Şimdi Ebru Abla'yı tanıma vakti. Onun gücüne ve yüreğinden dökülenlere tanık oldukça kendinizi daha iyi ve güçlü hissedeceksiniz. O tam bir survivor.
En başa gidelim mi ablacım? Kanserle ilk tanışman ne zaman oldu? Neler hissettin?
Kanserle kendi vücudumda tanışmadım ben ama hem çok yakınımdaki hem de uzağımdaki insanlarla dolaylı yoldan tecrübe ettim.
Ailemde; tiroid, mide, akciğer, meme, prostat kanseri yaşadık. Anne, anneanne, büyükanne hepsi meme kanseri survivorı. Hatta annem 40 yaşında yakalandığı için, burada doktorumun önerisiyle BRCA gen testi yaptırdım. Sigortam karşıladı.
Peki Kanserle Dans nasıl oluştu. Neden isim "Kanserle Dans’’ ?
Esrayla ‘sen şunu denedin mi, yaptın mı?’ diye babalarımıza destek olmak için topladığımız bilgileri paylaşıyorduk. Sonra bunları bir yere koyalım dedim ben galiba. Hadi hep birlikte yapalım, bir blog olsun fikri çıktı. 27 Nisan 2012’de nur topu gibi Kanserle Dans doğdu.
İnan isim kimin aklına geldi emin değilim. Öyle savaşlı ve hüzün çağrıştıran bir isim istemedik. Gerçekçi ve uyumu düşündüren bir isim aradık. Kanserle dans cuk oturdu. İnsanlar çok beğendi. Kendilerine göre uyarladılar; kanserle çifte telli oynadım, partnerimi (kanseri) dans pistinde yordum ve oturttum gibi benzetmeler geldi veya ışık söndü, müzik bitti gibi…
Kanserle iç içe bir hayatın var ablacım. Peki bu hastalık neleri değiştirdi hayatında. Olumlu ve olumsuz ne gibi etkileri oldu?
Sabah daha bir şevkle enerjiyle uyanıyorum. Yapacak çok şey var, daha çok işim ve sorumluluğum var Kanserle Danstan dolayı. Bir de öyle güzel insanlarla tanışıyorum ki bu ortamda, kendimi geliştirme fırsatı veriyor bana. Herkese öğretmenim gözüyle bakıyorum, herkesten öğrendiğim ve öğreneceğim çok şey var.
Bir gün yorulsam, biri elimi tutuyor kaldırıyor. Hiç ummadığım bir zamanda çok güzel bir mesaj geliyor. O kadar olumlu şey var ki…
Kayıplar acı ve boşluk bırakıyor ama onları bile olumluya çevirmek mümkün galiba. Sürekli bişeyler öğreniyorum ve öğrendikçe ne kadar az biliyormuşum diyorum kendime.
Hep pozitif bakıyorsun, olumsuz bir durumdan bile olumlu sonuçlar çıkarabiliyorsun. Peki her gün yüzlerde dans eden insanla konuşuyor, ilgileniyorsun. Karamsarlığa kapıldığın oluyormu hiç?
Olmaz olurmu, tabiki. Duygular akıntılı deniz gibi. Bende hergün farklı akıntılara kapılıp gidiyorum ama karşı koymuyorum. Suyun üstünde kalmaya çalışıyorum.
Kafamızı devekuşu gibi kuma gömsek bile hayat acılarla ve güzelliklerle devam ediyor. Hergün bir evde bir yerlerde zorluklar yaşanıyor.
Buna şahit olmak zaman zaman üzse de bir şey yapabilmek, bir ucundan tutmak çok büyük bir ayrıcalık ve onur. Bir kere geliyoruz hayata ve ben kendi hayatımı böyle yaşamayı seçtim, şanslıyım.
Bildiğim kadarıyla Amerika'da da bir klinikte gönüllü olarak çalışıyorsun. Biraz bahsedermisin ablacım?
Evet canım. Bir hospiste gönüllüyüm. Hasta bakıcı yardımcısıyım. Artık tedavi almayan terminal hastaların, son günlerini huzur ve konforla geçirdikleri, hem kendilerinin hemde ailelerinin desteklendiği bir yer. Ben yuva diyorum.
Bir hasta bakıcı ne yaparsa aşağı yukarı ben de onları yapıyorum. Hastaların giyinmesine, yıkanmasına, yemesine yardım ediyorum. Onlarla vakit geçirmek, onları dinlemek, elini tutmak hem fiziksel hem de mecazi anlamda..
Bir de meme kanseri destek programı var gönüllüsü olduğum. Orada dansçılar ile her hafta yüyüşe çıkıyorum .
Nerdeyse bütün hayatı hayır ve gönül işlerine adanmış, bütün sorumluluğu Kanserle Dans olmuş güçlü ve güzel bir kadın var karşımda. Peki nasıl geçiyor Ebrunun 1 günü?
Hayır işi olarak görmüyorum ben bunu inan. Bu artık yemek içmek gibi benim için. Bişey gördümmü , bir eksik veya bir ihtiyaç, hemen bişeyler yapma isteği var içimde. Çok heyecanlanıyorum. Ben yapayım, sonunu görmesem de temelini atayım, tuzunu ekeyim..
Bana güçlü kadın demişsin, kendimi pek öyle görmüyorum. Hele sizleri tanıdıktan sonra.
Nasıl geçiyor günüm? Sabah kalkıyorum hazırlanmam en fazla yarım saat sürüyor, kahvaltı yapıyorum, köpeğimle yürüyüşe çıkıyorum ve sonra iş. Anayasa mahkemesinde proje müdürüyüm. İş arasında Esrayla günde abartmayayım ama 50 email oluyor heralde.
Sporu araya sokmaya çalışıyorum. Bugün iş yerinde arkadaşım dediki 'roman mı yazıyorsun? sürekli klavye tuş sesi, ne yapıyorsun diyor. Kendi işlerimi hallediyorum, arta kalan zamanda Kanserle Dans; mesajlara cevaplar, yazışmalar…
O söyledikten sonra dikkat ettim hakikaten makinalı tüfek gibi tak tak sürekli elim klavyede. İş yerinde espri konusu olmuşum haberim yokmuş J
Yaratıcı şeyleri çok seviyorum. Yeni şeyler denemeyi. Televizyon izlemem. Belgesel severim kostüm giyerim, şarkı söylerim. Şaklabanlık yaparım arada J
Sürekli olarak araştırma, soruşturma, bişeyler üretme hali.
Olmaz olurmu, tabiki. Duygular akıntılı deniz gibi. Bende hergün farklı akıntılara kapılıp gidiyorum ama karşı koymuyorum. Suyun üstünde kalmaya çalışıyorum.
Kafamızı devekuşu gibi kuma gömsek bile hayat acılarla ve güzelliklerle devam ediyor. Hergün bir evde bir yerlerde zorluklar yaşanıyor.
Buna şahit olmak zaman zaman üzse de bir şey yapabilmek, bir ucundan tutmak çok büyük bir ayrıcalık ve onur. Bir kere geliyoruz hayata ve ben kendi hayatımı böyle yaşamayı seçtim, şanslıyım.
Bildiğim kadarıyla Amerika'da da bir klinikte gönüllü olarak çalışıyorsun. Biraz bahsedermisin ablacım?
Evet canım. Bir hospiste gönüllüyüm. Hasta bakıcı yardımcısıyım. Artık tedavi almayan terminal hastaların, son günlerini huzur ve konforla geçirdikleri, hem kendilerinin hemde ailelerinin desteklendiği bir yer. Ben yuva diyorum.
Bir hasta bakıcı ne yaparsa aşağı yukarı ben de onları yapıyorum. Hastaların giyinmesine, yıkanmasına, yemesine yardım ediyorum. Onlarla vakit geçirmek, onları dinlemek, elini tutmak hem fiziksel hem de mecazi anlamda..
Bir de meme kanseri destek programı var gönüllüsü olduğum. Orada dansçılar ile her hafta yüyüşe çıkıyorum .
Nerdeyse bütün hayatı hayır ve gönül işlerine adanmış, bütün sorumluluğu Kanserle Dans olmuş güçlü ve güzel bir kadın var karşımda. Peki nasıl geçiyor Ebrunun 1 günü?
Hayır işi olarak görmüyorum ben bunu inan. Bu artık yemek içmek gibi benim için. Bişey gördümmü , bir eksik veya bir ihtiyaç, hemen bişeyler yapma isteği var içimde. Çok heyecanlanıyorum. Ben yapayım, sonunu görmesem de temelini atayım, tuzunu ekeyim..
Bana güçlü kadın demişsin, kendimi pek öyle görmüyorum. Hele sizleri tanıdıktan sonra.
Nasıl geçiyor günüm? Sabah kalkıyorum hazırlanmam en fazla yarım saat sürüyor, kahvaltı yapıyorum, köpeğimle yürüyüşe çıkıyorum ve sonra iş. Anayasa mahkemesinde proje müdürüyüm. İş arasında Esrayla günde abartmayayım ama 50 email oluyor heralde.
Sporu araya sokmaya çalışıyorum. Bugün iş yerinde arkadaşım dediki 'roman mı yazıyorsun? sürekli klavye tuş sesi, ne yapıyorsun diyor. Kendi işlerimi hallediyorum, arta kalan zamanda Kanserle Dans; mesajlara cevaplar, yazışmalar…
O söyledikten sonra dikkat ettim hakikaten makinalı tüfek gibi tak tak sürekli elim klavyede. İş yerinde espri konusu olmuşum haberim yokmuş J
Yaratıcı şeyleri çok seviyorum. Yeni şeyler denemeyi. Televizyon izlemem. Belgesel severim kostüm giyerim, şarkı söylerim. Şaklabanlık yaparım arada J
Sürekli olarak araştırma, soruşturma, bişeyler üretme hali.
Kanserle dans ailemize bir mesajın varmı?
Hergün bir mesaj veriyorum onlara bu seferlik sadece yüreğimden gelen bir şeyi söyleyeceğim. Sadece sevildiklerini bilsinler, hepsi benim için çok kıymetli..
Pekii son olarak gönül ortağına (Esra Bayraklı) neler söylemek istersin ablacım?
Kanserle Dansın ve Esrayla benim gönül birlikteliğimin özü sevgi ama daha da önemlisi bir arada tutan yapışkanı saygı. 1,5 yıldır hergün 3-4 saat Kanserle Dans mesaisi yapıyoruz. Bazen o armut diyo ben elma, farklı düşündüğümüz şeyler oluyor ama her zaman kanserle dansı ön planda tutarak hareket ediyoruz. Bu süre içinde Esradan çok şey öğrendim. Bazen beni çok güldürüyor gün içinde.
Esranın bu aile için verdiği olağanüstü çabaya, fedakarlığa birebir şahidim. Kolay bişey değil. 1 gün yaparsın, 2 gün yaparsın ama 1,5 yılı aşkın hergün yapmak yürek ister. Yeri geldiğinde Türkiye seyahatinde Kanserle Dans görüşmeleri yapacak diye yeğenlerini bile görmediğini biliyorum, gerisi teferruat.
İyiki varsın gönül ortağım, yolumuz hep açık olsun.
Sevgilerimle, Ebru TONTAŞ.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder