30 Eylül 2013 Pazartesi

Bir Kolon Kanseri Hikayesi -- Çeviri: Filiz Songül



Janet
“Sıradan görünen bir Ekim günü hayatımızın yörüngesi değişti. Kolonoskopi için Janet bir randevu almıştı ve biz bekleme odasında oturmuş o gün için planlarımızı, o gecenin akşam yemeği için yapacağımız alışverişi tartışıyorduk. Janet işlemler için içeri alındıktan sonra O çıkana kadar alışveriş yapmak için yakındaki bir markete gittim. Kliniğe dönerken doktorun benimle konuşmak istediğine dair telefon aldım. Uyanma odasına gittim. Boştu. Kolonoskopi raporu yatağın yanındaki masanın üzerindeydi. Janet’in kolonuna ait rapordaki resimlere baktım ve bir şeylerin yanlış gittiğini hemen anladım: rektal bölgede etrafı iltihapla çevrilmiş belirgin bir yara vardı. Birkaç dakika sonra doktorun asistanı Janet’i sedye ile odaya getirdi ve en korktuğum sonucu söyledi: muhtemelen kanser. Biopsi sonucu iki gün içerisinde alınacaktı. Artık bütün hayatımız tedavi ve iyileşmeye odaklanacaktı. 
Karşılaşacağımız şeyler hakkında çok az bilgimiz vardı. Belirsizlik ve korku bizi sarmalamıştı. Daha sonra, Janet’in ihtiyaç duyacağı duygusal ve fiziksel bütün desteği O’na sağlayacağımı düşündüm.”

Kocam, Dallas, 2006 yılı Ekim ayında İkinci Seviye Rektal Kanseri teşhisi ilk konulduğunda bu yazıyı kaleme almıştı. 63 yaşındaydım. Hayatımız alt üst olmuştu. Hemen 6 haftalık radyasyon ve kemoterapi (xeloda/oxaliplatin) tedavisi aldım. Daha sonra, kısa bir dinlenmeyi müteakip, geçici ileostomi ile parça alındı. Parça alınırken kanserin yok olduğu ve ilgili olabilecek hiçbir bezenin bulunmadığı görüldü.  Bununla birlikte, doktorun tavsiyesi ile önlem olarak ilave kemo (5FU/leucovorin) almak istedim. Ancak 6 haftadan sonra devam edemeyecek kadar zayıf düşmüştüm. Dinlendikten sonra, bir başka xeloda tedavisine başladım.
İleostomi 2007 Ağustos ayında çıkarıldı ve ben bağırsaklarımı çalıştırmak için hafif işlemlere başladım. İltihaplı bölgede enfeksiyondan kaynaklanan ufak sızıntılar konusunda doktorların ne düşündüğüne dair onay almadan banyo yaptım. Doktorlar bu enfeksiyon hakkında bana “bekle ve gör” diyorlar. Çok az bir sızıntı için, hiç kimse benim tehlikede olduğumu düşünmüyor. İleostomi tamamen kapanana kadar enfeksiyon görülüyor. 
Eylül 2009’da bir biopsi yapıldı. İyi haber: kanser belirtisi yoktu, fakat bazı E.koli enfeksiyonu hala mevcuttu. Radyoloji uzmanları ümit vericiydi. Enfeksiyonun bir önceki BT taramasında görülenden daha az olduğunu ve birçok insanın hiçbir sorun olmadan bununla yaşadığını söylüyorlardı. Sindirim sistemini oldukça zorlayan bir dizi antibiyotik (cipro/flagyl ile başlayıp avelox ile biten yaklaşık 4 hafta) aldım.

Bugüne kadar sindirim sistemi problemim devam etti fakat gelişmeler de oldu. En önemlisi, bu “yeni normal” ile yaşamayı öğreniyorum ve hayatta olmaktan mutluluk duyuyorum. 67 yaşımdayım ve her gün şükrediyorum. Buradaki gerçek hikaye, kanserin beni götürdüğü ve hala da devam eden duygusal gezintiydi.
Karmaşık sağlık sistemin gel-gitlerini öğrenmenin dışında, sürekli soru sorma, ikinci ve hatta üçüncü bir görüş alma ihtiyacı dahil, dünyaya yeni bakış açıları geliştirdim. Ailemin ve arkadaşlarımın önemi o kadar ortaya çıktı ki onların sevgisi ve desteği olmasaydı bu zor dönemlerin üstesinden asla gelemezdim. Torunlarım benim için sürekli bir sevinç kaynağıydı.
Ben kolonoskopi yaptırmaktan çekinen birçok insandan biriyim. Bir başka eyalette yaşayan yaşlı babama bakmakla meşguldüm, tam zamanlı çalışıyordum ve kolonoskopi taraması yaptırma fikrine açık değildim. Babam 85 yaşında ölmeden önce kolon kanseri teşhisi konduğu zaman bile, kolorektal kanser için yaşımın çok genç olduğunu düşünmüş, ortaya çıkan belirtileri göz ardı etmiştim.  Sonunda, bir şeylerin ciddi yanlış olduğunu anladım ve tarama için randevu almamla birlikte bu maceram başladı. Kolorektal kansere karşı mücadele amacıyla verilen eğitimlerin ve destek faaliyetlerinin gittikçe karmaşık hale gelmesi beni endişelendirmişti. Erken teşhisin faydaları nedeniyle, ailemi, arkadaşlarımı, birlikte çalıştığım insanları ve diğerlerini rutin tarama yaptırmaları ve kanser belirtilerine karşı daha dikkatli olmaları konusunda etkilemiştim. Şimdi biliyoruz ki bu kanser tipi, aile geçmişine ve yaşına bakmaksızın, her an, herkesi yakalayabilir. Ocaklardan uzak olsun diyelim.
Kolon Kanser Birliği(CCA), “My CCA Support” ve “Buddy Program” uygulamalarından, ileostomi çıkarıldıktan sonra normal bağırsak fonksiyonlarını tekrar kazanmak için çabaladığım zamanlarda haberim oldu. Harika bir hemşirenin uygulamaları dışında, tıbbi tedavi tamamlandıktan sonraki beklentiler hakkında doktorlar çok fazla yardım ve bilgi sağlamadılar. Aynı tecrübeden geçmiş birçok insanı bulmak muhteşem bir rahatlık. Yalnız değildim. Bu web sitesinde bulduğum bilgi ve destek bana büyük ümit, ilham ve cesaret verdi. Gerçekte, çoğumuz bir kronik hastalıktan hayatta kalanlardık. Test ve taramalarla geçen aylar ve yıllar, her zaman akılda olan bu kez bir şey çıkacak korkusu, fakat bu endişelerin diğer insanlarla paylaşabilmesi nedeniyle yükünüzün hafiflediğini görmek.

Kaynak:

Cep' ten ödev nasıl yapılır?

Cep' ten ödev yapma zamanı. Ödevimi nasıl yapacam diye dert etmek yok, bilgisayar aramak yok, şimdi cepten ders yapmak, ödev yapmak çok kolay.
Akıllı telefonlarda ödev yapmak hiç bu kadar kolay olmamıştı!

Sosyal öğrenim zirveye çıkıyor. Daha önce de duyurulduğu gibi Brainly Sosyal Öğrenim Ağları, bilgi paylaşımının daha etkili bir şekilde kullanılması için IOS ve Android uygulamalarını güncelleyerek hizmete sundu.

Brainly Sosyal Öğrenim Ağı Türkiye’de Eodev.com tarafından temsil edilmektedir. İlkokuldan üniversiteye kadar öğrencilerin bir araya geldiği bu ücretsiz portal, gamefication metodu (sosyal oyun kuramı) ile öğrencilere ev ödevlerinde birbirlerine yardımcı olabilecekleri, tartışabilecekleri, iletişim kurabilecekleri keyif ve rekabet içerisinde geçen bir ortam sunuyor. Bir yıl önce Türkiye’de hizmete girmiş olan portal mobil uygulamalarında geliştirilmesi ile kısa zaman zarfında öğrenciler, öğretmenler ve veliler tarafından kazandığı popülerlüğin yanı sıra kazanmış olduğu başarılarlada takdirler kazanmıştır.
“Mobil cihazlar için geliştirmiş olduğumuz uygulamaları güncellememiz daha önceki yapmış olduğumuz çalışmalarımızın doğal bir devamıdır. Yeni güncellemeler sayesinde sosyal öğrenimi daha ileriye taşıyacak modern, pratik ve hızlı uygulamalarımızla kullanıcılarımızın karşısına çıkmaktan dolayı heyecan içerisindeyiz. “Takım olarak çalışma, yalnız çalışmaktan daha etkili ve eğlencelidir” felsefemizi hız kesmeden yapacağımız çalışmalarımızla daha ileriye taşıyacağız.” dedi Michal Borkowski, Brainly.com SEO ve Eş Kurucusu.


Nasıl Çalışır?
Tamamen ücretsiz olan uygulamaya yüklendikten sonra klasik olarak ya da Facebook ile giriş yapılabilir. Anasayfa içerisinde bulunan arama motoru sayesinde istenilen ders konusu hakkında sorulmuş olan sorular, cevaplar ve bilgiler aranabilir. Filtre özelliği sayesinde ise okul seviyesi ve konular özel olarak seçilerek arama bu şekilde özelleştirilebilir. Ekle butonu sayesinde soru sormak ve cevaplamak çok hızlı ve basittir. Ayrıca resmini çekmiş olduğunuz bir soruyu direk olarak sorabilme avantajına da sahipsiniz. Cevapların yanı sıra yorum ekleme özelliği ile tartışarak sorular hakkında daha fazla bilgi sahibi olabilirsiniz.
Brainly.com IOS ve Android uygulamaları 2013 yılında hizmete girmiş olup şuana kadar 360 bin kez indirilmiş ve 100 bini aşkın soru ve cevap yine mobil uygulamar tarafından verilmiştir. Uygulamanın Türkçe versiyonu eğitim kategorisinde en iyi dört uygulama arasına girmiş ve aynı zamanda tavsiye edilen uygulamalar arasında yer almıştır.

Eodev.com uygulamalarını indir

Brainly.com Hakkında
Brainly.com öğrenmenize olanak sağlayan, deneyimlerinizi paylaşmanıza fırsat veren ve yeni insanlarla tanışabileceğiniz ortamı oluşturan bir sosyal öğrenim ağları grubudur. Grup aşağıdaki ülkelerde mevcuttur: Zadane.pl (Polonya), Znanija.com (Rusya, Ukrayna ve diğer Rusça konuşan ülkeler), E-aufgabe.de (Almanya), Misdeberes.es (İspanya, Meksika ve Güney Amerika), NosDevoirs.fr (Fransa), Eodev.com (Türkiye) ve Brainly.com.br (Portekiz ve Brezilya). Hep birlikte 19 ülkeyi kapsayıp,aylık 11 milyondan fazla farklı kullanıcıya hizmet veren ağlardır. Daha fazla bilgi için: http://brainly.com/.



Etiketler: cepten ödev, cepten ödev yapma, akıllı telefondan ödev yapmak programı, telefondan ödev yapma programı, cep telefonundan ödev nasıl yapılır, cepten ödev yap, cep telefonundan ödev yap, akıllı telefondan ödev yap, cep telefonuyla ev ödevi, cepten ders, cepten ders yapma, cepten ödev yapmak, iphone ile ödev yapmak, iphone ile ders yapmak, iphone ödev programı, iphone ders programı indir, ödev programı indir, iphone ödev yap, cepten ödev yapma proframı indir, cepten ders yapma programı indir, iphone ders yapma programı indir,

İçimizden Biri Feride Petilon --Röportaj: Ebru Tontaş


Sevgili Feride Petilon'un birbirinden güzel, rengarenk tabloları ile süslediğimiz çok içten ve keyifli bir röportaj oldu bu. Hem Feride ablamıza hem de onu bizimle buluşturan sevgili Stella'ya çok teşekkür ediyoruz.


Sevgili  Feride Petilon, sizi okurlarımıza tanıtmak istiyoruz. Hayatınız bir biyografi olsaydı önsözünde ne yazardı?

1957 İstanbul doğumluyum. Serüvenim ana rahminden başlıyor.Annem hamileliği sırasında bir çocuk hastalığı olan kızamıkçık geçiriyor. Bu olay bebekler için çok tehlikeli engelli doğma tehlikesi büyük. İşte bu yüzden babam her gittiği yerde dua edermiş mavi gözlü bir kızım olsun diye. Ben doğduktan sonra annem her sabah kalkar iştir işitmediğim, görüp görmediğimi kontrol eder hatta bacaklarımı ve kollarımı ölçermiş. İşte bu yüzden ailede doğuştan şımarık lakabını almışım.

Ancak hayatın bana hazırladığı sürprizlerden habersiz olan bizler şımarmaya fırsatı olmayacak bir yaşam süreceğimi bilemezdik. İyi hatta "inek" denecek kadar çalışkan bir öğrenci idim. Ne yazık ki 80 yıllarının dalgalı üniversite kapılarına denk gelince öğrenim hayatıma ara vermek zorunda kaldım. Ancak kendimi geliştirmeyi hep sürdürdüm, bilginin açtığı yoldan ilerlemeyi kendime prensip edindim.1978 yılında evlendim 1979 yılında ise ilk kızım dünyaya geldi. Gençtim ve tecrübesizdim. Bu yüzden büyük kızım ile hiçbir zaman anne kız olamadık hep abla kardeş ilişkimiz oldu. Ortak kıyafetler giydik kavga ettik dertleştik. 1984 yılında ikizlerim doğdu. 28 yaşında üç çocuk annesisiydim. Bir çok sosyal etkinlikte yer aldım. Bir üniversite profesörünün tezi yazmasına yardım ettim. El sanatları sergileri açtım ve kendi atölyemde kurslar açtım. Böylece içimde ukte kalan öğretmenlik kariyerimi de yaşadım. Kısaca pek de olağan olmayan biraz sıradışı bir kadınım.

Neden sıradışı?

Bu hastalıkla 32 yaşında iken tanıştım. Meme ca. İşte benim yakamı yıllarca bırakmayacak olan yepyeni bir sıfatım vardı artık. Ca hastası  

Neden özelim?

Özelim çünkü kanserden nefret etmeme rağmen onunla yaşamayı öğrendim. Nefretimi gizlemedim, ondan intikam almak için savaştım, hayatımı mahvetmesine izin vermedim.o sadece hayatımın yönünü değiştirdi. Bana yepyeni yollar gösterdi ve daima sıradışı olmamın sebebi oldu.


Bu hastalığı 1 değil 2- 3 kez kovdunuz ve ruh saglığınızı korudunuz. Nedir bunun anahtarı? Zorluk ve umutsuzluk anlarında sizi karaya cıkaran ne oldu?

Öncelikle şunu söylemek istiyorum ne kanser olurken size soruyorlar ne ameliyat olurken ne de tedavi görürken size sorulan bir şey yok. Siz bu filmin oyuncusu gibisiniz. Öncelikle doktorlarıma çok güvendim. Hep söylediğim bir laf vardır "hiç boşanmadım avukat dostum yok çok hastalandım çok doktor dostum var. Onları hep arkadaşlarım ve dostlarım olarak gördüm. Dertlerimi paylaşabileceğim kişiler onlar. Asla doktor doktor dolaşmadım birine güvendim ve tam 24 senedir aynı ekibin arkasındayım. Daha doğrusu onlar benim arkamda.

Aileme gelince öncelikle ilk hastalığımı öğrendikleri zaman (ben narkoz altında idim) eşim ağlamaya başlamış. Yaşım 33. Annem eşime dönerek "burada ağlaması gereken tek insan benim.Sana karı çok ama benim tek kızım" diyor. Ertesi gün kuaföre giriş bana güzel bir gecelik ve bir yatak örtüsü getirdi. "Çok misafir olacak "diyor. Onun için fakir edebiyatı yapma zamanı değil. Eve geliyoruz büyük kızım yatak odasının kapısı kapamış oturma odasında bir kuaför ve manikürist bekliyor.Salonda sehpada cookies ve bir çay kutusu içinde çeşit çeşit çaylar (dikkatinizi çekerim o zaman meyvalı çaylar ithal). Ev sanki bir kabul günü gibi. Canım acıyor ama ne çare rol bu. Eşime gelince onun için kanser bir tabu. Konuşulmaz, hakkında film izlenmez, hatta haberlerde kanserle ile ilgili bir konuşma var ise kanal değiştirilir. Bence inkar çözüm değil. Belki de hayata geliş nedenim kanser ile ilgili ne malum. Eşim ile en büyük sorunum bu.O kanseri koz yapma der, ben ise hayatımın gerçeği bu ne unutabilim ne de başka türlü düşünebilirim. Hayat uçan gidenler ile değil elde kalanlar ile yaşanır.


Hayat keman telleri gibi kalanlarla devam etmeli diyorsunuz. Bu konuda İsak Perlman ile ilgili çok güzel bir hikayeden bahsettiniz anlatırmısınız?

İsak Perlman çocukluğunda felç geçirmiş bir keman virtüozudur. Bir konserinde sahneye zar zor çıkar ve çalmaya hazırlanır o sırada kemanının bir telinin koptuğunu görür. Tellerini tekrar takması  geri dönüp keman değiştirmesi zaman alacak heyecanını ve enerjisini çalacaktır. Karar verir konseri üç telli bir kemana göre anında aranje ederek tamamlar. Büyük bir başarıdır konser ayakta alkışlanır.İşte hayat da aynı kemanın telleri gibi elde kalanlar ile devam ettirilir. Bana tek memeli hayatı tarif ettiremezsiniz. Çünkü bunu anlamaya ne kelimeler yeter ne de hisler. Hayat fırtınalı bir deniz sizde büyük bir gemide kaptan ya gemiyi batıracaksınız ya da mürettebatı ile kurtacaksınız. Öncelikle şunu söylemek isterim  memeniz alınacağı zaman size soran var mı? Tercih hakkınız var mı? Hayatınız bir memeden daha mı değerli? Rahmi alınan kadınlar neden bu soru yağmuruna tutulmuyorlar halbuki rahim işlevsel bir organ meme ise görsel. O halde estetiğe bu kadar bağımlı mıyız? Cinsel yaşam bile sizce beyin ile yapılan bir şey değil mi? Gündüz düşünülen şeyler gece olup da aynanın karşısına geçince bu kadar sakin olunulabiliyor mu? Elbette hayır. Zaman geçince acısı da azalıyor mu? Bunun da cevabı hayır ama eğer yüzünüz gülmüyor ise çevrenizi tümü ile kaybetme tehlikesi ile karşı karşıyasınız. Çünkü bu dünyada sizden çok ama çok daha kötü durumda olan binlerce insan var.

Survivor olmak ne demek sizce?

Survivor olmak hayata tutunmak, kazananlar klübünde olmak demek. Bunun güzel yanları çoğunlukta olsa da zor tarafları da var. Evrenin ulu mimarı eğer size birşeyler bahşetmiş ise siz de bunun karşılığını başkalarına yardımcı olarak en önemlisi şükrederek vermek durumundasınız. Bu benim meselem değil diyemezsiniz. Eşimle aramda bu konuda problem var. Kendisi kanseri tabu yaparak beni koruduğunu sanıyor. Ben ise survivor olduğumu düşünerek üstüme düşen vazifeleri yapmak istiyorum.

Sanat bu dönemde size nasıl yardımcı oldu?

33 yaşında 3 çocuk annesi bir kadın olarak hayatımı sürdürürken kanserle karşılaştım. Bana tüm psikologların takviyesi yoğun bir hobi edinmemdi. 3 çocuklu bir anne en güzel ne yapar? Kek börek çörek. ancak bunun miktarını o kadar abartıyordum ki yaptığım bisküvileri mahalledeki çocuklara dağıttığım gibi reçeli de ihtiyarlar yurduna yolluyordum. Daha sonraları konuştuğum bir psikiyatr bana "bu senin Tanrı'ya teşekkür şeklin bir kimsenin çok parası varsa parasını bağışlayabili. Eğer ayakta ise iş gücü ile birşeyler bağışlar" demişti. Sonraları tüm bu faaliyetlerin negatif elektriğimin gitmesine sebep olduğunu gördüm. Ellerimi kullandıkça tüm sıkıntılarım ellerimde gidiyordu sanki. O günlerde kurdeleler ile tanıştım. Özellikle renkler beni çok etkiliyordu bir yeşilin tonunu bulmak için belki saatlerimi veriyordum.  Müthiş bir terapi… Daha sonra bunun eğitimini vermeye başladım ve bir atölyem oldu. Sanki bir rüya hem üretmek hem de satabilmek hem de öğretebilmek. Her öğrencimden farklı farklı şeyler öğreniyordum aslında hayat dersi olarak ve her defasında kendimi törpülüyordum. Sabrım zevkim materyal kullanmadaki maharetim hepsi artıyordu. Kanserimi nasıl 3 kere ürettim ise tablolarımı da üretiyordum durmaksızın.

Şimdi artık geriye baktığım zaman hayatımın kimi zaman kanser uğruna harcandığını düşünsem de bu fikrimden beni daha ileri getiren hatıralar canlanıyor gözümde. Kendi büyüttüğüm çocuklarım, doğumunu gördüğüm torunum benimle her an dalga geçen damatlarım, ağır molla desinler diye hep dik durmamı sağlayan eşim (onun yüzünden kontrollerime bile yanlız giderim, çünkü oralarda hep ağlarım  ve ona göre ağlamamak gerekir mümkün mü sevgili eşim mümkün mü?) Şimdilik yeni olduğu için mesafesini koruyan gelinim eminim ki pek yakında o da benden birşeyler talep etmeye başlıyacaktır. Bir profesörün tezine yardımcı olmam, birkaç hayat hikayesi yazmış olmam ve en önemlisi 8 sergi... Kendimi Van Gogh sandığım 8 mükemmel hafta.

Bununla ilgi iki küçük anekdot: ilk sergimden sonra büyük kızım yanıma gelerek "anne bak sakın ha kendini bir şey sanma tablolarını seni sevenler sana jest olsun diye aldılar" dedi. Üçüncü sergimde son gün eve giderken tüm tablolarından ayrılmanın ne zor olduğunu benim ile birlikte yaşadı. "Ve evet anne sen bir tarz yarattın seni tebrik ederim" dedi. Aslında hayat fırsatlar dünyasıdır. Ağır depresyondaki bir kadın bir gün taze ekmek kokusu ile yerinden kalkar ve ekmeğin hamuru ile oynamaya başlar. Hamuru yoğurur ve oracıkta ufacık bir heykelcik yapar doktorlar işte o zaman o kadına şimdiye kadar sanat terapisi uygulanmadını hiç fırsat verilmediğini anlarlar. Aynı kadın şimdi Fransa'nın ünlü heykeltıraşlarından biridir.

Kanser de bana bir fırsat verdi sanatçı mı oldum filozof mu bilmem ama yaşıyorum işte daha da yapılacak onca işim var...

Feride Petilon



29 Eylül 2013 Pazar

Mehmet Dede yaşımını yitirdi






Dünyanın en yaşlı insanları arasında yer alan 1889 doğumlu Mehmet Tatar, hayatını kaybetti. 2 çocuk ve 65 torun sahibi, 124 yaşındaki Mehmet Tatar, geçen Ramazan Bayramı'nda bir şeker firmasının reklam filminde ''aile birliği'', ''aile bağları'' ve ''bayramlar aileyle güzel geçer'' mesajıyla hafızlarda yer etmişti.




Hareket halindeki arabada ilişkiye girdiler! (18+)




Amerika Birleşik Devletleri’nin Chicago eyaletinde bulunan Eisenhower otobanında bir çift, otomobillerinde son sürat hareket halinde cinsel ilişkiye girerken kameraya takıldı. Ateşli çift, görüntülendiklerini anlamalarına rağmen istiflerini bozmadan, yoğun otobanda kendi ve diğer sürücülerin can güvenliğini tehlikeye atmaya devam ettiler. Görüntülerde, çifti geçen bir araçtan çekilen videonun sahibinin, “Benden bu kadar, kaydettim edeceğim kadar, artık bakmayacağım…” derken, yanındaki kişinin, “Kadının zıpladığını bir daha görmek istiyorum…” şeklindeki cevabı duyuluyor

28 Eylül 2013 Cumartesi

Alfabemiz değişiyor. Türk alfabesine yeni harfler geliyor


'W, X, Q' sinyali
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin, 'w, x ve q' harflerinin kullanımına izin verilebileceği sinyalini verdi. Şahin, "Bu harfler, fiilen hayatımızda zaten kullanılıyor, yasal alt yapı oluşturmak bir ihtiyaç" dedi.


Demokratikleşme paketi Başbakan Erdoğan tarafından pazartesi günü saat 11.00'de açıklanacak.

Çözüm sürecinin en önemli ayağı olduğu belirtilen paketin içeriği ise merak konusu.

Pakette Türk Harfleri Yasası'nın değiştirilerek 'x, w, q' harflerinin kullanılmasına izin verileceği iddiaları Karabük ziyareti sırasında AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin'e soruldu.

Bu harflerin fiilen zaten kullanıldığını söyleyen Şahin, şunları kaydetti:

"Açıklanmayan bir paketle ilgili değerlendirme yapmam uygun olmaz. Şu anda internet ve bilgisayar kullananlar o harfleri zaten kullanıyor. Fiilen hayatımızda kullanılan harfler. Dolayısıyla fiili bir uygulama var.

Fiili uygulamanın yasal alt yapısını tamamlayarak gerçeğe dönüştürmek herhalde Türkiye'nin bir ihtiyacıdır diye değerlendiriyorum. Bunu mutlaka farklı bir etnik yapının alfabesiyle dili ile ilişkilendirerek yorum yaparsanız konu farklı yönlere çıkar.

Türkiye'nin buna ihtiyacı var. Bilim ve teknoloji geliştikçe, bizim alfabemizde olmayan bazı harfleri kullanır hale gelmişiz. Bunun önünü açıyoruz. Ana dilde eğitimle ilgili Türkiye'de bir sorun kalmadı. 20 veli talepte bulunduğunda okullarda Kürtçe'nin öğretilmesi söz konusu. Bu dil öğretilirken alfabemizdeki harf sayısı buna yeterli değilse, bu konuda adım atmamız gerekebilir. Bu işin tabiatı gereğidir."

1928′DE YASA DEĞİŞİYOR

Arka arkaya alınan kararlar ile sorun belli bir yere kadar aşıldı. Kürtçe seçmeli dersin yanında Kürtçe özel eğitime izin verilmesi ile birlikte üç harfle ilgili yine sorun yaşanacak. Çünkü 1928 yılında çıkartılan ve devrim kanunları arasında yer alan Türk Harflerinin Kabul ve TatbikiHakkında Kanun, Türkçe alfabeyi 29 harfle sınırlıyor ve bunların dışında harf kullanılmasınakapıları kapatıyor.



ÜÇ HARF RAHATÇA KULLANILACAK

Yasanın maddelerinden biri de “Bütün mekteplerin Türkçe yapılan tedrisatında Türk harflerikullanılır” hükmünü içeriyor. Paket kapsamında bu yasada değişikliğe gidilmesi planlanıyor. Yapılacak düzenleme ile Türkçe Alfabe 29 harf olarak kalacak. Bunun yanında x, w, q’nunkullanılmasına ilişkin engeller de kaldırılacak. Üç harf hayatın her alanında rahatçakullanılabilecek. Bu değişiklik özellikle Kürtçe özel eğitimde sıkıntı yaşanmaması için yapılacak.Vatandaşlar, Kürtçe isimleri, köy adlarını da herhangi bir engelleme olmadan kullanma olanağı bulunacak.

AZINLIK OKULUNDA ’AND’ YOK

“Türküm, doğruyum” diye başlayan ve okullarda okutulan “Andımız” da pakette kapsamında değiştirilecek. Gayrimüslim vatandaşların devam ettiği azınlık okullarında okutulmayacak. Diğer eğitim kurumlarında ise şimdilik uygulama devam edecek. Bir şekilde yurtdışınayaşayan Türkiye kökenli gayrimüslimlere vatandaşlık verilmesi de paket kapsamındadeğerlendiriyor.


Türk Alfabesi'ne Yeni Harfler! BDP Teklif Verdi Top Mecliste!

Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) Hakkâri Milletvekili Adil Kurt; ê, î, x,w,q harflerinin alfabede kullanılması için kanun teklifi verdi. Adil Kurt, 1353 Sayılı Türk Harflerinin Kabul ve Tatbiki Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'ni Meclis Başkanlığı'na sundu.


Teklifin gerekçesinde, Türkçede bulunmayan ê, î, x,w,q harfleri nedeniyle Kürtçe isimlerin fiilen engellendiği belirtildi. "Doğu ve Güneydoğu bölgelerindeki birçok belediyenin anadilde hizmet sunma, Kürtçe basılmış broşür, afiş, davetiye kartlarından dolayı yerel yöneticiler hakkında sayısız davalar bulunmaktadır.

Başta parklar olmak üzere birçok yere verilen Kürtçe isimlere mülki amirleri ve savcılar tarafından, TCK'nın 222. maddesi kapsamında Harf Kanunu'na muhalefetten çok sayıda dava açılmış, parklara ve kültür merkezlerine verilen isimler iptal edilmiştir." denildi.

Teklifle; ê, î, x,w,q harflerinin verilecek tapu kayıtları ve senetleri, nüfus ve evlenme cüzdanları ve kayıtları, askeri hüviyet ve terhis cüzdanı gibi özel isimlerin kullanımının söz konusu olduğu durumlarda ilgili kayıtlarda yer alabilmesi öngörülüyor.


Köktürk, göktürk, orhun alfabesi türklerin en eski alfabesi

Osmanlıca alfabe









Karnında birahane taşıyor


ABD'de bir damla alkol almadan sarhoş olan adamın midesinin, bir maya türü sayesinde kendi kendine etanol ürettiği ortaya çıktı.


Amerikalı doktorlar bir damla bile alkol içmeden sarhoş olan bir adam buldu. 61 yaşındaki Teksaslı adamın midesi kendi kendine etanol üretiyordu. Kanında 0.37 alkol çıkan adamın, alkol tüketmediği iddiası dikkate alındığında daha da şaşırtıcı olan baş dönmesi ve buna bağlı tökezleme görülmesiydi.

DOKTORLAR ŞAŞKIN
Hastanenin gastroenterologu ve başhemşiresi bu konuyu araştırmaya karar verip, adamı karbonhidrat açısından zengin ve alkolden kesinlikle yoksun bir diyetle 24 saat boyunca bir odada tuttu. Gün boyunca karbonhidrattan zengin beslendi, alkole ulaşma imkânı da yoktu ama adamın etanol içeriği ikinci gün sonunda yüzde 0.12 artmaya devam etti. Adamın "otomatik birahane sendromuna" yakalandığı tespit edildi. Yedikleri midesine yerleşen ve tomurcuklanan bir maya türü sayesinde alkol etkisi yapıyordu. Hastanın makarna, ekmek yediğinde veya bir soda içtiğinde şekerin etanola dönüştüğünü açıklayan doktorlar, yeme alışkanlıklarını değiştirmek zorunda kaldı. Sadece et ve balık, kümes hayvanları yiyebilir ve ama tavuk, patates, domates ve soya yasak. Meyve (narenciye hariç) ve fındık (fıstık hariç), şeker ilavesiz meyve suları, bitkisel çaya izin veriliyor.
milliyet




Korkunç cinayette sır perdesi çözüldü!


Samsun'un Bafra ilçesinde akrabası olan kadını 45 bıçak darbesiyle öldüren, 1 yaşındaki çocuğunu da darp ederek ölümüne yol açan katil zanlısı sevk edildiği mahkemece tutuklandı. Emniyetteki ifadesinde her şeyi itiraf eden katil zanlısı, kadını kendisine 'topal' dediği için öldürdüğünü ileri sürdü.


Korkunç cinayetin ardından çalışma başlatan Samsun Cinayet Bürosu ekipleri ve Bafra Emniyet Müdürlüğü Asayiş Büro ekipleri parmak izinden yola çıkarak kısa sürede zanlıya ulaştı. Cinayetin işlendiği gece, şüphe üzerine gözaltına alınan Okan Ç. (28), önce serbest bırakıldı. Daha sonra öldürdüğü akrabasının cenazesine giden Okan Ç., polis tarafından tekrar gözaltına alındı. Zanlı, emniyetteki sorguda her şeyi anlatarak cinayeti işlediğini kabul etti. Çaldığı 3 bileziğin 2'sini bozdurduğunu, diğerini eşine verdiğini itiraf eden katil zanlısı Okan Ç., bozdurduğu iki bileziğin parası 2 bin lirayı sakladığı yeri ve olayda kullandığı bıçağı attığı yeri söylemesi üzerine buralarda arama yapan emniyet ekipleri, parayı ve olayda kullandığı bıçağı buldu.

ÇOCUK DA ÖLDÜ

Zanlı Okan Ç., 1 yaşındaki küçük kız Zeynep Gül'ün ağlayarak annesinin peşinden geldiğini, onu da tutup yere fırlattığını itiraf etti. Olayda katil zanlısının darp ettiği Aysel Erol'un 1 yaşındaki kızı Zeynep Gül de Samsun Ondokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ) Tıp Fakültesi'nde hayatını kaybetti.
Bafra Emniyet Müdürlüğü ekipleri ve Samsun'dan gelen çevik kuvvet polislerinin geniş önlemi altında gece geç saatlerde Bafra Adliyesi'ne getirilen katil zanlısı, savcılıktaki ifadesinin ardından gece 02.30'da tutuklanma talebiyle sevk edildiği nöbetçi mahkemece tutuklanarak geniş güvenlik önlemleri altında Bafra T Tipi Kapalı Cezaevi'ne gönderildi.

kaynak haberturk

İmam camide kendini astı


Balıkesir'in Gönen ilçesi Büyüksoğuklar Köyü İmamı Abdülkadir Çelik (36), elektrik kablosuyla kendisini caminin mahfiline asarak intihar etti.


Gönen'in Büyüksoğuklar Köyündeki camide imamlık yapan evli ve bir çocuk babası Abdülkadir Çelik bir süre önce Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından düzenlenen yurtdışı din hizmetleri sınavını kazandı. Ailesi sınavı kazanan Çelik'in yurtdışına gitmesine izin vermedi. İddiaya göre ailesini ikna edemeyen Abdulkadir Çelik, cuma namazı sonrasında elektrik kablosuyla kendisini caminin mahfiline astı. Olay, cemaatin ikindi namazına gelmesiyle ortaya çıktı. Çelik'in cesedi otopsi için Bursa Adli Tıp Kurumuna gönderilirken savcılık olayla ilgili soruşturma başlattı.

kaynak cumhuriyet

27 Eylül 2013 Cuma

Mamografi --Çeviri: Pınar Söylemez

Mamografi

Mamografi doktorun meme içini görebilmesini sağlar. Mamogram meme kanserinin erken teşhis edilmesine yardımcı olur. 

Meme Kanseri

Vücutta normal hücreler kontrollü bir şekilde ölürler. Hücreler  kontrol dışında bölünmeye ve büyümeye devam ederlerse kanser oluşur.Kanser hücreleri, lenf kanalları ve kan damarları yoluyla vücudun farklı bölümlerine de yayılabilirler. Vücuttaki kanserler kanserin başladığı yere göre adlandırılırlar. Meme kanseri vücutta karaciğer, kemik veya beyine atlasa bile her zaman meme kanseri olarak adlandırılır.

Mamogram

Mamogram memeye uygulanan X ışınıdır. Düşük dozda uygulanır. Radyolog (X ışınlarını okumada uzman doktor), normal bir meme ile  kanser belirtileri gösteren meme arasındaki farkı belirleyebilir.

Mamogram hasta veya doktor tarafından hissedilen doku veya kütlelerin teşhisi için kullanılabilir. Bu tip mamogramlar  tanı mamogramlarıdır. Mamogram aynı zamanda meme muayenesi ile anlaşılamayan kanserleri bulmak için de kullanılır. Bu tür mamogramlara tarama mamogramları denilir.

İşlem

Meme ve koltuk altı bölümleri mamogramdan önce temiz olmalıdır. Yanıltıcı x ışını şekilleri gösterebileceği için, bu bölgelere losyon veya deodorant kullanılmamalıdır. Mamogramdan hemen önce hastadan üzerindeki metal takıları, bel üstündeki giysileri çıkarması ve önden açık önlüğü giymesi istenecektir.Teknisyen, görüntü almakta ve oluşturmakta uzman bir sağlık personelidir.

Görüntü almak için meme iki tabaka arasına bastırılır. Bu meme kompresi olarak adlandırılır. Bu bütün meme dokusundaki görüntülerin teknisyen tarafından alınabilmesini sağlar. Mamogram acı veren bir uygulama değildir ancak meme plakalar arasında sıkıştırıldığı için rahatsızlık verici olabilir.

Memeleri hassas olan kadınlar için mamografi tarihi adet döneminden 1 hafta sonra alınabilir.

Mamogram bittiğinde radyoloji teknisyeni hastaya görüntülerin daha fazlasına ihtiyaç olup olmadığının belirlenebilmesi için bir radyolojist tarafından görülebilmesi amacıyla biraz beklemesini isteyecektir. Eğer görüntüler kabul edilebilir ise hasta ayrılabilir. Halen bilinen iki çeşit mamogram vardır. İlki resimlerin filme basıldığı tip mamogramdır.İkincisi  dijital mamogram olarak bilinir. Bu türde resimler bilgisayar ekranında görülürler.


Sonuçlar

Bazen sonuçlar direkt olarak hastaya verilir,diğer durumlarda doktora verilir.Hemşireye mamogram sonuçlarınızı ne zaman alacağınızı sorabilirsiniz.

Normal bir mamogram, mamogramın yapıldığı tarihte meme kanseri ile ilgili açık bir işaret olmadığını gösterir. Anormal bir mamogram her zaman kanser olduğunuz anlamına gelmez. Bir çok farklı tip kistler,veya normal olmayan bölgeler mamogramda gözükebilir.

Eğer herhangi bir kanser şüphesi varsa doktorunuz biyopsi  tavsiye edebilir. Biyopsi prosedüründe, küçük bir iğne mamogramda bulunan kütleden bir doku alınır. Doku örneği kanserli olup olmadığı anlaşılabilsin diye laboratuvara gönderilir.

Tarama Mamogramları

Bir çok doktor kadınların ilk mamogramının 40’lı yaşlarda yapılmasını önerir.Bu 49 yaşına kadar yılda bir kez veya iki yılda bir kez olarak devamlı yapılmalıdır. 50 yaşından sonra,her yıl mamogram yapılmalıdır. Eğer hastada meme kanseri konusunda  güçlü bir aile hikayesi veya daha önceden konulmuş bir meme kanseri teşhisi varsa, mamograma daha erken başlanmalı ve daha sık tekrarlanmalıdır.

Sınırlamalar

Mamogramlar  güvenlidir.Doğmamış çocuklar x-ray ışınlarına maruz kalmamalıdır.Bu yüzden hamile olma olasılığınız varsa bunu doktorunuza söylemeniz çok önemlidir. Kan veya idrar testleri hamile olup olmadığınız konusunda emin olmanızı sağlayacaktır. Meme kanseri olduğunuz düşünülmesine rağmen mamogramın normal çıkması da mümkündür. Bu genç kadınlarda yaşlı kadınlara göre daha olasıdır. Genç kadınlarda meme dokusu daha yoğun olduğundan mamogramda anormal noktaların görülmesi zorlaşabilir. Aynı zamanda kanser olmamasına rağmen mamogramın anormal çıkması da olasıdır. İlave testler gözüken anormalliğin meme kanserinden olup olmadığını kesinleştirecektir.

Özet

Mamogram hastalar tarafından tercih edilen güvenli bir işlemdir.Mamogram  kendi kendine meme muayenesı ile teşhis edilebilen kanseri bir veya iki yıl önceden tespit edebileceği için hayat koruyucudur.Ayrıca hastanın memede hissettiği kütleye teşhis konulabilinmesini sağlar.

Kaynak:

 

İlaç Araştırmaları - Tıbbi Onkoloji Derneği yazısı

Yazının original linkine http://www.kanser.org/toplum/?action=ayin-konugu&id=3 adresinde ulaşabilirsiniz.

Doç. Dr. Şenol Çoşkun Onkoloji alanında yürütülmekte olan ilaç araştırmaları ile ilgili en çok merak edilenleri soruyor, Prof. Dr. Ahmet Demirkazık cevaplıyor.

İlaç araştırmaları denince hastaların aklına ilk "denek" olmak geliyor. Sizce bu sevimsiz öngörü kaldırılabilir mi?

"Denek" kelimesi, gerçekten hastalar ve yakınları tarafından "kobay" olarak algılanıyor. "Denek" kelimesi bilim dilinde bir terminoloji olup, bizim hastalarımız için kullanılmasının zorunlu ve doğru olmadığını düşünüyorum. Bu insanlar bizim için "gönüllü hastalar"dır. Araştırmaya katılmayı kabul eden hasta için, biz yine sadece "hasta" kelimesini kullanmalıyız.

İlaç araştırmaları kimler tarafından planlanır, hangi aşamalardan geçtikten sonra hastalara sunulur?

İlaç araştırmaları günümüzde öncelikle insan sağlığı için yeni ilaçlar keşfetme gücüne sahip "Araştırıcı İlaç firmaları" tarafından planlanmaktaysa da; araştırıcı doktorların kendilerinin başlattığı veya başta Avrupa ve Amerika olmak üzere ülkemiz de dahil bir çok ülke kaynaklı "bağımsız sağlık araştırma kuruluşları" (EORTC, ECOG, GOG, ülkemizde TOG gibi) tarafından planlanan araştırmalar da oldukça önemli sayıdadır.

İlaçlar insanlarda kullanılmaya başlamadan önce nasıl geliştirilir?

İlaç geliştirilmesinde; bir molekülün doğada tanımlanması, saflaştırılması veya laboratuvar ortamında üretilmesinden, eczanede kutu içinde ilaç oluncaya kadar yıllarca süren bir çaba gereklidir. Bu süre en az 10-15 yıllık geceli gündüzlü bir çalışmayı gerektirmektedir. Keşfedilen ilaçlar; alt gruplarına göre farklı olmakla beraber, genel bir bilimsel disiplin içinde "insan öncesi çalışmalara" tabi tutulmaktadır. Bu çalışmalar ilk olarak tümör hücre kültürleriyle daha sonra deney hayvanları üzerinde laboratuvar ortamında yapılmaktadır. Burada amaç, öncelikle ilacın tümöre karşı etkisinin saptanması sonra da zararlı özelliklerinin test edilmesidir. İnsan çalışmalarından önceki çalışmaların temelini "toksikoloji" oluşturur. Bu da zararlı olabilecek maddelerin bu dönemde ayıklanmasıdır. Binlerce yeni keşfedilen üründen ancak bir ikisi bu toksikoloji çalışmalarını geçebilmektedir. Tüm bu döneme "preklinik çalışma dönemi" denilmektedir. Bu preklinik dönemde, ilaçların alt gruplarına göre farklı süreçler gözlenebilir. Kemoterapi ilaçları, biyolojik ilaçlar, aşılar ve hormonal ilaçlar kendi ilaç özelliklerine göre geliştirilirler.

Eğer ilaç öncül maddeleri bu dönemden başarı ile çıkarsa, kanser ilacı dışındaki ilaç adayları "sağlıklı gönüllü insanlarda" özellikle yan etki konusundaki klinik çalışmalara alınmaktadır. Bu "sağlıklı gönüllü çalışmaları" onkolojik ilaçlar için mümkün değildir. Kanser ilaçları kendileri de zarar oluşturma potansiyeli olduğu için, sadece "gönüllü hastalar" ile yapılan klinik çalışmalarla geliştirilmektedir. Bu dönemde tedavi imkânı olarak sunulan bu ümit verici aday ilaçlar insan sağlığına bireysel katkıda bulunmaktadır.

Klinik çalışmalarda faz çalışması ne demektir? Kaç tür faz çalışması vardır?
Çalışmalarda ilaç öncülleri belli bir güvenliği geçer ve insan da uygulamaya uygun olduğu ispatlanırsa, insanda deneneme süreci başlatılabilir.

Faz çalışması ilaçların geliştirilmesindeki farklı basamakları ifade eder. İlaç geliştirme çalışmaları 4 fazda yapılır. İlk 3 fazda ilaç öncülleri henüz "resmi sağlık otoriteleri" tarafından ilaç olarak onaylanmamıştır. Bu moleküller hala geliştirilme aşamasındadır. Bu aşamalar Faz I, Faz II, ve Faz III olarak 3 kısımdan oluşur. İlacın ruhsatlandırılması sonrası yapılan ilaç çalışmalarına faz IV araştırmalar denilir. Böylece ilaçların gelişimi 4 faz çalışması içinde biçimlenir.

Faz I çalışmalarda amaç, "ilacın insandaki güvenli dozunu tespit etmek" ve zararlı etki oluşmadan elde edilecek iyileştirici etkinin ipuçlarının ortaya konulmasıdır. Bu dönem, ilaçların gelişmesindeki en kritik basamaklardan biridir. Bu aşamadaki çalışmalarda, ilaç dozu tedrici olarak artırılmakta ve daha sıkı gözetim altında yapılmaktadır. Bu çalışma sonucunda ilacın güvenli bir şekilde tedavi edici dozu saptanmaktadır. Batı dünyasında çok yaygın olan bu aşama çalışmalar, ülkemizde nadiren yapılabilmektedir.

Faz II çalışmalarda; belirli bir çeşit kanserde aday ilacın "tedavi edici etkisi" değerlendirilmektedir.

Çalışmalarda Faz III’e ulaşan ilacın hem güvenlilik hem de etkinliği iyi bir şekilde ortaya konulmuştur. Ülkemizde ruhsat öncesi yapılan çalışmaların çoğu faz II ve faz III çalışmalardır. Bu çalışmalarda güvenlik açığı ve riski çok azdır. Faz III'de otaya konulmak istenen, "yeni geliştirilmekte olan ilacın" bu hastalıkta etkisi daha önceden bilinen ilaçlara göre daha iyi olup olmadığının kanıtlanmasıdır. Bu çalışmalarda gönüllü hakları, "etik kurullar" ve "devletlerin sağlık otoriteleri"çok ciddi bir biçimde korunmaktadır. Hiçbir klinik araştırma, etik kurullardan ve yetkili mercilerden izin alınmadan ve gönüllünün rızası olmadan yapılamaz. Gönüllü istediği anda, hiç bir sebep belirtmeden bütün faz çalışmalarından ayrılma hakkına sahiptir.

Faz IV çalışmalar; ilacın eczanede yerini aldıktan sonraki dönemleri ve ruhsatlandığı hastalıklardaki kullanımını kapsar. Eğer ilaç daha önce ruhsatlanmadığı bir hastalık için incelenecekse; yıllardır kullanılan bir ilaç olsa bile, bu ilaç yeni geliştiriliyormuşçasına daha önceki faz 2 dönemine yeni hastalık için geri dönmüş olur. Güvenlik, ilacın her fazında daima en önemli değerlendirme maddesidir. İlaç sağlık için kullanıldığı sürece bu güvenlilik değerlendirmeleri devam eder gider.

Bir ilaç araştırmasının uygun olup olmadığına hasta nasıl karar verebilir?

Faz I-II araştırmalara girecek hastalar için, hastaya verilecek başka bir tedavi ya hiç yoktur veya bu araştırma tedavisinden daha iyi bilinen bir tedavi seçeneği bulunmamalıdır. Faz III araştırmalarda kontrol kolundaki hastaların -tartışılmayacak derecede kanıtı olan- "standart tedavi" aldıklarından emin olmak gereklidir. Araştırma kolunun ise "standart tedaviye" eşit veya üstün olduğunu düşündüren Faz I-II bulguları olmalıdır. Bu araştırma kolu, hasta güvenliğini kabul edilemeyecek ölçüde tehlikeye atmamalıdır.

İlaç sektörlerinin ilaç araştırmalarındaki yeri ve bütçesi nedir?

İlaç sektörü ARGE (Araştırma-Geliştirme) nedeniyle hızlı bir birleşme sürecindedir. ARGE harcamaları çok yüksek olduğu için, ilaç firmaları birleşmek zorunda kalmaktadır. İlaç firmaları için ARGE demek, yeni ilaç ve tedavi seçeneği geliştirmek demektir. 1990 yılları başında yeni bir ilaç geliştirmenin maliyeti 200-400 milyon dolar civarındaydı. Bu miktar 2004 yılı analizlerinde 600-900 milyon dolara tırmanmıştır. Bugün bir ilaç firması günde en az 10 milyon dolar ARGE harcaması yapmaktadır. Bir AİF (Araştırıcı İlaç Firması) firmasının ARGE bütçesi bir yılda 3.5-4 milyarı aşmaktadır. Son zamanlarda Avrupa birliği standartlarının da yenilenmesini takiben bir ilaç geliştirmenin maliyet ortalama 1.7 milyar dolara ulaşmıştır.

Türkiye'de kanser alanında ilaç araştırması yapılıyor mu?

Ulusal ve Uluslararası çok sayıda klinik araştırma ülkemizde yapılmaktadır. Bu araştırmalar Üniversite Hastaneleri ve Sağlık Bakanlığı Eğitim Hastanelerinde yoğunlaşmaktadır.

Ülkemizde devam eden ve hastaların başvurabilecekleri kanser araştırmaları var mıdır? Nasıl ulaşılabilir?

Takip ve tedavilerinin yapıldığı "tıbbi onkoloji kliniklerine" başvurabilirler. Derneğimizin web sayfasında yayınlanan araştırmalara bakarak, ilgilendikleri araştırmaları tespit edip kendilerini izleyen hekimle tartışarak, ilgili tıbbi onkoloji kliniklerine ulaşabilirler.

Araştırma sırasında olumsuz bir duruma karşın (sakatlık, kalıcı organ hasarı vs) hastalar sigortalanır mı?
Ruhsatlandırma öncesi çalışmalar olan Faz I, II ve III çalışmalarda "hastanın sigortalanması" işlemi, hem etik hem de yasal bir zorunluluktur. Sigorta hasta haklarını korumayı hedeflediği gibi, ortaya çıkan sorunlarda sosyal güvenlik kurumlarını da korumaktadır. Sigorta, çalışmada yer alan bütün insanlar için güncel ve modern bir ihtiyaçtır. Sigorta yapılmamış bir çalışmaya, etik kurul onayı verilmesi düşünülemez.

İlaç araştırması için kanserli hastalar yurt dışına gidebilir mi? Bu durumda hastalar ne gibi güçlükler ile karşılaşabilir?

Hastalar yurt dışına gitmemelidir. Tabii ki insanların kendi bireysel seçimleri ile bu mümkün olabilir. Ancak şu unutulmamalıdır ki, kanser tedavisi uzun süreli ve yorucu bir süreçtir. En doğru olan bu tür klinik çalışmaların ülkemize getirilmesi ve hastaların yaşadığı bölgede, yaşadığı kültürde ve sosyal çevrede tedavilerini almalarının sağlanmasıdır. Araştırmanın bütçesinden, "sadece tetkik ve tedavi giderleri ile gelişebilecek olumsuzluklara bağlı harcamalar" karşılanabilmektedir. Araştırma nadiren 3-5 ay, çoğunluklada daha fazla hatta yıllarca devam edebilmektedir. Yurtdışında yaşam şartları, ulaşım barınma ve yiyecek gibi temel harcamalar bile hem hastanın maddi birikimlerinde hem de milli servetimizde ciddi kayıplara yol açabilmektedir. İlaç çalışmalarının ülkemize getirilmesi hastalara ulaşamayacakları yeni bir alternatif sunduğu gibi, ülkemizin ekonomisine de ciddi düzeyde katkı sağlayacaktır. Genel olarak bu konuda ülkemizde yavaş yol alınmakla birlikte en azından onkoloji merkezlerimizde, çok sayıda "uluslar arası ilaç araştırması" başarı ile yürütülmektedir. Bu alanın gelişmesi ve ilaç araştırmalarında ülkemizin daha fazla tercih edilir olabilmesi; halkımızın bu konuda doğru bilgilendirilmesi, hekimlerin ve hastaların bu alan ilgi duyması, yasal prosedürlerin yetkililer tarafından bir an önce tamamlanması ile olacaktır.

Sıklıkla hastaların aklına, kanser için etkin bir tedavinin bulunduğu ancak henüz açıklanmadığı gelir. Sizce bu öngörüde hastalar haklımıdır?

Bu mümkün değil. Bir bilgi elde edilince bunun saklanması imkânsızdır. Günümüzde iletişim teknolojileri hemen hemen hiçbir şeyin gizlenemeyeceği gelişmişlik içindedir. Ayrıca sağlıkta kanserle ilgilenen firmalarda bir tekelleşme olmadığı için böyle bir keşfin saklanması keşfi yapan için anlamsızdır. Bilimsel gerçekler kanser hastalığının bir tek hastalık olmadığını, bir grup hastalığı tanımlayan geniş bir çerçeve hastalık grubunu ifade ettiğini göstermektedir. Bu nedenle bir tek başarılı tedaviden ve bunun da gizlendiğinden bahsetmek biraz hayal gücümüzü zorlamaktadır.

Bir ilaç araştırmasına katılmak hasta için ne gibi avantajlar sağlar?

İlaç araştırmasına katılan hasta, kendi hastalığı için mevcut ilaçlardan daha fazla umut vaat eden bir ilaca ulaşmış olur. Ayrıca çalışmanın durumuna göre, kendi sağlığı için en az riski taşıyan ve kendisi için daha olumlu sayılabilecek olanaklar içinde tedavi imkanı bulurlar. Hastalar, kendi doktorları ile sıkı işbirliği yapan "ikinci bir ekiple" (yardımcı araştırma ekibiyle) beraber, daha iyiye yol almak için mücadele ederler.
  

Görünmez komik kazalar


İzlerken güleyimmi ağlıyayımmı diyeceğiniz kazala, dünyanın her yerinden seçme kazalar benim başıma gelmez deme belki gelir izle, belkide seninde başına gelmiştir bellimi olur :))



Erkekleri terleten kamera şakaları :))

 Kim bilir yüzlerce kamare şakası izlemişsinizdir, ancak erkekleri ilgilendiren özellikle erkeklere yapılan kamera şakaları çok güldürüyor. O erkeklerin yerinde siz olsaydınız ne yapardınız acaba?

Böyle boyacıya kim ayakkabısını boyatmazki ? Çeşit çeşit kamera şakası izlemişsinizdir ama bu izleyeceğiniz ötekilere hiç benzemiyor, seksi bir ayakkabı boyacısı bayan ayakkabılarınızı boyarken büyük gögüsleri gözlerinizin önüne gelirse ne yaparsınız? Vee bunun bir kamera şakası olduğundan haberiniz yoksa bakın ayakkabısını boyatan erkeklerin başına gelenlere.
HEPSİ BİR ARADA PLAY TUŞUNA BASIN TADINI ÇIKARIN


Bu şakada Doktorun eli alçılı hastanede gördüğü birini çağırıyor, başına geleceklerden haberi olmayan erkek bakın gördükleri karşısında nasıl ter döküyor.



26 Eylül 2013 Perşembe

Beslenme ve Meme Kanseri -- Şeker ve İnsülin --- Çeviri: Nil Güngör


Bölüm 5:

Beslenme ile ilgili sorularınızı ve aldığınız ilaçlarla olası etkileşimleri mutlaka doktorunuza sorun ve bir uzman diyetisyene danışınız!!

Bu bilgiler, UCSF Helen Diller Kanser Merkezi, University of California, San Francisco, tarafından yaklaşık 400’e yakın araştırmadan derlenerek oluşturulan ‘Meme Kanseri ve Beslenme’ kitapçığından izinli kullanımdır.

Kaynak: http://cancer.ucsf.edu/_docs/crc/nutrition_breast.pdf

Bu kadar bilgiyi okuyamam diyenler  için bu bölümün özeti:

Şekerler ve İnsülin*  Kıssadan Hisse

İnsülin düzeylerinizi kontrol altında tutmak için:

o Rafine ve işlenmiş gıdaları sınırlayın; yüksek lifli besinler tüketin
o Omega-3 yağ asitleri bakımından zengin, düşük yağlı bir diyet uygulayın
o Egzersiz yapın
o Sağlıklı bir kiloda kalın ve kilonuzu koruyun


Araştırma özetleri:

Yüksek miktarda şeker içeren gıdalar genellikle çok işlenmiş, rafine, besin değeri bakımından zayıf ve lif açısından yoksul gıdalardır. Ayrıca, bu gıdaların kanser hücrelerinin çoğalmasını tetiklediği düşünülen serum insülin ve serum IGF-1 düzeylerini artırdığı düşünülmektedir.
o İnsülin-benzeri büyüme faktörünün (IGF’nin) aşırı ekspresyonu, ya da yüksek miktarlarda bulunması, farelerde meme tümörlerini artırmaktadır [88].
o IGF’lerin hücre döngüsünün ilerlemesini teşvik ederek ve erken hücre ölümünü engelleyerek çalıştığı düşünülmektedir [89-92].  
o IGF-1, over (yumurtalık) steroid salgısını uyarma yoluyla tümör büyümesini teşvik edebilir [92,93].
o Yapılan araştırmalar, IGF-1 ile östrojen arasında [94] ve ayrıca meme kanserinde IGF-1 ile insülin direnci arasında [95] sinerjik etkilerin varlığına işaret etmektedir.

• Menopoz öncesi kadınları ele alan ileriye dönük bir kohort çalışmasında, IGF-1 bakımından en yüksek dörtte birlik dilimde yer alan kadınların meme kanseri risklerinin en düşük dörtte birlik dilime göre %310 daha fazla olduğu gözlemlenmiştir [88].
o Açlık insulin* seviyelerine bakıldığında bu ilişki daha zayıftır; en yüksek ilk iki çeyrekteki menopoz öncesi kadınlarda meme kanseri riski %70 daha yüksek bulunmuştur.
o Menopoz öncesi kadınlardaki serum glukoz seviyeleri karşılaştırıldığında en yüksek dörtte birlik dilimde yer alan kadınların meme kanseri risklerinin en düşük çeyrekte yer alan kadınlara göre %280 arttığı görülmüştür.
o Menopoz sonrası kadınlar incelendiğinde, daha kilolu kadınlarda (BMI>26[1]) glukoz, insülin* ve IGF-1 düzeylerinin meme kanseri riskiyle daha çok ilişkili bulunmuştur.
o Genel olarak, bu bulgular glukoz/şeker metabolizmasında yaşanan kronik değişikliklerin meme kanseri gelişimiyle ilgili olduğunu göstermektedir.

• Diğer çalışmalar, menopoz öncesi kadınlarda IGF-1 ile meme kanseri arasında daha kuvvetli bir bağı desteklemektedir [91,96].

• Ayrıca, Çin'de yapılan bir vaka-kontrol çalışması, IGF-1’nın meme kanseri riskini önemli ölçüde artırdığını tespit etmiştir [95].

• Yine de, 18 araştırmayı değerlendiren bir güncel meta-analiz çalışmasında, meme kanseri hastalarında IGF-1 düzeylerinin kontrol grubuna göre daha yüksek bulunsa da, IGF-1 düzeyleriyle meme kanseri riski arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki bildirilmemiştir [90].
o Ancak aynı çalışma menopoz öncesi kadınlarda IGF-1 düzeylerinin meme kanseri riskini neredeyse %40 artırdığını da ortaya koymuştur.

• Benzer şekilde, geniş çaplı ileriye dönük bir çalışma, IGF-1 düzeylerinin 50 yaşın altındaki menopoz öncesi kadınlarda meme kanseri riskini önemli derecede artırdığını bildirmiştir; menopoz sonrası kadınlara bakıldığında ise anlamlı bir ilişki bulunamamıştır [97].

• Diğer çalışmalarca desteklenmese de [98], bir kohort çalışmasında daha yüksek insülin seviyelerinin meme kanseri riskini hem menopoz öncesi hem de menopoz sonrası kadınlarda önemli derecede artırdığı bildirilmiştir [99].

• Yapılan son çalışmalar, yüksek insülin seviyeleri, artan IGF-1 yoğunluğu ve daha yağlı bir karın bölgesinin meme kanseri riskiyle ilişkili olduğunu göstermiştir [100].  

• IGF-1 düzeylerinin azaltılması, göğüs kanseri tedavisinde kullanılan tamoksifen ilacının anti-tümör aktivitesine katkıda bulunan bir etken olarak ileri sürülmüştür [101].

• Araştırmalarda, IGF-1 ve hastalıksız sağkalım veya genel sağkalım arasındaki ilişkiyle ile ilgili tutarsız sonuçlar elde edilmiştir [91].

• Meme kanseri menopoz sonrası kadınları inceleyen bir çalışma, tokluk serum insülin seviyeleriyle 10-yıllık mortalite (ölüm oranı) arasında doğrudan (ancak istatistiksel olarak anlamlı olmayan) bir ilişki bulmuştur [102].

• Düşük lifli bir diyet, diğer etkenlerle beraber, insülin direnci ile hiperinsülinemi* gelişimini destekleyebilir [89].

• Hiperinsülinemi, aşırı kilolu veya obez kadınlarda meme kanseri gelişimine katkıda bulunabilir [103].

• Ayrıca, meme kanseri olan kadınlarda obezite ve açlık hiperinsülinemi hastalığın olumsuz seyriyle ilişkilendirilmiştir [104].

• Yapılan yeni bir vaka-kontrol çalışmasında*, karbonhidrat alımının meme kanseri riskini önemli ölçüde artırdığı, en yüksek riski de sakaroz/sükroz (sofra şekeri) tüketiminin yarattığı bildirildi [105]. Bu risk lif tüketimini artırarak önemli derecede azaltılabilmektedir.

• Ayrıca, bir İtalyan vaka-kontrol* çalışması, tatlı ve şeker tüketimi açısından en düşük üçte birlik dilimle en yüksek üçte birlik dilimde yer alan kadınları karşılaştırmış, yüksek şeker tüketiminin meme kanseri riskini %19 artırdığını bildirilmiştir [106].

• Yüksek glisemik indeks (Gİ) ve yüksek glisemik yüke (GY) sahip tatlı gıda tüketiminin, insülin ve IGF-1 üzerindeki etkileri nedeniyle, meme kanseri için bir risk faktörü olduğu belirlenmiştir [107-110].
o Tatlı (bisküvi, kuru pasta, çörek, kek, dondurma vb) ve şeker (şeker, bal, reçel, marmelat, çikolata vb) gibi gıdaları en çok tüketen kadınlarda meme kanseri riskinin daha az tüketen kadınlara göre %19 arttığı tespit edilmiştir [107].

• Kandaki şeker seviyelerinin hastalığın ilerlemesiyle bağlantılı olabileceğini destekleyen bir bulgu ise glisemik indeks (Gİ) ve glisemik yük (GY) bakımından yüksek bir diyet uygulayan kadınların meme kanseri risklerinin sırasıyla %57 ve %253 daha fazla olmasıdır [108].
o Bu etki, en çok menopoz öncesi ve sağlıklı bir vücut ağırlığına sahip kadınlarda belirgindi.

• Glisemik endeks ve glisemik yükün her ikisi de menopoz sonrası fazla kilolu kadınlarda meme kanseri riskiyle ilişkili bulunmuştur; bu etki ER- meme kanseri olan kadınlar için en çok belirgindi [109].

• Glisemik indeksin (Gİ’nin) meme kanseri riskini biraz artırabileceğini bildiren bir meta-analizi de bu sonuçlara destek vermektedir [110].


İNSÜLİN YÜKSELİŞİ.  Obezite ve kanser arasında gözlenen bağ insülin ve IGF-1’in büyümeyi teşvik edici aktiviteleriyle açıklanabilir. Bir teori, aşırı kiloların insülin ve IGF-1’in artmasına yol açan zincirleme bir biyokimyasal süreci tetiklediğini öne sürmektedir. Her iki hormon da hücrelerdeki IGF-1 alıcılarını (reseptörlerini) aktifleştirebilir; IGF-1 alıcılarının aktifleşmesi hücre çoğalmasını teşvik edebilir ve genellikle tümör gelişimine karşı koruma sağlayan hücre ölümü yollarını engelleyebilir.

E. Roell/Kaynak: Nature ReviewsCancer, 2004







[1]Beden Kitle İndeksini ifade eden BMI, vücut ağırlığının boy uzunluğunun karesine bölünmesiyle hesaplanmaktadır. BMI = vücut ağırlığı (kg) / boy uzunluğu2 (m2).