Sovyetler Birliği 1979’da Afganistan’ı işgal ettiğinde ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Zbigniew Brzezinski’nin kafasında ampuller yandı. Soğuk Savaş’ı Amerikan zaferiyle bitirmek için fırsat ayaklarına gelmişti.
Afganistan’da direniş desteklenir, savaş uzarsa Sovyet ekonomisi çökerdi. Başkan Jimmy Carter planı kabul etti. Amerika selefi cihatçılara oluk oluk para, silah ve istihbarat akıttı. Brzezinski sık sık Afgaistan’a gidip planı bizzat yönetti. “Bir gün cihatçılar bizi vurur” uyarısını yapanlar oluyordu. Brzezinski onları “Komünizmi bitireceğiz, daha ötesi mi var” diye tersliyordu.
Nitekim Sovyetler, Afganistan batağında 9 yıl debelenip çekildi; hemen ardından 1991’de çöktü. Ancak Brzezinski’nin dünyaya etkisi sürecekti. Soğuk Savaş sonrası selefi cihatçılar boşta kalmıştı.
CIA eğitimli mücahit lideri Usame Bin Ladin de namluyu Amerika’ya çevirdi. 11 Eylül saldırıları sonrası faturayı kendisine kesenlere Brzezinski şöyle dedi: “Pişman değilim. Dünya tarihi için hangisi daha önemliydi? Taliban mı, Sovyet imparatorlugunun çökmesi mi? Birkaç öfkeli müslüman mı, Orta Avrupa’nin özgürleşmesi mi? Bugün olsa aynısını yaparım.” Brzezinski’nin öyküsü burada bitseydi, bir tarih notu olarak kalabilirdi.
Ama doktrini henüz tarih olmadı. Obama, başkan seçilirken Brezinski’yi tarihin en büyük düşünürlerinden biri olarak andı. Amerikan analizcileri 2008-2009’da Obama’nın Brzezinski’nin izinden yürüyeceğini yazıyordu.
Öyle de oldu. Ortadoğu’nun milliyetçi Baas yönetimlerini, 2011’de birbiri ardına deviren cihatçıları Batı’nın desteklediği artık bir sır değil. Son Paris saldırılarını yapanlar da Brzezinski politikalarıyla gelişti. Brzezinski ise 87 yaşında ve hâlâ pişman değil. Washington’da hayranları var.
Ama Batı, Brzezinski rejimini elbette terk edecek. Çünkü terketmezlerse, destekledikleri ‘ılımlı’ ya da ‘cihatçı’ dinci yapıların eğitiminden geçen yeni nesiller daha büyük bela açacak
Batı hemen geri adım atamaz
Amerika’nın cihatçıları destekleme politikasında bir dönüm noktası varsa o da 2012’de Libya’da Amerikan Büyükelçisi’nin Amerika’nın verdiği silahlarla öldürülmesidir. Hillary Clinton’ın gözleri dolu dolu “Bizim özgürleştirdiğimiz ülkede bu nasıl olur” demesini hatırlayın. Ama geri manevra hızlı olamıyor. 40 yılda yüzlerce milyar dolar harcanan ve insan gücü koyulan istihbarat yatırımından kolay vazgeçemiyorlar. Bunu yaparken politik üstünlüğü Rusya ve Çin gibi Doğululara kaptırmak da cabası.
Batı’nın inisiyatif kaybetme kaygısı nedeniyle Paris saldırısından sonra bile IŞİD’e karşı uzlaşma çıkmıyor.
17 Kasım 2015
Hakan Çelenk
Posta gazetesi yazarı
İlgili Aramalar:
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder