27 Kasım 2015 Cuma

Fenomenolojinin doğru bilgiye yaklaşımı



Fenomenoloji felsefe, mantık psikoloji ve diğer bilimler için temel oluşturmaktadır.
Fenomenoloji bir temel bilim alanı olarak tanımlanmaktadır.
Fenomenolojik yaklaşım eğitim bilimleri, psikoloji, tıp gibi insanla ilgili bilimler gün geçtikçe yaygın olarak kullanılmaktadır.

Fenomenoloji “Yeniden öğrenme” veya “yeniden araştırma” çabası olarak nitelenir .
 Fenomoloji, bilginin özünü, anlamını ortaya çıkarmak için fenomelojik yöntemi kullanmaktadır.
Fenomen, başka anlamlarda da kullanılsa da aslında bilinç demektir. Loji kelimesi de bildiğimiz gibi bilim demektir. Yani Fenomenoloji, kabaca bilincin bil.

 1907 yılında Husserl’in Göttingen Üniversitesi’nde verdiği dersler, fenomenolojinin temel varsayımlarını ve kavramlarını ortaya koymaktadır. Husserl’e göre,  “Fenomenoloji görerek, aydınlatarak, anlam belirleyerek ve anlam ayrımı yaparak yol alır. Fenomenoloji karşılaştırır, ayrım yapar, bağlar, ilişkiye sokar, parçalara böler, öğelerine ayırır. Kuramlaştırmaz, matematikleştirmez; zira, tümdengelimli kuram alamında hiçbir açıklamada bulunmaz”.

Fenomenolojinin tarihini Platon’dan başlayan bir iz sürmeyle anlatmaya girişmek mümkün, ya da Hegel ile başlatılacak daha yakın tarihli bir açıklamasına girişilebilir. Ama, fenomenolojinin bir “disiplin” olarak kurucusu Edmund Husserl‘dir.  Yirminci yüzyılın ilk çeyreğinde görülen bilimlerdeki ve düşüncedeki genel tıkanmanın içinde doğup gelişen bir “felsefe görüşü” ya da “felsefe akımı” olarak kaydetmek yerinde olur. Aslında, bu genel tıkanma, Birinci Dünya Savaşı’nın yıkımında karşılığını bulan, ekonomik olduğu kadar siyasal, ideolojik olduğu kadar kültürel değerlere ilişkin bütünsel bir bunalımın parçasıdır.

Husserlci fenomenoloji, bu bağlamda, metafiziği sona erdirerek “somut yaşantıya dönmek” ve böylece tıkanmış olan felsefeye “yeni bir başlangıç sağlamak” iddiasıyla ortaya çıkmıştır.

Fenomonoloji, (“görüngübilim” olarak çevriliyor) genel felsefe akımlarında olduğu gibi özne-nesne ilişkisini konu edinir. Nesneyi, en genel anlamda öznenin dış dünya ile kurduğu ilişkilerinde algıladığı, deneyimlediği şeyler olarak görmesiyle pozitivizm ve ampirizmle benzer bir eğilim içinde görünür. Ancak bu görünüş esas itibariyle yanıltıcıdır, çünkü Husserlci fenomenolojinin ayırıcı noktası özün bilgisine ulaşma iddiasıdır ve nesnelerinin özlerinin bilgisine ulaşmanın yolu da gözlem ya da deney değil akıldır.
Tek tek nesneler, fenomonolojiye göre, belirli genel yasalara bağlı şeyler değil, varlıkları yalnız raslantı kavramıyla açıklanabilir olan şeylerdir. Özün bilgisi bu anlamda doğa yasalarının ve nesneler arası ilişkilerin bilgisi değil, fiziksel dünyanın koşullarından bağımsız özsel olanın bilgisidir.

Bu da ancak, bilinçteki varlıkları rastlantı kategorisiyle açıklanabilir olan nesnelerin biliçteki “tikel varlıkları itibariyle” ele alınıp incelenmesiyle olanaklıdır. Dolaysız olarak verilmiş olanı betimlemeye dayalı bir yöntem olmasıyla fenomenoloji, doğayı ve dolayısıyla doğabilimini dışta bırakır. Bu yaklaşımın ampirizmin ve pozitivizmin teorik önermelerini yadsıdığı açık olsa gerek bu açıdan. Fenomonoloji, bu ifadelerden ortaya çıktığı üzere bir tür öz‘lerin araştırılması biçiminde ortaya çıkmaktadır; çünkü, bütün ontolojik ve epistemolojik sorunlar sonunda özlerin betimlenmesi sorununa geri götürülebilir. Özsel bilgi arayışıyla ortaya çıkmış olsa da fenomenoloji esas olarak “öz’lerin bilimi” şeklinde anlaşılmamalıdır, “öz’ü görüleyen Bilinç’in bilimi” demek daha yerinde olur. Algının ya da bilincin özü’nün betimlenmesi sorunu, fenomenolojinin konusudur.

“fenomenolojik indirgeme” denilen yöntemsel yaklaşımı dile getirmek yerinde olacaktır. Özün bilgisine ulaşma, fenomenolojik yönteme göre, iki tür indirgeme işlemi ile olanaklı olabilir. Hem dış dünyanın varlığı, hem de duyumsallığımız askıya alınır ya da daha yaygın ifadeyle paranteze alınır. Fenomenolojik yönteme bu anlamda “paranteze alma” da deniliyor. Nesneler arası ilişkiler ve nesnenin algılarımıza yansıyışı paranteze alınır.
Fenomenoloji, her şeyden önce, fenomeni, yani dolaysız olarak verilmiş olanı betimlemeye dayanan bir yöntemdir.

İlgili Aramalar:

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder