28 Eylül 2010 Salı

vicdan


dilimizden bir bir eksilirken kelimeler
olup bitenleri anlıyorsan
bana da anlat

hayatımızı
yüksekçe bir duvardan
aşağıya yuvarlıyor sanki birisi
sırça bardak gibiyiz
bir anda
tuzla buz olup
dağılıp gideceğiz

bundandır
uykularımızdan sıçrayarak uyanışımız

oysa bizim
taşınamayacak kadar ağır yükümüz yok
ne insan yönetiriz
ne de komuta ederiz
sen ve ben
öylece yaşar gideriz

seni bana
beni sana
bağlayan
sürekli bekleyişimiz

bekleyişimizin sonu geldi vicdan

ne olacağını ben sana söyleyeyim şimdi

karanlık adamlar gelecek
aydınlık vaadiyle
benim düşlerimi, düşüncelerimi
diken sayıp sökecekler bir bir

sonra
görünmez duvarların ardında
bulutların rengini düşleyeceğim
azatlı özgürlüğün başladığı gün ise

hangi köpeğe kemik olacağım şimdi ben!
diye düşüneceğim

olmadı inleyeceğim
seni sayıklayacağım

vicdan...

Fotoğraf: Marc Ribound

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder