Erkek milletinin “yazan” kısmı şanslı kitledir dostlar. “Yooo” demeyin hemen. Hele bir bakın etrafınıza. Yüreğimizi cızır cızır kebap eden, aşık eden, maşuk eden şiirlerin, öykülerin yazarlarına bakın bir. En hakiki şarkıların bestecilerine, güftecilerine bakın. Erkek değil mi çoğu? “Sezen, Sezen…” diye çemkirmeyin suratıma. O başka bi şey. O insan üstü, kadın üstü bi şey.
Peki neden?
Ellerinde karmakarışık, tutarsız, beyin kıvrımları labirent gibi, estetiği tartışılmaz, güzel, narin, duygusal, en önemlisi de algılanabilirliği çok yüksek bir ilham kaynağı var ve bu kaynak sınırsız çünkü. Onlar kadına yazıyorlar. Kadın için yazıyorlar daha da önemlisi…
Ya hatun milleti ne yapsın? Sorarım size; kime şiirler yazsın, şarkılar bestelesin? Kimin öyküsünü anlatsın? Kütlükte sınır tanımayan, höt zöt etmeyi şanından sayan, üstelik kel, göbekli, kıllı erkek ırkına mı?
Şimdi tutup, Bret’i, Corç’u falan örnek vermeyin. Onlar “Bakın aslında böylesini de yapabiliyorum. Lakin, elma mevzuundan hala kızgınım size. Bunlardan ancak tadımlık görebileceksiniz, bakıp bakıp iç geçireceksiniz.” cezasıdır. Kabahatinizle oturun işte.
Ben size aslen rüyamı anlatacaktım. Bakınız nerelere geldim. Her konunun gelip kadın-erkek mevzuuna dayanmasını ben de tasvip etmiyorum. Heyhat neylersin ki, hayat buna zorlamakta bizi.
Efendim gündüz niyetine, hayırlar olsun ben şimdi BKM oyuncusuymuşum. Başımda da erkek yazan tayfasının en fırlak, en tırlak, en laf canbazı, en sözcük sihirbazı şahsiyetlerinden Yılmaz varmış.
Şimdi bu Yılmaz hoca oturmuş oyunculara rol yazıyor ve yazdığı rol anında gerçekleşiyor. Şöyleki; çocuğun bi tanesine ayyaş yazıyor, hemen sarhoş dolaşmaya başlıyor, birine yaşlı rolü yazıyor, saçları beyazlıyor, kırış kırış oluyor falan… Şaşkınlıkla seyrediyorum onları.
Sonra ben duruyorum önünde. Diyor ki “Sana kız çocuk yazacam.” Ben de “Ollleeey… Yeniden çocuk olacam.” diye seviniyorum. Lakin iş bildiğim gibi çıkmıyor. Adam bana “kız çocuğa hamile hatun” rolü yazıyormuş meğersem. Benim karnım şişmeye başlıyor birden. Oluyorum bildiğin tır.
Sinirleniyorum “Yılmaz bağa bak." diyorum. "Kimin kaynı olduğun umrumda değil, seni her halükarda seviyorum. Amma hemen şu bebeyi silmezsen karnımdan, oyarım ona göre!”
“Hayır…” diyor, en sert sesiyle. “Doğuracaksın bu kızı. Hem başbakanın da öyle istiyor.”
Ben İncegül gişisi tırsıyorum. Gerisin geri dönüyorum, elimde kandil, gözümde mendil, karnımda İdil…
Şimdi bu rüyadan çıkarılabilecek ana fikri maddeler halinde çiziktireyim, siz kendi şıkkınızı seçin lütfen.
A- Yaz bile olsa üzerimiz açık uyumamalıyız…
B- Bilinçaltı bize bazen olmadık oyunlar oynar…
C- Kız çocuk aslında hiç fena fikir değilmiş…
D- Kadın kısmı yazmayı, oynamayı, hayatın içinde olmayı bıraksın, doğursun üç beş çocuk evinin karısı, yavrularının anası olsun…
E- Yılmaz beni kıskanıyor…
Peki neden?
Ellerinde karmakarışık, tutarsız, beyin kıvrımları labirent gibi, estetiği tartışılmaz, güzel, narin, duygusal, en önemlisi de algılanabilirliği çok yüksek bir ilham kaynağı var ve bu kaynak sınırsız çünkü. Onlar kadına yazıyorlar. Kadın için yazıyorlar daha da önemlisi…
Ya hatun milleti ne yapsın? Sorarım size; kime şiirler yazsın, şarkılar bestelesin? Kimin öyküsünü anlatsın? Kütlükte sınır tanımayan, höt zöt etmeyi şanından sayan, üstelik kel, göbekli, kıllı erkek ırkına mı?
Şimdi tutup, Bret’i, Corç’u falan örnek vermeyin. Onlar “Bakın aslında böylesini de yapabiliyorum. Lakin, elma mevzuundan hala kızgınım size. Bunlardan ancak tadımlık görebileceksiniz, bakıp bakıp iç geçireceksiniz.” cezasıdır. Kabahatinizle oturun işte.
Ben size aslen rüyamı anlatacaktım. Bakınız nerelere geldim. Her konunun gelip kadın-erkek mevzuuna dayanmasını ben de tasvip etmiyorum. Heyhat neylersin ki, hayat buna zorlamakta bizi.
Efendim gündüz niyetine, hayırlar olsun ben şimdi BKM oyuncusuymuşum. Başımda da erkek yazan tayfasının en fırlak, en tırlak, en laf canbazı, en sözcük sihirbazı şahsiyetlerinden Yılmaz varmış.
Şimdi bu Yılmaz hoca oturmuş oyunculara rol yazıyor ve yazdığı rol anında gerçekleşiyor. Şöyleki; çocuğun bi tanesine ayyaş yazıyor, hemen sarhoş dolaşmaya başlıyor, birine yaşlı rolü yazıyor, saçları beyazlıyor, kırış kırış oluyor falan… Şaşkınlıkla seyrediyorum onları.
Sonra ben duruyorum önünde. Diyor ki “Sana kız çocuk yazacam.” Ben de “Ollleeey… Yeniden çocuk olacam.” diye seviniyorum. Lakin iş bildiğim gibi çıkmıyor. Adam bana “kız çocuğa hamile hatun” rolü yazıyormuş meğersem. Benim karnım şişmeye başlıyor birden. Oluyorum bildiğin tır.
Sinirleniyorum “Yılmaz bağa bak." diyorum. "Kimin kaynı olduğun umrumda değil, seni her halükarda seviyorum. Amma hemen şu bebeyi silmezsen karnımdan, oyarım ona göre!”
“Hayır…” diyor, en sert sesiyle. “Doğuracaksın bu kızı. Hem başbakanın da öyle istiyor.”
Ben İncegül gişisi tırsıyorum. Gerisin geri dönüyorum, elimde kandil, gözümde mendil, karnımda İdil…
Şimdi bu rüyadan çıkarılabilecek ana fikri maddeler halinde çiziktireyim, siz kendi şıkkınızı seçin lütfen.
A- Yaz bile olsa üzerimiz açık uyumamalıyız…
B- Bilinçaltı bize bazen olmadık oyunlar oynar…
C- Kız çocuk aslında hiç fena fikir değilmiş…
D- Kadın kısmı yazmayı, oynamayı, hayatın içinde olmayı bıraksın, doğursun üç beş çocuk evinin karısı, yavrularının anası olsun…
E- Yılmaz beni kıskanıyor…
Haydin selametle kalın canlar...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder