17 Eylül 2010 Cuma

İNCEGÜL TATİLDE PART TUUU'YA BUYURUN


Nerde kalmıştık efenim. Heh işte biz yukarıya çıkıp yerleşmeye çalışırken bebeler durur mu? Durmaaaz!.. Bavulları orta yere bıraktıktan hemen sonra kendi odalarını terk edip kapımızı yumruklamak suretiyle, kibarca bizi dışarıya davet ettiler. Oysa ben, o odaya kendimi kapatıp kuşlarla muhabbet edecek, börtü-böcükle haşır neşir olacak, balkondaki yeşillikleri koruyup kollayacaktım. Üstelik koca kişisini de bunun bir tür meditasyon olduğuna, tatilimizi burada, bu odada hücre hapsi şeklinde geçirirsek, şehrimize döndüğümüzde dingin, huzurlu, arınmış ve nirvanalara ulaşmış bir ruh haliyle yaşamaya devam edeceğimize ikna edecektim. Heyhat sıpalarım bundan bihaber, dünyevi zevklerin peşine düşmüşler, “hadi anne yaaaa… havuza inelim artııkkk!” şeklinde çemkirmekte ve otel ahalisini ayağa kaldırmaktaydılar.

Neyse ki havuz başındaki şezlongların çoğu boş idi. En güzel konuşlanmışlarından birine kendimi besili bir camış zerafetiyle bırakıp, koca kişisine de hemen dibime çömmesi talimatını verdim. Kendisine, en zarif ve en kibar halimle, sağa sola bakması halinde gözlerini oymak, etlerini çimdirmek, kor halindeki mangal kömürünü sırtına bastırmak suretiyle yapacağım türlü işkenceleri hatırlatmayı da ihmal etmedim tabii.

O esnada bebelerim havuzda şen şakrak oynaşmaya, birbirlerinin saçına yapışıp suyun dibinde en fazla tutma yarışması yapmaya, merdivene sıkıştırıp boğmaca oyunları oynamaya başlamışlar ve mutluluğumuza mutluluk katmaktaydılar.

Ne olduysa işte o anda oldu. Önce şezlonglar birer birer doldu, sonra suyun o eşsiz dinginliği insan sesleriyle büyük bir karmaşaya dönüştü. Aman allaaam, işte uruslar sonunda gelmiş, topraklarımı işgal etmişti. Buna müsaade edemezdim, etmeyecektim, etmedim.

Bir insan ırkında, hiç mi kıl tüy olmaz idi? Ten dediğinde hiç mi pürüz bulunmaz idi? Yahu bunlar nasıl kadındı ki, bir gram yağ, bir kabukçuk selodit bulundurmuyorlardı bünyelerinde. Allaaam, neden, neden nedendiiii? Lakin, sadece hatun milletinin insanlarında değil, bunların erkek cinsi olanlarında da aynı durum söz konusu idi. Siz bakmayın “Ay onların kadınları güzel ama adamları bi b.ka yaramaz. ” diyen kıllı, kıpçıklı bizim hanzolara. Bebeler hakikaten güzeller, aç parantez, dünya ahret gardaşım olsunlar, kapa parantez. Ah bir de hepsinde bir slip giyme çılgınlığı olmasa idi… Gençlerinde fena durmuyordu da, Yüz yaşındaki Yuri Emmi’ye altına yapmış da temizlemeyi unutmuş görüntüsü veriyordu. Nitekim tiksinçtirici bir durum idi.

Neyse efenim, konumuzdan sapmayalım. Ne diyorduk; hatunlar güzel, e bikinileri de hap kadar olunca, haliyle insanın gözü kayar. “Şimdi bunun için adama da kendine de tatili zehir etmenin alemi yok.” dedim kendime.

Tamam kadın milletinin egosu en güzel, en akıllı, en şık, en sempatik kendisi olsun ister, kabul. Öyle olmasa da sevdiceği ona böyle hissettirsin ister. Lakin, sizin de bildiğiniz üzre henüz böyle bir erkek icat edilmedi dostlar. Kompleks yapmanın alemi yok. “Amaaaan, bırak ne hali varsa görsün, sen hayatın tadını çıkart kızım. Dönüşte seni zorlu bir yaşam savaşı bekliyor. Ne uğraşacan. Zamanında Baltacı tutaydı uçkurunu, bunlar zaten azmazlardı bu kadar.” dedim, yine kendime.

Komplekslerimi tuzlu suyun dibine gömdüm ve kendimin farkına vardım. Artık o kadar da güzel görünmüyorlardı gözüme. Peehhh…! Canım, ben de güzeldim. Bu sıska, bembeyaz, süs bebeklerini mi kıskanacaktım? Onları oldukları gibi kabullenmeye karar verdim. Hatta günler geçtikçe, dostluk çerçevesinde ve bildiğim bir iki Rusça kelime ekseninde muhabbetler bile geliştirdim hatunlarla.

Ben böyle olgun, kendinden emin, komplekssiz ve güvenli bir şekilde ortalıkta dolanırken koca kişisi ne mi yapıyordu? Elbette içeceklerine karıştırdığım ilaçlar sayesinde, günün büyük bir kısmını odada uyuyarak geçiriyordu.

Ne? Ne? Neee? Ne yani, bretim pitimi, savunmasız, biçare ganaryamı, gınalı guzumu, gurt sürüsünün içine mi bırakaydım? Yapmayın sayın hatun kişileri!.. Hangimiz bu kadan da güveniyor beyine bu devirde? Sorarım size. Hatta türküsü bile var. Eşşeği saldım çayıra, otlaya karnın doyura, gördüğü düşü hayıraaaaa, yoranında…

Şimdi gidiyorum. Meraklanmayın sayın okuyan. Çok yakında geri geleceğim. Çileniz dolmadı daha. Nihohahahaaaa…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder