Seçim sonuçları daha bugünden belli.
1. parti AK Parti. 2. sırada CHP var. Diğer iki parti oy ve sandalye kaybederek varlıklarını sürdürecekler..
Erdoğan Beştepe’de oturmaya devam edecek.. Siz başkanlık sistemine geçin ya da geçmeyin o fiilen, değiştirmediğiniz 12 Eylül Anayasasının güvencesinde sınırsız ve sorumsuz başkanlık yetkisini sonuna kadar kullanacak. Adam “gelin yetkilerimi tanımlayın ve kararlarımdan sorumlu olayım” diyor. Ama birileri “inadım inat” diyor..
Yeni parlamentonun önünde en ciddi sorumluluk olarak yine bu Anayasa konusu olacak. Bugün bu konuda sorun çıkartanlar eğer yarın inatlarını sürdürecek olurlarsa o liderler koltuklarını kaybederler. Bu konu AK Parti’nin oy oranı ve sandalye sayısından bağımsız olarak Türkiye’nin gündeminde olacak.
Bugün Türkiye başkanlık sistemine dünden daha yakın. Dünden bu güne devam eden kriz bir koalisyon sorunu.. Eğer başkanlık sistemi olsaydı, başkanı millet seçecek ve hükümet parlamento dışında kurulacağından ülke liderlerin komplekslerine kurban edilmeyecekti.. Bugün yaşananlar başkanlık sisteminin anlatılması ve anlaşılması açısından önemli bir fırsat oldu.
Muhalefetin şunu görmesi gerek, mevcut Anayasa Erdoğan’a önemli yetkiler veriyor. AK Parti’nin desteği olmadan bu yetkileri sınırlandıramazsınız. Yeni bir düzenleme yapılacaksa bu AK Parti’ye rağmen olamaz..
“Eğer Demokrasi, hukuk devleti, parlamenter rejim” diyorsanız durum bu. Erdoğan’sız ve AK Parti’siz bir çözüm yok. Erdoğan’a da, Davutoğlu’na da, Beştepe’ye de alışacaksınız. Kılıçdaroğlu’nun tabiri ile “tıpış tıpış çıkacaksınız Beştepe’ye”. Ya bu gerçeği kabul edecek, ya da bu siyaset vadisine veda edeceksiniz. Bu sonuç milletin iradesinin eseridir.
Sanırım Kılıçdaroğlu seçimden hemen önce 29 Ekim resepsiyonunda Beştepe’ye çıkacaktır. Keskin sirkenin küpüne zarar vermekten başka bir işe yaramadığını görmüş olması gerekir. Tabi, öfkesi aklından büyük değilse, yaşananlardan ders almışsa. Son yaşananlar ortada. Hem Beştepe’ye çıkmayacağım diyor, hem Beştepe’nin kendilerini davet edip görev vermesini beklediler. Verilmeyince de Beştepe’ye küstüler, yeni kabineye üye vermeyeceklerini açıkladılar.
Önümüzde ilginç bir takvim var. Sırada 30 Ağustos var.
1 Eylül Dünya Barış Günü. Bakalım Kılıçdaroğlu barış gününde zeytin dalı ile Beştepe’nin yolunu tutar mı?.. Ya da 2 Eylül tekke ve zaviyelerin kapatılmasının yıldönümünde açar ağzını yumar gözünü! İnşallah (!?) bu yanlışa düşmez, ama kendi bilir. Sivas Kongresi üzerinden yürümek istese 4 Eylül’ü beklemesi gerekir.
11 Eylül’de ikiz kuleler vurulmuştu.. İslamifobia ve irtica tartışmaları için ilginç bir vesile olarak da 12 Eylül darbesi var sırada. 16 Eylül’de Yassıada idamları var. 17 Eylül’de Menderes’in asılması. Kılıçdaroğlu o gün söz orucu tutsa daha iyi olur.
23 Eylül Kurban Bayramı arefesi.. Hafta sonuna kadar Kurban Bayramı..
26 Eylül 1932 Türk Dil Kurultayı’nın yıldönümü. Kılıçdaroğlu’na öneri, o gün için, o günün öz Türkçe’si ile bir kutlama mesajı yayınlayabilir.. İstiklal Marşı’nın şairinin mısraları ile bir kutlama mesajı yayınlayabilir.
1 Ekim’de Camiler Haftası. Hadi AK Genç, o gün tek parti döneminde kapanan camilerin sanal atlasını yayınlayın, Wikipedia formatında..
10 Ekim Kerbela Günü. 14 Ekim Hicri yılbaşı. 23 Ekim Aşure günü.
24 Ekim 1945 BM’nin kuruluş günü. Erdoğan herhalde yine dünya 5’ten büyüktür diyecektir.
29 Ekim Cumhuriyet Bayramı.
Harf devriminin yıldönümünde sandık başındayız.
Aslında başka önemli günlerle dolu Eylül ve Ekim ayları. O günler ile ilgili basın açıklamalarını bugünden hazırlamak mümkün.
Zamanın ve mekanın ruhu birilerini kendi dışına sürüklerken, birilerinin yelkenlerini şişiriyor.. Zamanın ve mekanın ruhunu okuyanlar bu gerçeği görmekte zorlanmayacaklar.. Sonunda hayat kendi kurallarını icra edecek. Birileri bunu kabul etmek istemese de.. Zamanın Rabbine hamdolsun. Selam ve dua ile..
Abdurrahman Dilipakabdurrahmandilipak@yeniakit.com.trTüm yazıları için tıklayın »
kaynak: yeniakit.com.tr
İlgili Aramalar:
1. parti AK Parti. 2. sırada CHP var. Diğer iki parti oy ve sandalye kaybederek varlıklarını sürdürecekler..
Erdoğan Beştepe’de oturmaya devam edecek.. Siz başkanlık sistemine geçin ya da geçmeyin o fiilen, değiştirmediğiniz 12 Eylül Anayasasının güvencesinde sınırsız ve sorumsuz başkanlık yetkisini sonuna kadar kullanacak. Adam “gelin yetkilerimi tanımlayın ve kararlarımdan sorumlu olayım” diyor. Ama birileri “inadım inat” diyor..
Yeni parlamentonun önünde en ciddi sorumluluk olarak yine bu Anayasa konusu olacak. Bugün bu konuda sorun çıkartanlar eğer yarın inatlarını sürdürecek olurlarsa o liderler koltuklarını kaybederler. Bu konu AK Parti’nin oy oranı ve sandalye sayısından bağımsız olarak Türkiye’nin gündeminde olacak.
Bugün Türkiye başkanlık sistemine dünden daha yakın. Dünden bu güne devam eden kriz bir koalisyon sorunu.. Eğer başkanlık sistemi olsaydı, başkanı millet seçecek ve hükümet parlamento dışında kurulacağından ülke liderlerin komplekslerine kurban edilmeyecekti.. Bugün yaşananlar başkanlık sisteminin anlatılması ve anlaşılması açısından önemli bir fırsat oldu.
Muhalefetin şunu görmesi gerek, mevcut Anayasa Erdoğan’a önemli yetkiler veriyor. AK Parti’nin desteği olmadan bu yetkileri sınırlandıramazsınız. Yeni bir düzenleme yapılacaksa bu AK Parti’ye rağmen olamaz..
“Eğer Demokrasi, hukuk devleti, parlamenter rejim” diyorsanız durum bu. Erdoğan’sız ve AK Parti’siz bir çözüm yok. Erdoğan’a da, Davutoğlu’na da, Beştepe’ye de alışacaksınız. Kılıçdaroğlu’nun tabiri ile “tıpış tıpış çıkacaksınız Beştepe’ye”. Ya bu gerçeği kabul edecek, ya da bu siyaset vadisine veda edeceksiniz. Bu sonuç milletin iradesinin eseridir.
Sanırım Kılıçdaroğlu seçimden hemen önce 29 Ekim resepsiyonunda Beştepe’ye çıkacaktır. Keskin sirkenin küpüne zarar vermekten başka bir işe yaramadığını görmüş olması gerekir. Tabi, öfkesi aklından büyük değilse, yaşananlardan ders almışsa. Son yaşananlar ortada. Hem Beştepe’ye çıkmayacağım diyor, hem Beştepe’nin kendilerini davet edip görev vermesini beklediler. Verilmeyince de Beştepe’ye küstüler, yeni kabineye üye vermeyeceklerini açıkladılar.
Önümüzde ilginç bir takvim var. Sırada 30 Ağustos var.
1 Eylül Dünya Barış Günü. Bakalım Kılıçdaroğlu barış gününde zeytin dalı ile Beştepe’nin yolunu tutar mı?.. Ya da 2 Eylül tekke ve zaviyelerin kapatılmasının yıldönümünde açar ağzını yumar gözünü! İnşallah (!?) bu yanlışa düşmez, ama kendi bilir. Sivas Kongresi üzerinden yürümek istese 4 Eylül’ü beklemesi gerekir.
11 Eylül’de ikiz kuleler vurulmuştu.. İslamifobia ve irtica tartışmaları için ilginç bir vesile olarak da 12 Eylül darbesi var sırada. 16 Eylül’de Yassıada idamları var. 17 Eylül’de Menderes’in asılması. Kılıçdaroğlu o gün söz orucu tutsa daha iyi olur.
23 Eylül Kurban Bayramı arefesi.. Hafta sonuna kadar Kurban Bayramı..
26 Eylül 1932 Türk Dil Kurultayı’nın yıldönümü. Kılıçdaroğlu’na öneri, o gün için, o günün öz Türkçe’si ile bir kutlama mesajı yayınlayabilir.. İstiklal Marşı’nın şairinin mısraları ile bir kutlama mesajı yayınlayabilir.
1 Ekim’de Camiler Haftası. Hadi AK Genç, o gün tek parti döneminde kapanan camilerin sanal atlasını yayınlayın, Wikipedia formatında..
10 Ekim Kerbela Günü. 14 Ekim Hicri yılbaşı. 23 Ekim Aşure günü.
24 Ekim 1945 BM’nin kuruluş günü. Erdoğan herhalde yine dünya 5’ten büyüktür diyecektir.
29 Ekim Cumhuriyet Bayramı.
Harf devriminin yıldönümünde sandık başındayız.
Aslında başka önemli günlerle dolu Eylül ve Ekim ayları. O günler ile ilgili basın açıklamalarını bugünden hazırlamak mümkün.
Zamanın ve mekanın ruhu birilerini kendi dışına sürüklerken, birilerinin yelkenlerini şişiriyor.. Zamanın ve mekanın ruhunu okuyanlar bu gerçeği görmekte zorlanmayacaklar.. Sonunda hayat kendi kurallarını icra edecek. Birileri bunu kabul etmek istemese de.. Zamanın Rabbine hamdolsun. Selam ve dua ile..
Abdurrahman Dilipakabdurrahmandilipak@yeniakit.com.trTüm yazıları için tıklayın »
kaynak: yeniakit.com.tr
İlgili Aramalar:
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder