27 Ağustos 2015 Perşembe

Bu vebal altında ezileceksiniz...



Ultra lüks güvenli sarayınızı, pardon külliyenizi yaparken, kurşun geçirmez arabalarınızı sıra sıra dizerken, binlerce korumaya maaşlarını öderken hiçbir masraftan kaçınmadınız ama, güvenli karakollarımızı bir türlü yapamayınca olacağı buydu.
Demek ki, PKK’lılar ve Meclis ve Meclis dışındaki uzantıları, bu karakol ya da kalekolların yapımına, bugünleri düşünerek karşı çıkıyor, engellemek için mücadele ediyorlarmış. Zorluk çekmemek için.
Yazıklar olsun size. Bütün şehitlerimizin vebali üzerinizde. Ve bu vebal altında bir gün ezileceksiniz. Bu dünyada olmasa, öteki dünyada. 7 Haziran’da akmayan kan ne oldu da oluk oluk akmaya başladı. Söyleyeyim.
Hırsızlık ve şehit kanlarından sorumlu olmak, muhalefete düşmeyi göze almayı engellediği için son çare şiddetten ve sivil darbeden medet ummaktı. İşte şimdi o dönemdeyiz.
Kanlı faturalar arttıkça ve erken seçimdeki akibet yandaş anketlerde bile ortaya çıktıkça, cinnet hali de artıyor. Beraberinde halkın öfkesi de. Ama ne yazık ki, gözler kapalı ve kulaklar duymuyor.
Tek hedef var. Erdoğan’ı başkan yapacağız. Ülke iç savaşa doğru gidiyormuş. Ne gam. Ama merak etmeyin, bu zorlamanın bedelini ödeyecek, hiçe saydığınız milli iradenin manasını öğreneceksiniz.
Ve bu ülke, işte o gün bu girdaptan çıkacak.
SÖMÜRÜNÜN ŞEHİTÇESİ
Tependeki elinde Kur’an’la kürsüye çıkar, şehit tabutuna dirseğini koyup ahkam keserse, ‘hık deyicisi’ de, “Benim amacım, Allah nasip ederse şehit olmaktır. Bunu açıkça söylüyorum.
Dinim, milletim, vatanım için” der tabii. Gazanız mübarek ola muhterem Yıldız. Şu günler bu şahadetiniz için tam zamanı. Bırakın zırhlı arabanızı. Havadan karadan yüzlerce korumanızı.
Koyulun, Cizre, Silvan, Şemdinli, Bitlis yoluna. Amacınıza hemen ulaşırsınız. Bu mutlu haberi (!) de, mutlu olmaları için ailenize bizzat Cumhurbaşkanınız versin.
Bu hakkı ona çok görmeyin. Çünkü o bir şehit cenazesinde tabutu göstererek ne demişti: ”Şahadet makamına ulaştı. Ne mutlu ailesine. Şehitlik peygamberlikten sonra en yüce makam.”
BASKIN SEÇİM
12 yılda refahı yükselttiklerini, demokrasi ve özgürlüklerin alanını genişlettiklerini söyleyen RTE, anlaşıldı ki, erken/tekrar seçim değil ‘Baskın Seçim’ planlıyor. Zaten 7 Haziran akşamından beri seçimi planlıyordu, başardı.
YSK’ya da 60 gün kararını aldırıp, hatta 1 Kasım diye tarihini de belirterek baskın seçimin startını verdi. Bunca kan ve gözyaşı arasında. Görüyoruz ki; partiler de seçime hazır ama baskın sürpriz oldu.
Bir tek müzmin muhalif Bahçeli endişeli. Alacağı oydan değil, bu ortamda seçimin nasıl yapılacağından. Bence haklı da.
Nasıl yapılacak. Bir önemli konu da, partilerin seçim yardımı alamamaları. Tabii AKP için bu mesele değil. Devletin tüm imkanları ellerinde.
Yandaş zenginlerde para çok. Açarlar muslukları. Peki diğer 3 parti ne yapacak. Çaresiz onlar da, bulup buluşturacaklar. Olduğu kadar. Bakalım AKP, bu avantajını kullanabilecek mi?
Ve bakalım “Baskın basanındır” olacak mı? Zor be.
Vah vah! 6400 kase yoğurt gitti
“Kaçan teröristleri etkisiz hale getirmek için bölgede geniş çaplı operasyonlara başlandı.” Bıktık artık bu cümleyi duyup, okumaktan. Hele ki 24 saatte 12 şehit, toplamda 55 gencecik vatan evladını toprağa verdikten sonra.
Hele hele, Genelkurmay Başkanlığı’nın internet sayfasında yer alan şu açıklamadan sonra. “Bölücü terör örgütü mensubu ikisi bayan beş terörist tarafından, 17 Ağustos 2015 günü saat 15.0’de Şırnak / Beytüşebbab İlçesi Hisarkapı mevkiinde, karayolu kesilmiş, bir vatandaşa ait araç durdurularak, araçta bulunan 6.400 kase yoğurt gasp edilmiştir.”
Tam bir kara mizah. Kara da değil kapkara. Kalleşçe pusulardan sonra, son günlerde yol kenarına yerleştirilen bombalar fazlasıyla canımızı yakıyor. Doğruysa eğer, PKK, çözüm süreci devresinde Türkiye’ye binlerce militanın yanı sıra 60 küsur ton patlayıcı sokmuş. Bu yeni açıklanıyor.
Patlamalardan ve şehitlerden sonra. Peki 200-300 kilo denilen bu patlayıcı madde yol kenarına yerleştirilirken, nasıl kimse görmüyor.
Bu bomba önce şehirde bir evden arabaya yükleniyor. Asfalt kazılıyor, yerleştiriliyor ve üstü örtülüyor. 5-10 dakikada olacak iş değil bu. Nasıl oluyor da bir kişi görmüyor. Bu arada yolda trafik de işliyor herhalde.
O yöre insanlarının hepsi kör mü? Yine doğruysa eğer, kazılan yer belediye tarafından yeniden asfaltlanıyormuş ki, belli olmasın. Teknolojinin bu çağında, böyle bir tehlikeyi hiç olmazsa 50 metre önceden algılayacak bir alet yok mu? Var da bizde mi yok.
Ayrıca bu insansız hava araçları ne işe yarıyor, nasıl görmüyor. Anlamıyorum bu bölgedeki insanların hepsi PKK’lı mı? Neden ihbar etmiyorlar?
Bu duyarsızlık böyle devam ederse, tabutlara bayrak sarmayı nasıl durduracağız.
Yok mu, Genelkurmay’da, MİT’de, poliste bir bilen.
Analar ağlamasın diye Baldıran zehiri içeceklere müjde..
PKK’nın cirit attığı dağlardan özel yöntemlerle Toplanarak, yüzde yüz hijyenle şişelenmişir. Hiçbir yan etkisi yoktur.
Güvenle kullanabilirsiniz. 50 gramlık kavanozlarda.Kapıda teslim. Kargo benden.
IŞİD bilinmezi
Suriye’deki IŞİD’le görünüşte koalisyon güçleriyle beraber uğraşıyoruz. Ama içerde, bunlar hala ‘heyecanlı çocuklar’ galiba. Şöyle ki...
Şu kadar ilde, şu kadar polisle eş zamanlı baskınlar oluyor.Şu kadar da gözaltı var deniyor. Deniyor. Ama sonuç hep aynı. Denetimli serbestlikle bırakılıyorlar.
Yani, “Hadi kardeşim sen çık, ne yapacaksan yap ama unutma, her hafta gel bir imza at yeter” deniliyor herhalde. Bu kanıya neden vardım.
Yüzlerce gözaltıdan sadece 3-5 tutuklama duyduğum için. Halk da zannediyor ki, IŞİD’e karşı mücadele var. Geçiniz.
CIZZZ...
“Zaman zaman ben de Sert olabiliyorum.” RTE
***
Nazım’ın şiiriyle istifa eden Yunan Başbakanı Çipras Twit atmış. Çok sevdim. “Biz yedik Allah artırsın, sofrayı Angela Merkel kaldırsın.”
NE OLDU BiZE?
Türkiye adım adım kaosa, devamında da iç savaşa sürükleniyor ama şu toplumun sessizliğine bakar mısınız? Herkesin üstüne şehit toprağı serpilmiş sanki. Nasıl bir Türk halkı bu. Millet uyuyor. Uyanınca, “Vah vah” diyor.
Uyumayanları ise bu acı pek ilgilendirmiyor ki eğleniyorlar. Bir şarkıcı hatun da bu eğlencenin savunucusu. “Maçlar oynanıyor da, konserler niye iptal olsun” diyor.
Türk milleti böyle miydi? Sevinç ve üzüntümüz ortak değil miydi? Bu kadar balık hafızalı bir millet olamayız biz. Siz, dizi tekrarlarını izleyip, duymayıp, görmeyenler.
Sıra, 90’lı hatta 80’li yılların tekrarlarına geldi. Farkında mısınız? Belki de haklısınız. Seçtiklerin kan gölünde tatil yaparken, tependeki keklik uçuruyor.
Şahsi hırsı yüzünden gaflet içinde. Ama ne olursa olsun uyanın artık. Sorun kendi kendinize. “Nereye gidiyoruz” diye.
YAZIK SANA EY MiLLET...
2009’dan beri, 2 genel, 2 yerel, 1 referandum, 1 Cumhurbaşkanı seçimi yaşadık. Yani 6 yılda 6 seçim. Adeta ‘seçim manyağı’ olduk.
Ayrıca millet yokluk içindeyken, milyar liraları afiş, bayrak, flama gibi bezlerle seçim meydanlarına, sokaklara döktük.
Sonra da oturduk, seçtiklerimizin sahnelediği tiyatroyu seyrettik her seferinde. Çünkü başka seçeneğimiz yoktu.
Şimdi yine 1 Kasım’da sandığa gideceğiz. “Yoruldum artık” deme şansımız da, hakkımız da yok.
Yazık sana ey millet. Gerçekten yazık. Çünkü bunu hak etmiyorsun.
Erkut Can

Erkut Can

Can'dan Canlara

Kaynak: posta.com.tr
İlgili Aramalar:

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder