengi koyulasir ve daha konsantre hale gelir. Bu durumda beyne ulasan sinyaller susuzluk hissetmenize ve su kaybini kisitlayici bazi hormonlarin salınmasına neden olur.
Insanlar için tek kaynak içilen su degildir. Günlük beslenme içinde yer alan pek çok madde su içerir. Elmanin yaklaşık %84'ü, üzümün %81'i, sütün %50'si, ya da örnegin domates çorbasinin %80'inden fazlasi aslinda sudur. Ancak bu besinlerin içinde bulunan bazi maddeler idar söktürücü etki gösterebileceginden sadece besinler ile alinan su hiçbir zaman yeterli olamaz.
Hamilelik ve su-Bebek beklemek kadın hayatinin en eglenceli ve heyecan verici deneyimlerinden birisidir. Ancak hamilelikte görülen bazi yakinmalarin tolere edilmesi güç olabilir. Bunlardan en önemlileri kabizlik, idrar yolu enfeksiyonlari ve hemoroidlerdir. Yeterli sivi alimi diskinin yumusamasini saglayarak kabizligi ve dolayisiyla hemoroid olusumunu engeller.Öte yandan su tutulumu ve sislikler de çogu zaman rahatsizlik verici durumlardir. Bu yakinmalari en aza indirmenin yolu yeterli miktarda su içmekten geçer. Sanilanin aksine fazla su içilmesi su tutulumuna neden olmaz.
Sivi alimi basindan sonuna kadar hamileligin her döneminde son derece önemlidir. Yeterli bir hidrasyon yani sivi alimi kendinizi enerjik hissetmenize yardimci olacagi gibi cilt kurulugu gibi problemlerin de görülmesini engeller. Ayrica yeterli sivi aldiginizda hem sizin hem de bebeginizin kanindaki elektrolit dengesi kolaylikla saglanabilir. Hamilelikte salgilanan hormonlar kisinin sivilari kullanim seklini degistirir. Hamileliginizin sonlarina dogru kan hacminiz yaklaşık 1.5 katina çikar. Hamilelik döneminde solunum yolu ile akcigerlerinizden kaybettiginiz su miktari da hamilelik öncesine göre daha fazladir. Bebeginizin içinde bulundugu amniyon sivisi her 3 saatte bir kendini yenilemektedir. Yetersiz su alimina bagli dehidrasyon durumunda amniyon sivisinin miktari azalabilir.
Hamilelikte dehidrasyonun bir baska olumsuz etkisi de erken doğum agrilaridir. dehidrasyon durumunda salgilanan bazi hormonlar doğum kasilmalarini baslatan hormonu taklit ederek erken doğum kasilmalarina neden olabilirler. Erken doğum tehtidi tedavisinde ilk yapilan islemin damar yolu açarak sivi verilmesi oldugunun hatirlanmasi sivi aliminin önemini belirtmek açisindan dikat çekicidir. Çogu zaman hafif kasilmalar sadece sivi verilmesi ile kaybolur gider.
Su vücudun tasima sistemidir. Besin maddelerini ve oksijeni kan yolu ile bebeginize tasiyan sudan baskasi degildir. Su ayni zamanda hamilelikte sik görülen ve erken doğum ile düsüklere neden olabilen idrar yolu enfeksiyonlarinin önlenmesinde de aktif rol alir. Yeteri kadar su içerseniz idrariniz seyrelmis olur ve enfeksiyon sansiniz azalir.
Saglikli bir hamilelik geçirmek için günde en az 8-10 bardak su içmelisiniz. Aktif çalisan bir kisiyseniz ya da egzersiz yapiyorsaniz almaniz gereken miktar biraz daha fazladir. Her 1 saatlik egzersiz için 1 bardak fazla su içmelisiniz.
Meyve sulari günlük sivi aliminizda tercih edebileceginiz maddelerdir ancak bunlarin fazla miktarda kalori içerdigini unutmayin. Su hiç kalori içermeyen nadir maddelerdendir. Kahve, çay, kola gibi kafein içeren maddeler idrar söktürücü etki gösterdiklerinden günlük sivi aliminda herhangi bir deger tasimazlar. Bunlar aldiginiz miktardan daha fazla idrar çikartmaniza ve sonuçta su kaybetmenize neden olurlar.
Yeterli su alimi için öneriler
Su içmek için susamanizi beklemeyin. Bu sekilde davrandiginizda su aliminizin yeterli olmadigindan emin olabilisiniz.
• Her öğünde mutlaka bir badak su için
• Sabah kalktiktan sonra öglen yemegine kadar en az 2 bardak su için, ayni sekilde öglen ve aksam üzeri arasinda da iki bardak içmeye çalisin
• Yatmadan önce mutlaka bir bardak su içme aliskanligini edinin
• Yürüken bir çesme gördügünüzde mutlaka su için
• Abur cubur yemek yerine su içmeyi deneyin. Gazete okurken ya da televizyon seyrederken su için
• Suyun tadindan (ya da tatsizligindan) hoslanmiyorsaniz içine bir iki damla limon ya da portakal suyu ekleyerek tatandirmayi deneyin.
• Gebelikte kaç kilo almali?
Uygun bir beslenme tarzi ve yeterli kilo alimi annenin sagligi ve bebeginin ideal gelisimi açisindan son derece önemlidir. Eger hamileliginizde yeteri kadar kilo almazsaniz bebeginiz küçük dogabilir. Ancak bu bir kural degildir ve istisnalari vardir. Hem kisisel deneyimlerimiz hem de bilimsel veriler annenin kilo artisi ile bebegin doğum kilosu arasinda her zaman dogru bir iliski olmadigini göstermektedir. Hamileligi süresince 30 kilo aldigi halde küçük bebek dünyaya getiren anenler oldugu gibi bunun tam tersi olarak da 1-2 kilo artisla hamilelik süresini tamamlayan annelerin 3500 hatta 4000 gram civarinda bebekler dünyaya getirdiklerine de sahit oluyoruz. Ancak bu durumlar nadiren karşımiza çikiyor. Genelde bebegin doğum kilosu ile annenin hamilelik süresince aldigi kilolar arasinda yakin iliski mevcut.
Ancak bu iliskide açiga kavusmamis bazi nokatlar var. Örnegin küçük bebek doguran annelerde bebegin küçük olmasindan dolayi mi annenin az kilo aldigi yoksa anne az kilo aldigi için mi bebegin küçük oldugu konusunda bilimsel veriler yeterli degil. Tabii ayni belirsizlik tersi durumlar için de geçerli. Hamile kalan kadınlarin ilk doktor ziyaterlerinde en sik sorulan sorularin basinda kaç kilo almam gerekiyor sorusu gelmekte? Bu sorunun cevabi bir kaç faktöre bagli olarak degismekte. Gebelikteki ideal kilo artisi hamilelik öncesi kilonuzla ve yasinizla direk iliskili. Kilolu kadınlarin hamilelik süresince daha az, zayif kadınlarin ise daha fazla almasi uygundur. Hamilelik öncesi kilosu ne olursa olsun hiçbir hamile kadın bu süreç boyunca kilo vermeye kalkismamalidir. Bu durum kanininzda bebeginiz için son derece zararli olan ketoasitlerin birikimine yol açabilir
Örnegin hamile kaldiginizda vücut ağırlığınız normal araliktaysa (vücut kitle indeksi (VKI) 20-25 arasinda) bu durumda hamileliginizin sonunda 11.5-16 kilo arasinda almis olmaniz idealdir. Hamileliginizin ilk 12-13 haftasinda kilo artisiniz çok yavas olabilir. Hatta bulanti ve kusmalariniz varsa bir kaç kilo kaybetmeniz de normal kabul edilebilir. Ikinci trimesterin baslangici ile birlikte kilo artisi da hizlanir ve haftada 300-500 gram arasinda kilo almaniz beklenir
Orjinal Link:Birlog.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder