25 Kasım 2009 Çarşamba

Arifeden bayrama...

içim titrer bayram öncesinde...
bayramdan çok, hazırlıklarını severim ben.
günler öncesinde başlar temizlik.
bayram gelir evimize tertemiz.
sonra özlediğimiz menüler hazırlanır bir bir
serçe parmak kalınlığında dolmalar sarılır
kırk kat baklava açılır
Hacı Bekir'den çifte kavrulmuş
Kocatepe'den kokulu kahve
mevsimi ya şimdi Akman'dan boza alınır
bir de acı çikolata ve nane likorü zulananır
son dakika da der babam doldurun şu şişeyi kolonyayla!

çocuklara gelir bayram
nerde benim çocukluğumun kırmızı rugan papuçları?
devir değişti
çocuklara içinden oyuncak çıkan süpriz yumurta verilir
yeniyetmelere harçlık
eski yetmelere öpücük hayır duasıyla

ama arife başka!
arife olunca içim bir başka titrer
annem dikiş dikmez mesela
"evladım bu gün yıkanır, tası delinmesin şimdi" der
gözleri yaşarır, içini çeker dalar gider uzaklara
önceleri batıl inanç der geçerdim bu söze.
şimdilerde anlıyorum ki, insanın sevdiklerini zihninde yaşatma çabası yas.
kardeşim bugün yıkanır mı?
bilmem!
dedem, nidem, dayım ve teyzem?
bilmem!
ama bir dua gider onlara yüreklerden.

bayram sabahları duadan sonra
bir elinde canınan yandığımın simiti
ötekinde mevsimine göre bir çiçekle çalar kapıyı babam
sonra başlar bir cümbüş...
o coşkuyu severim ben
aile olmayı
hele son 5 yıldır bayram başka yaşanır oldu evimizde
Ilgaz'la hayat bayram hepimize...

bu bayram bambaşka ama sevgili dostlarım. her bayram aynı coşkuyu yaşamıyor yürek. geçen her gün çoğu şeyi daha çok özletiyor. 34 kış gördüm. çok güzel bayramlar yaşadım. dilerim bu da onlardan biri olur herkes için. bayram dileğime gelince:

Ulusal barışın ve hukukun hakim olduğu
Hak ve özgürlüklerin çoğaldığı
Emeğin hak ettiği ölçüde kıymet gördüğü
Umutların yeşerdiği
Çocukların bilgiye koştuğu
İnsanların huzur, güven içinde temel ihtiyaçlarını karşılamaktan öte yaşadığı
Hayvanların Allah rızası için, inanç için uygun koşullarda kesildiği
Sokakların kan gölüne dönmediği
Şimdiki zaman bezirganlarından uzak bir bayram olsun.

Eksiksiz, tam kadro nicelerini yaşamayı nasip etsin bize Yaratıcı!

İYİ BAYRAMLAR!




Fotograf: Özgür Çakır

aşkımız eski bir roman



"iki mısra arasındaki boşlukmuş hayat..."*

diye karalamışım önümdeki kağıda.
başka kelimeler düşmüyor aklıma.
beklemiyorum ben de gelsinler diye.
alnıma kınalanmış kaderi
adımla kulağıma üfleyeni düşünüyorum bugün
ve çalmaya başlıyor bu şarkı.

paylaştım.


*ne zaman tamamlarım bilmiyorum. belki de hep yarım kalır...

14 Kasım 2009 Cumartesi

konçerto



bilir misin ne zaman akşam olur sevgilim?

güneşin, gecenin koynunda
aşk mesaisine başladığı saatlerde
tüm renkler yeryüzü ile dalga geçer
renkaheng bir şölen başlar
ufka yazılır
veda konçertosu.

dünyayı
gözleriyle görenler için
işte o vakit
akşam olur.

şimdi sorarım sana
saati, yüreğiyle kuranlar için
sahiden
akşam olur mu sevdiceğim?

gözlerime vururken siyahın şavkı
aniden bastıran nisan yağmuru gibi
bildik bir duruma
hazırlıksız yakalanır yüreğim
o an
yüzümde beliren yalnızlığı
tebessümle dağıtırım
yollara

derken biter kovalamaca
yelkovan,
akrepin koynuna düşer
her yer karanlığa teslim olur
bir tek
yıldızlar başkaldırır
siyaha
hadi dercesine bana
bakmam ben ışığa
direnmem geceye

neden mi?

benim için
sen gidince akşam olur sevdiğim!

Fotoğraf: Özgür Çakır

12 Kasım 2009 Perşembe

JİLET

Uzamış bir baharı sahiplenen, kışı yaşıyorum. Belki de kışın içine saklanmış bir baharı yaşıyorumdur.

Kış kim? Bahar kim? Biliyorum.

Yüreğim sende saklanmak için çarptığından beri, baharı kışın içine saklıyorum. Kışa bahar getirmeye çalışıyorum. Ben baharım. Sana geliyorum. Hisset istiyorum. Kışın içine gizlenmiş bahar olarak, bir tek sana geliyorum.

Kışın, güneşin açtığı zamanlar var ya işte o benim. Hani insanın içini ısıtan, üzerindekileri fazla kılan, bir bir soyunduran güneş var ya... Adamı çıplak bırakan, sonra en savunmasız anında kuvvetle sarılan, soluğunu soluğuna katan: O güneş benim.

Aşk mesaisine çıkmış, seni arayan güneş benim. İşi sadece aşk olan, işi sadece sen olan, sadece seni çalışan güneş var ya o benim.

Senin en zayıf olduğun anları kolluyorum. Yalnız kaldığında sana geliyorum. Sen kendine kaldığında sana geliyorum. Kimseden çalmadan, kendime artırmak zorunda kalmadığım zamanlarda sana geliyorum. Kendinden saklandığın zamanları seçiyorum. Bu zamanlarda seni çıplak görebiliyorum çünkü. Çırılçıplak! Seni öyle, sen gibi görmeyi arzuluyorum. Eksiksiz, saklısı, yasaklısı olmadan seni görmeyi istiyorum. Üryan düşlerin buğusunu silip gözlerimden sana baktığımı imgeliyorum. Tüm yüzlerinin bir olduğu bir anda, seni görmek istiyorum. Ertelenmiş bir bedenin ve ruhun gerisinde olanı görmek için çırpınıyorum. Kendinden, kendini sakladığın zamanlarda ansızın çıkıp geliyorum. Önce içini ısıtıyorum. Beni hissedince perdeleri kapatıyorsun. "Yalancı bahar" diyorsun. Bir jilet gibi kesip atıyorsun beni. Yok sayıyorsun yüreğini.

Oysa ben yalancı değilim. Ben güneşim! Söyle hiç pes ettim mi? Her sabah doğmadım mı? Her akşam ardıma bile bakmadan seni gecenin kollarına bırakmadım mı? Geldiğimde tek bir sual sordum mu? Aynı aşkla kollarında uyumadım mı? Daha fazla aşkla sana sarılmadım mı? Her seferinde seni sarıp sarmalamadım mı? İstemesen de ısıtmadım mı? Bunu saygısızlık sanma. İsteklerini dikkate almamazlık sanma. Doğam bu: ısıtırım. Allah beni böyle yaratmış. Güneşim ben ne yapayım! Kışın içine saklanmış baharım. Sadece sana saygımdan kışın içindeki baharım. Yoksa kavurur geçerim. Gece gitmem, gündüz gitmem öğlen güneşi gibi yakarım. Çöldeki güneş gibi susuz bırakırım. Kutup güneşi gibi varlığımı bildirir ama hissettirmem; yokluğumla yok ederim. Sadece sana aşkımdan kışın içine saklanmış baharım ben.

Duydun mu? Kollarımı kırsan da güneşim ben! Perdeleri kapasan da güneşim ben. Senin olmasam da güneşim ben.

Bilemezsin ne zor uzamış bir baharı sahiplenen bir kışı yaşamak. Direnmek! Varım demek. Tüm eğretiliği ile haykırıyor yaşam bana. Giyindim iki dirhem bir çekirdek düştüm yollara. Aklıma düştü bir soru: Bilir misin sevdiceğim ne zaman akşam olur?

Belki bir gün onu da yazarım. Sana!



Fotoğraf: Özgür Çakır

11 Kasım 2009 Çarşamba

Okuruma Mektup!

Sevgili Okurum,

Son bir kaç gündür gündemi meşgul eden "BİRİSİ YAZILARIMI ALIP KENDİ ADIYLA YAYINLIYOR " konusundaki son yazımı yayınlıyorum. Mevcut durum çözülmüş, ilgili sayfada bana ait olan metinler blog sahibi tarafından kaldırılmıştır. Bu süreçte bana tam destek veren can dost Simi'ye ve Birmilyonkalem.com Sitesi Yöneticisi Erkan BAL'a, 1 MK Editörleri BirGaripWomen ve Kırmızı Günlük'e, fotoğraflarına şerh koyduğum Özgür Çakır'a, sevgili arkadaşım Pino'ya, e-posta göndererek manevi desteğini esirgemeyen blogdaşlarıma çok teşekkür ediyorum.

Ancak, bu konuda bir kaç şey daha söylemek istiyorum. Ocak 2010'da Uzağa Giden Kadın 3. yaşını kutlayacak. Bu benim için çok önemli bir gün olacak. Neden mi?

Uzağa Giden Kadın' ı yazmayı çok seviyorum. Çünkü, öyle zamanlar oluyor ki ben hayallerimi anlatıyorum, okuyanlar gerçek sanıyor. Gerçekleri söylemeye başladığımda ise, sevgili okurum düşe saklanıyor. Kalemim düşü ve gerçeği buluşturabiliyorsa ne mutlu bana.

Uzağa Giden Kadın' ı yazmayı çok seviyorum
. Çünkü, Ilgaz'la olan paylaşımlarımı yazıyorum. Canım oğlum büyüdüğünde bende bıraktığı izleri, birlikte paylaştığımız güzellikleri hissedebilsin istiyorum. Kalemim anılarımı saklamamda bir iz oluyorsa ne mutlu bana.

Uzağa Giden Kadın'ı yazmayı çok seviyorum. Çünkü, yaşamı paylaşabileceğim dostlar edinmemde bir yol oldu bana. Başım sıkıştığında ya da bir proje için destek aradığımda yakınımda olan onlarca insanı görebilmek çok güzel bir duygu. Kalemim bunca güzel insanı tanımamı sağladıysa ne mutlu bana.

Uzağa Giden Kadın'ı yazmayı bir nedenle daha çok seviyorum. Çünkü, SOSYAL SORUMLULUK PROJELERİ yapmak istiyorum. Bu sayfadan hep söyledim. Çocuk gülümsemelerinde kaybolmak istiyorum. Daha çok çocuğun masalı olsun. Memleketimin değişik yerlerine kütüphaneler kurulsun. Daha çok çocuğun okul ihtiyaçları karşılansın. Daha çok çocuk giyinsin. Kalemim benim gibi, bu işleri yapmak isteyenlerin ruhuna işliyor ve onlarla buluşmamı sağlıyorsa ne mutlu bana.

Şimdiye kadar Birmilyonkalem.com ve Uzağa Giden Kadın şemsiyesi altında yürüttüğüm projelerde:

"HER ÇOCUĞUN BİR MASALI OLMALI KÜTÜPHANE KAMPANYASI
23 NİSAN BİRMİLYONKALEM ÖZEL SAYISI
33 OKUL 3003 ÖĞRENCİ İÇİN EL ELE KIRTASİYE KAMPANYASI
ULUPAMİRDE HIRKA OLMAK KAMPANYASI
TOKAT HUZUR EVİNDE BAYRAM SEVİNCİ KAMPANYASI
ALTINA İMZAMI ATARIM DİYORSAN ANITKABİR'E GEL KAPMANYASI"

ya da kaleme aldığım yazılarda ortaya atıldığı gibi kendime "rant sağlamak", "ünlü olmak", "arama motorlarında bulunmak", "çok okunan biri olmak", "kitabımı tanıtmak için reklam yapmak" vb. gibi amaçlar gütmedim. İçinde olduğum her projeyi blog yazarları hep birlikte canla başla çalışarak başardı. Ben takım ruhuna inanan biriyim. Söz konusu işlerde, sadece süreç içinde yer aldım. Bu işlere belki biraz daha fazla zaman ayırdım ve koordinasyonu sağladım. Bu işlerde tek bir beklentim vardı "gülümseyen insanlar görmek!" Beklentim fazlasıyla karşılandı. Bana bu mutluluğu yaşatan herkese de çok teşekkür ediyorum.

Son olarak, yazılarımı beğenip sayfasına alan pek çok kişi olabilir, olacaktır da. Bu beni çok mutlu eder. Çünkü, kelimelerim bir başkasının zihninde yankı bulmuştur. Ancak, bu yankı başkalarıyla paylaşılırken de var olmak isterim.

Kimse "bir şeyi izinsiz alan" olarak anılmak istemez. Yaşanan sancılı süreç her iki tarafı da üzmüştür. Yazılarımı, dostlarıyla paylaşan blog yazarı da bana ait olan metinleri sayfasından kaldırmıştır. Kendisi, değişik sitelerde gezinirken "Uzağa Giden"'e ait yazıları gördüğünü ve sayfasında yayınladığını belirtti. Kendisinin, bu konuda hakkındaki tüm yorumları Uzağa Giden ve 1MK sayfalarında yer almaktadır.

Bu yaşadığım olay, bir gerçeği açıkça fark etmeme yol açtı. Bu platform, bizlerle vardır. Hepimizin amacı kendimizi ifade edebilmektir. Blog yazarı olarak var olabilmek için yazılan yazıları okumak, yorum bırakmak tek başına yeterli değildir. Yazılan sayfada bulunan metinleri "aslı gibi korumak" da çok önemlidir.

Eğer biz blog yazarları kendi yazdıklarımızı ve başka blogdaşların yazdıklarını koruyup gözetmezse bu işi bizim yerimize kim yapacaktır?


Saygılarımla


yat geliyorum..



bir elbise gibi
yeni baştan dikeceğim seni

kollarım
dar bir mintanın içine düşürecek bedenini

gözlerinin içinde bakışlarım
hazla süzülen bir yelkenli

terin
bedenine çamaşır olacak

öpüşlerimde ruhun
tenimde kız kovalayan oynayacak

uyanınca hayata

çırıl çıplak
hiçbirşey
hiçkimse
sana dokunmadan
ılık nefesimle ısıtacağım yüreğini

aşk istemiştin ya benden
bildik bir şarkıyı söylüyorum sana yeniden

"yat geliyorum, çünkü seni seviyorum."


Fotoğraf: Özgür Çakır

9 Kasım 2009 Pazartesi

Sarı Saçlım Mavi Gözlüm'e...

diyen tüm zihinler bugün tek yürek olarak ANITKABİR'de!

Teşekkürler...



"UZAĞA GİDEN KADIN" SAYFASINA GELEN ZİHİN EKEN VE YÜREK KOYANLARA!

BİRİSİ YAZILARIMI ALIP KENDİ ADIYLA YAYINLIYOR başlıklı yazıma gösterdiğiniz duyarlılık için teşekkür ederim.


Konunun muhatabı Ferocious demiş ki...
"Bırmılyonkalemın sayfasınada yorumumu ekledım yayınlarmısınız bılemıyorum burayada yazıyorum
ASLA emek hırsızı degılım bılerek ve sızın sıtenızden hıcbır blog eklemedım arada gezındıgım yerlerde hosuma gıden tesadufen karsılastıgım bır ıkı blog onlar Dıgerlerı de sızınkıler gıbı alıntı Ve bunu ozellıkle belırtmedım blog ıcı sonunda Cunku Imzam ya da bu benım ıddıam olmadı ne sızın bloglarınız hakkında ne de dıgerlerıyle ılgılı Ismınden emın oldugum saır ve yazarların amator ya profosyonel hepsını belırttım Blogspot ılk kez geldıgım bır sıte ve hıcbır kotu amacla yapılmamıs seylerı bu kadar Cırkınlestırmek ısı sıte arkadaslarımı rahatsız edecek boyuta vardırmak olaganustu, tebrık edıyorum Benım denk geldıgım ve ekledıgım sıtelerde aynen aldıgım gıbıydı yazılar ve aynı seklıyle ekledım Yanı degıstırme vb de yok Yanlıs anlasılmadan dogan bırseyı pıskınlık hırsızlık vs dıyerek bu boyuta getırmek fecı
Benım yuzumden kımseyı rahatsız etmeyın lutfen boyle bır hakkınız yok Tekrar ve son kez soyluyorum ben buraya ılk kez gelıyorum ve yazıların sıze aıt oldugunu hatta kıtap cıkarmak uzere oldugunuzu bılseydım kesınlıkle ısım belırtırdım Bu kadar!
"

Uzağa Giden der ki..
Merhaba. Yaşınızı ve eğitiminizi bilmiyorum. Ancak, şunu iyi biliyorum ki herhangi bir yazarın yazısını google gibi arama motorlarında ararsanız sizi asıl yazara götürür. Bildiğimce editörü olduğum Birmilyonkalem.com Sitesinde (1MK) yazılarına adını yazmayan yazarımız yok. Dahası blogun ya da aldığınız yerin adresini belirtebilirdiniz. Olmadı blogunuzun adını "beğendiklerim-seçtiklerim" yaparsınız ve "alıntıdır" notu eklersiniz. Ki yazarı biliyorsanız adını yazmak en doğrusudur. Aynı hassasiyeti size yapılan yorumlarda ve onlara teşekkür ederken ki tavrınızda da göremedik ne yazık ki. "Teşekkürler arkadaşlar internette gördüm, paylaştım" diyebilirsiniz. Bu sizden bir şey eksiltmez.

Ayrıca, Uzağa Giden'e gelmeden bazı yazıları yayınlayamazsınız. Çünkü, belli yazılar sadece bu sayfada yayınlanır. Kaldı ki aynen aldım dediğiniz yazılarımın bazılarının adı değiştirilmiş, bazılarındaki fotoğrafları da kendi beğenize göre düzenlemişsiniz.

Bu arada çeşitli yerlerde bu konuda yayınlanan yazılarımız, "özür" olarak kabul ettiğimiz yorumlarınız nedeniyle yayından kaldırıldı. Ayrıca "alıntı" yaptığınız yazılarımı yayından kaldırmışsınız. Bu duyarlılığınız için ben de teşekkür ederim.

Kendiniz de birşeyler üretip, yazıp paylaştığınızda birisinin bunu adınızı yok sayarak sayfasına koyduğunu görürseniz o zaman eser sahiplerinin neler hissettiğini daha iyi anlayacağınızıa inanıyorum. Benzer tepkilerle karşılaşmamak için bence alıntıladığınız diğer yazılara da not düşün derim.
Saygılarımla


DESTEK VEREN DOSTLARIMA!

Biz kocaman bir aileyiz. Birlikte HER ÇOCUĞUN BİR MASALI OLMALI dedik bir kütüphane kurduk. Sonra 33 Köy 3003 Çocuk dedik kırtasiye malzemesi topladık. Daha pek çok işe gönül vermiş blog yazarlarıyız. Ben biliyorum ki ne Birmilyonkalem sitesi editörlerinin ve ne de blog dünyasının saygın yazarlarının kimseyi rahatsız etmeye niyetleri yoktur.

Haklı bir çabaydı yaptıklarımız. Bu süreçte yanımda olan dostlarım 1MK Sitesi Editörlerine ve 1MK yöneticisi Erkan Bey'e, sevgili dostlarım Özgür Çakır'a, SİMİ'ye, PİNO'ya ve tüm blogdaşlarıma teşekkür ediyorum.

**********************************************************************************************
Okura Not: Yukarıdaki çizim Pino'ya ait.
İlerleyen günlerde bu logo altında 1MK'da emeğe saygı için bir çalışma başlatabiliriz.


Birisi Yazılarımı Alıp Kendi Adıyla Yayınlıyor

Dün tesadüfen BANA AİT BİR YAZIMI başka bir blogda, "başka birisinin imzası" ile gördüm. ZARİF BİR SABAH isimli yazım birebir kopyalanmış ve ilgili sayfaya eklenmiş. Bu çok sık olan bir durum. Yazılarımı beğenip sevdikleri insanlarla paylaşmak iseteyenler en azından yazılarımın altına "alıntı" ibaresini ekliyorlardı, adımı yazmasalar bile. Ama, bu kadarı bile çok görülmüş.



Söz konusu olan benim yazıma, doğal olarak okurlar yorumlar bırakmış. Yazımı kopyalayarak sayfasına koyan kişi de (kanunen ve kamu vicdanında bu işin adı başkadır!) bu yorumlara yanıtlar vermiş.

Kısa süreli yaşadığım şaşkınlığı üzerimden attıktan sonra sayfadaki diğer yazılara bir göz attım. Gördüklerim beni çok şaşırttı. Karşı karşıya kaldığım manzara ise hiç hoşuma gitmedi. Birmilyonakalem.com sitesinin Bir Milyon Kalem Kasım Özel - 2008 sayfası için kaleme aldığım Editörden yazısı isimi Uyuyan Güzel şeklinde değiştirelerek yayınlamış.



Fotoğraf sanatçısı Özgür Çakır'la birlikte yayına hazırladığımız "IŞIKLA YAZDIM" isimli kitabımızdan da parçaları görünce çok sinirlendim. Söz konusu yazımız Uzağa Giden Kadın ve Birmilyonkalem.com sayfalarında SİNA ve Masalımı Geri İstiyorum isimleri altında yayınlanmıştır.



Şimdi sizlerden ricam ilgili sayfaya "Ferocious" gidip görüşlerinizi nezaket çerçevesinde anlatmanız.

CUMHURİYET BAYRAMI
yazımı bile sayfasına alacak kadar yaratıcılıktan uzak olan bu insana sadece diyebileceğim şey:

HER TÜRLÜ EMEK HIRSIZLIĞINA HAYIR! BU İŞİN PEŞİNİ BIRAKMAYACAĞIM.


GEÇ KALMIŞ GÖZYAŞLARI ISLATMASIN AVUÇLARIMI...

Zifir karası bir akşam uzanmış, çocuk gözlerimden öpüyor. Yaşanmamışların anısında gülüşlerim usulca yitip gidiyor. Ellerim boşlukta arıyor hiç dönmeyecekleri. Olmaz düşlerim öteye beriye savruluyor. Unutulan ve kaybolan masallar gibi, bir şehrin hikâyesi çukurlara yazılıyor.

Bilmediğim okşayışlar dolarken başka başka saçlara, ırak bir yıldız ellerime düşüyor. Kor kızılı bu vakit; işte dünya yanıyor.

“Ne olurdu bırakmasaydı?” diyor susturamadığım minik yürek. “Ya da götürmeseydi giderken can eriklerimi. Kökten kurutmasaydı kiraz ağaçlarımı. Bir ninni kondursaydı çiçeğimin özüne bal.” Oysa bir acı türküye de razıydım ben, yeter ki dolsaydı sesi gamzelerime al al.

Kim bilir belki sımsıcaktı tuttuğum el. Bunca üşütmüyordu boranlar uzun geceleri. Bir tatlı su iniyordu gözbebeklerime ılık ılık. Ve boğuluyordu içimdeki hıçkırık. Kim bilir, şefkat yağıyordu bir zaman kuytularıma. Kime sorsam; bilmiyor.

Güneşin göç zamanı artık denizden, yakamozlar uykuya dalıyor. Bir kuşkanadına sarılıyor kızılla mavi… Sancılı ve suskun sözler doluyor dillere. Hiçbir şey söylen(e)miyor.

Kim çaldı haresi altın tacımı? Kim bitirdi en masum yanımı? Ve kim acıttı bu kadar canımı? Şavkı tükenmiş çırpınışlarımı karanlıklar saklıyor.

Kırmızı güllü bir eteğin ucuna ilişmiş umudumun küçücük elleri, çekiştirip duruyor. Yorganım düşüyor boşluğa, ürkek omuzlarım üşüyor. Terklerin en acısında kanıyor mazi ve çığlık çığlığa çocukluğum ölüyor.

Yaban eller sarıyor korkulu rüyalarımı. Yaralarımı dokunuşların tesellisi avutmuyor.

Nöbet geceleri sağıyor hasta çocuklar. Her biri başka yüreğe ateşten gömlekler giydiriyor. Benim alnıma değmiyor mis kokulu eller. Ağrılarım dinmiyor.

Ağır bir yaşamak alıyor yıllarımı, topacım esir düşüyor. Ellerim karasını yüzüme çalarken yol yol, sular çekiliyor ömrümden, toprak sarıya kesiyor. Kurak fırtınalar geçiyor zeytin karası gözlerimden. Gençliğin mahsulü talan, günler geceler viran… Eskimiş yüreğim hep kara bulutlara tutsak, özgürlüğe baran yağmıyor.

Ya bunca sancılı geceden sonra neden? Niye bu aydınlanamayacağa ışık tutma çabası? Yitik çocukluğumu beleyen kundak güve yeniklerine kurban edilmişken… Neye yarar açmak, o kilidi kırık sandığı?

Fersiz gözlerimin beklediği o an… İşte geldi mi şimdi? Beklenen özlenen kavuşma… Bir kucak kadar uzak mutluluğum… Avucumun içinde mi sahi? Nafile dönüşler hasretleri bitirmiyor.

Nasıl bir büyü bu ses? Ilık ılık içime doluyor. İçim dolanıyor çilelere; karışıyor çığlık, nefes. Yetim ellerim uzanmak istiyor karlarla kaplı saçlarına; gücüm tükeniyor.

Yine de dilim “Git!” diyor. “Çaresiz, hasta geceleri, kimsiz kimsesiz gülmeleri, öpemediğim bayramlık elleri de al, git!..” Sözler herkesi ayrı acıtıyor. “Git!” diyor dilim yine de, “Geldiğin yollardan geri git!..”

Telafisiz zamanları geri çağırıyor ağlayışları şimdi. Geç kalınmış bir taş duvar önü sevmeler. Çaresizliği boynuna geçirmiş de yalvarışlar, inim inim inliyor.

Ah ne yazık!.. Pervasızdır insan keşkelerden evvel. Oysa her doğurgan yürek sızlamalı bir tırnak batığında. Acımalı, kanamalı anaç eller bir diz yarasında. Güneşi doğurmalı kadın, bir bebek doğurduğunda. Ve öğrenmeli evren; ölü çocuklar yeniden dirilmiyor.

Sızılı hançerler bileyerek geçtiğin yollardan geri dönmek ne zor… Kendini bağışlamalı yürek en önce, yoksa aflar çare olmuyor. Kum olabilmeli; hatta bir zerre… Küçülebildiği kadar küçülebilmeli insan büyürken. Herkes kadar olmalı, aslında umman olurken. Bir bulut gibi sarmalı göğü bulanık bir yaşamakta. Tozu dumana katabilmeli en geçilmez engelde bile… Can yanıklarına yürümek yeterli gelmiyor.

Ve karşımda geç kalınmış bir acıyla haykırıp kıvranan... Ve zamansız gözyaşlarıyla çocukluğumun en mahremini ıslatan... Bilmiyor musun sahi? Doğurmakla ana olunmuyor.

8 Kasım 2009 Pazar

ilüzyon



zihnim,
gözlerime hayalden tuzaklar kurmuş

akıl evim,
uyku gelmeyen sevgilim

oysa
seni bu evde görmeyi ne çok isterim

geldiğinde çalma kapımı
hemen gir içeri
sorma hatırımı

sar beni en kuytularında düşlerin
sar ki aklımı başımdan alsın öpüşlerin

sev okşa heyecanlandır
yerle yeksan olan bu kadını canlandırır
sen yaz rüyadan kaderimi
ört üstümü tenden bir yorgan gibi

Uyku'm benim
geç gelen sevgilim


6 Kasım 2009 Cuma

2 Kasım 2009 Pazartesi

Altına İmzamı Atarım


Ülkemizin birlik ve beraberliğini korumak, kardeşlik duygularını pekiştirmek adına Atamızın ölüm yıldönümü olan 10 Kasım'da Anıtkabir'de ulu öndere sunulmak üzere Birmilyonkalem.com (1MK) sitesi imza kampanyası başlattı.

Atamızın veciz sözlerinden "Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır. Fakat Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır." sözünün altına imzamızı atıyoruz.

Bende bu kampanyada yer almak istiyorsanı rotanız: ALTINA İMZAMI ATARIM



Okura not: Bu yazı yoruma kapatılmıştır. Görüş ve düşüncelerinizi "ALTINA İMZAMI ATARIM" başlığı altında yer alan yazıya bırakınız.

zâhir



zımnî halim, varlığımı sorgulatıyormuş
sahi ben görünmez miyim?
duydum ki
"yağ bana" demişsin
sana yağmur göndereyim mi bilemedim.
metrekareye ne kadar ben damlar kestiremedim çünkü...
çiyden başladım, dolu dolu aktım sana
şimdi gürlesem ne fayda!
varlığıma şahitliğin hala "" sınırında
âşikâr olansa
senden gayri ben var mı zâhir?


Fotoğraf: Özgür Çakır


"kim belirliyor bu sınırları?" diye soran _zAhİr_ için