2 Temmuz 2010 Cuma

BU DA SEZON BAŞLANGICI




Günün birinde “Bitti canım. Hadi düş bakalım önüme, gidiyoruz. Senin ömür buraya kadarmış yavrum.” dediklerinde; “Yahu dursaydın bi! İşti, evdi, çocuklardı, oydu, buydu derken, hayatı ıskalamışım ben. Dur da baştan alalım be hacı! Daha yapılacak çok iş, yaşanacak çok şey var. Bi daha başlayalım. Yeniden yaşayalım. He, olma mı?” deme şansın olmayacak ey okuyan. Geçmiş ola!..

Gerçekleşememiş, küçük hayaller sandığının dibinde küflenmeye bırakılmış bir iki eşsiz, el işlemesi parçayı çıkarmak için emekliliği bekliyordum. Şunun şurasında iki bin on altı yılına ne kalmıştı ki? Her şeyi boş vermiş, kendimi kurmalı, oyuncak bir robot gibi olayların gidişine bırakmıştım bir süredir. Tek farkım sağa sola çarpmama ayarımın bozuk olmasıydı. Çamaşır asarken p.pomu pencere köşesine, duştan çıkarken dizimi küvet kenarına, koltuktan kalkarken ayağımı sehpa kıyısına vurup morartmak benim en büyük tutkularımdandı. Mutfak tezgahından düşüp düşüp çanak çömleği sakatlamamdan ise hiç bahsetmiyorum dikkat ederseniz. Zira konumuz bu değil.

Sadede gelmeden evvel daha ne kadar uzatabileceğim konusunda aranızda bahislere tutuştuğunuzu, kiminizin “Meraklanmayın, hatun manyak falan ama, sonunda kesin bir yerlere bağlayacaktır .” diye arka çıktığını; kiminizin de “Ya hala bunun deli saçmalarıyla uğraşmaktansa gidip Bitter’in kendini öldürüşüyle kahrolup salya sümük ağlamak daha iyidir.” diye bu garibi harcadığınızı duyar gibiyim. Telaşa mahal yok sayın okuyan. Elbette, her daim olduğu gibi bağlıyciim efenim, az sabrediniz.

İşte yine böyle kendimi rölantiye alıp, önüme konana eyvallah demekle meşgul olduğum, hanım hatun oturup fatura neyin kestiğim günlerin birinde, şeytanın darbeleriyle irkiliverdim. “Dursana be, ne dürtüp duruyon?” dememe, kendisiyle hiç muhatap olmamama karşın rahat vermemekte kararlı görünüyordu. Benden ne istiyordu? Neden bunca zaman sonra, yine beni kurcalamaya niyetlenmişti? Bilmiyordum. Tek bildiğim, sürekli mıncırıp durduğu ve “Hadisene, tekrar hesaplatsana, kaç yaşında emekli olacan bi baksana.” diye diye, tepemde şarkılar söylediğiydi.

Uydum sayın okuyan. Sonunda şeytana uydum. Değil mi ki; tüm hayalleri emeklilik üzerine kurmuş, tüm planları iki bin on altı’ya yapmış, tüm yaşanacakları o yıllara ertelemiştim. Değil mi ki; ince ince işlenmiş o dantelleri çıkarıp hayatın kalanını süsleyecektim. E baksaydım ne olacaktı? Yaşanacak o tatlı anları düşleseydim yeniden, mutlu olsaydım fena mı olacaktı?

Açtım Sürekli Süründüren Kurum iken Sürekli Güldüren Kurum halini alan, devletimize zeval gelmesin, bak nasıl da koruyor çalışanını teşkilatının sayfasını. Girdim tüm verileri.

Lakin o da neyin nesiydi? Ne demeye çalışıyordu bu hesaplama zımbırtısı? Ne demekti iki bin yirmi altı? “On beş yılın var hayallerin gerçekleşmesine daha, k.çının kılları ağarmış olacak, bi halt edemeyecen, alırsın üç kuruş emekli maaşını, güzel bir kefen yaptırırsın artık kendine.” mi demeye çalışıyordu? Aman Allah’ımdı. Olamazdı. Olabilemezdi.

Neyse ki cinsiyetimi erkek olarak işaretlediğimi fark ettiğim ve tekrar hesaplama yaptığımda gördüm ki; canım devletim, kademeli olarak geçirme politikası gereği yine de bir beş yıl eklemiş emeklilik hayallerimin yol mesafesine. Polyannacılık oynadım, on yıldan iyidir dedim. Buna da “Eyvallah” dedim. El mahkumdu. Yapacak bir şey yoktu. Dua etmeliydim ki; ben emekli olana kadar, biraz daha geçirmesindi.

Lakin uyandım sayın okuyan. Aman o da olsun, bu da gelsin, şu da geçsin diye diye; ömür nihayete yaklaşmaktaydı. Artık bu insan evladının da kendisi için bir şeyler yapma zamanı gelmiş de geçmekteydi.

Şimdilik aha şu resimlerdeki yere gidip kafamı toparlamalı ve yeni kararlar almalıyım. Sonra, bomba gibi, fişek gibi kaldığım yerden değil, olmak istediğim yerden hayata yeniden başlamalıyım. Küflü hayaller sandığını boşaltıp temizleme, güve yeniklerini onarma, şeytan sidiklerini yıkama zamanıdır artık.

Haydin kalın sağlıcakla sayın okuyan. Ben bu masmavi denizde boğulmama mücadelesi verip havuzda çim çim çimmeye çalışırken, torosların nefis havasını ciğerlerime doldururken, siz de kendinize iyi bakın olur mu? Öpüldünüz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder