POLEMİK ANALİZ etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
POLEMİK ANALİZ etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

24 Kasım 2015 Salı

Katliamın 36 yıllık öyküsü



Sovyetler Birliği 1979’da Afganistan’ı işgal ettiğinde ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Zbigniew Brzezinski’nin kafasında ampuller yandı. Soğuk Savaş’ı Amerikan zaferiyle bitirmek için fırsat ayaklarına gelmişti.

Afganistan’da direniş desteklenir, savaş uzarsa Sovyet ekonomisi çökerdi. Başkan Jimmy Carter planı kabul etti. Amerika selefi cihatçılara oluk oluk para, silah ve istihbarat akıttı. Brzezinski sık sık Afgaistan’a gidip planı bizzat yönetti. “Bir gün cihatçılar bizi vurur” uyarısını yapanlar oluyordu. Brzezinski onları “Komünizmi bitireceğiz, daha ötesi mi var” diye tersliyordu.

Nitekim Sovyetler, Afganistan batağında 9 yıl debelenip çekildi; hemen ardından 1991’de çöktü. Ancak Brzezinski’nin dünyaya etkisi sürecekti. Soğuk Savaş sonrası selefi cihatçılar boşta kalmıştı.
CIA eğitimli mücahit lideri Usame Bin Ladin de namluyu Amerika’ya çevirdi. 11 Eylül saldırıları sonrası faturayı kendisine kesenlere Brzezinski şöyle dedi: “Pişman değilim. Dünya tarihi için hangisi daha önemliydi? Taliban mı, Sovyet imparatorlugunun çökmesi mi? Birkaç öfkeli müslüman mı, Orta Avrupa’nin özgürleşmesi mi? Bugün olsa aynısını yaparım.” Brzezinski’nin öyküsü burada bitseydi, bir tarih notu olarak kalabilirdi.
Ama doktrini henüz tarih olmadı. Obama, başkan seçilirken Brezinski’yi tarihin en büyük düşünürlerinden biri olarak andı. Amerikan analizcileri 2008-2009’da Obama’nın Brzezinski’nin izinden yürüyeceğini yazıyordu.
Öyle de oldu. Ortadoğu’nun milliyetçi Baas yönetimlerini, 2011’de birbiri ardına deviren cihatçıları Batı’nın desteklediği artık bir sır değil. Son Paris saldırılarını yapanlar da Brzezinski politikalarıyla gelişti. Brzezinski ise 87 yaşında ve hâlâ pişman değil. Washington’da hayranları var.
Ama Batı, Brzezinski rejimini elbette terk edecek. Çünkü terketmezlerse, destekledikleri ‘ılımlı’ ya da ‘cihatçı’ dinci yapıların eğitiminden geçen yeni nesiller daha büyük bela açacak

Batı hemen geri adım atamaz

Amerika’nın cihatçıları destekleme politikasında bir dönüm noktası varsa o da 2012’de Libya’da Amerikan Büyükelçisi’nin Amerika’nın verdiği silahlarla öldürülmesidir. Hillary Clinton’ın gözleri dolu dolu “Bizim özgürleştirdiğimiz ülkede bu nasıl olur” demesini hatırlayın. Ama geri manevra hızlı olamıyor. 40 yılda yüzlerce milyar dolar harcanan ve insan gücü koyulan istihbarat yatırımından kolay vazgeçemiyorlar. Bunu yaparken politik üstünlüğü Rusya ve Çin gibi Doğululara kaptırmak da cabası.

Batı’nın inisiyatif kaybetme kaygısı nedeniyle Paris saldırısından sonra bile IŞİD’e karşı uzlaşma çıkmıyor.
17 Kasım 2015 
Hakan Çelenk 
Posta gazetesi yazarı


İlgili Aramalar:

3 Kasım 2015 Salı

1 Kasım 2015 seçim gazete manşetleri


 1 Kasım 2015 seçimleri gazetelerin manşetlerine nasıl yansıdı? İşte 1 Kasım 2015 milletvekili seçim soruçları.
 Resimlerin üzerine tıklayın daha büyük görün.....





























2015 seçimlerinde partilerin oy oranları ve aldığı oy sayıları. 7 Haziran ve 1 Kasım 2015 seçim sonuçları

İlgili Aramalar: 1 kasım seçim sonuçları gazete manşetleri, 1 kasım 2015 milletvekili seçim soruçları gazetelerin manşetleri

27 Ağustos 2015 Perşembe

Alışacaksınız..


Seçim sonuçları daha bugünden belli.
1. parti AK Parti. 2. sırada CHP var. Diğer iki parti oy ve sandalye kaybederek varlıklarını sürdürecekler..

Erdoğan Beştepe’de oturmaya devam edecek.. Siz başkanlık sistemine geçin ya da geçmeyin o fiilen, değiştirmediğiniz 12 Eylül Anayasasının güvencesinde sınırsız ve sorumsuz başkanlık yetkisini sonuna kadar kullanacak. Adam “gelin yetkilerimi tanımlayın ve kararlarımdan sorumlu olayım” diyor. Ama birileri “inadım inat” diyor..

Yeni parlamentonun önünde en ciddi sorumluluk olarak yine bu Anayasa konusu olacak. Bugün bu konuda sorun çıkartanlar eğer yarın inatlarını sürdürecek olurlarsa o liderler koltuklarını kaybederler. Bu konu AK Parti’nin oy oranı ve sandalye sayısından bağımsız olarak Türkiye’nin gündeminde olacak.

Bugün Türkiye başkanlık sistemine dünden daha yakın. Dünden bu güne devam eden kriz bir koalisyon sorunu.. Eğer başkanlık sistemi olsaydı, başkanı millet seçecek ve hükümet parlamento dışında kurulacağından ülke liderlerin komplekslerine kurban edilmeyecekti.. Bugün yaşananlar başkanlık sisteminin anlatılması ve anlaşılması açısından önemli bir fırsat oldu.

Muhalefetin şunu görmesi gerek, mevcut Anayasa Erdoğan’a önemli yetkiler veriyor. AK Parti’nin desteği olmadan bu yetkileri sınırlandıramazsınız. Yeni bir düzenleme yapılacaksa bu AK Parti’ye rağmen olamaz..

“Eğer Demokrasi, hukuk devleti, parlamenter rejim” diyorsanız durum bu. Erdoğan’sız ve AK Parti’siz bir çözüm yok. Erdoğan’a da, Davutoğlu’na da, Beştepe’ye de alışacaksınız. Kılıçdaroğlu’nun tabiri ile “tıpış tıpış çıkacaksınız Beştepe’ye”. Ya bu gerçeği kabul edecek, ya da bu siyaset vadisine veda edeceksiniz. Bu sonuç milletin iradesinin eseridir.

Sanırım Kılıçdaroğlu seçimden hemen önce 29 Ekim resepsiyonunda Beştepe’ye çıkacaktır. Keskin sirkenin küpüne zarar vermekten başka bir işe yaramadığını görmüş olması gerekir. Tabi, öfkesi aklından büyük değilse, yaşananlardan ders almışsa. Son yaşananlar ortada. Hem Beştepe’ye çıkmayacağım diyor, hem Beştepe’nin kendilerini davet edip görev vermesini beklediler. Verilmeyince de Beştepe’ye küstüler, yeni kabineye üye vermeyeceklerini açıkladılar.

Önümüzde ilginç bir takvim var. Sırada 30 Ağustos var.

1 Eylül Dünya Barış Günü. Bakalım Kılıçdaroğlu barış gününde zeytin dalı ile Beştepe’nin yolunu tutar mı?.. Ya da 2 Eylül tekke ve zaviyelerin kapatılmasının yıldönümünde açar ağzını yumar gözünü! İnşallah (!?) bu yanlışa düşmez, ama kendi bilir. Sivas Kongresi üzerinden yürümek istese 4 Eylül’ü beklemesi gerekir.

11 Eylül’de ikiz kuleler vurulmuştu.. İslamifobia ve irtica tartışmaları için ilginç bir vesile olarak da 12 Eylül darbesi var sırada. 16 Eylül’de Yassıada idamları var. 17 Eylül’de Menderes’in asılması. Kılıçdaroğlu o gün söz orucu tutsa daha iyi olur.

23 Eylül Kurban Bayramı arefesi.. Hafta sonuna kadar Kurban Bayramı..

26 Eylül 1932 Türk Dil Kurultayı’nın yıldönümü. Kılıçdaroğlu’na öneri, o gün için, o günün öz Türkçe’si ile bir kutlama mesajı yayınlayabilir.. İstiklal Marşı’nın şairinin mısraları ile bir kutlama mesajı yayınlayabilir.

1 Ekim’de Camiler Haftası. Hadi AK Genç, o gün tek parti döneminde kapanan camilerin sanal atlasını yayınlayın, Wikipedia formatında..

10 Ekim Kerbela Günü. 14 Ekim Hicri yılbaşı. 23 Ekim Aşure günü.

24 Ekim 1945 BM’nin kuruluş günü. Erdoğan herhalde yine dünya 5’ten büyüktür diyecektir.

29 Ekim Cumhuriyet Bayramı.

Harf devriminin yıldönümünde sandık başındayız.

Aslında başka önemli günlerle dolu Eylül ve Ekim ayları. O günler ile ilgili basın açıklamalarını bugünden hazırlamak mümkün.

Zamanın ve mekanın ruhu birilerini kendi dışına sürüklerken, birilerinin yelkenlerini şişiriyor.. Zamanın ve mekanın ruhunu okuyanlar bu gerçeği görmekte zorlanmayacaklar.. Sonunda hayat kendi kurallarını icra edecek. Birileri bunu kabul etmek istemese de.. Zamanın Rabbine hamdolsun. Selam ve dua ile..

Abdurrahman DilipakTüm yazıları için tıklayın »


kaynak: yeniakit.com.tr


İlgili Aramalar:

Bu vebal altında ezileceksiniz...



Ultra lüks güvenli sarayınızı, pardon külliyenizi yaparken, kurşun geçirmez arabalarınızı sıra sıra dizerken, binlerce korumaya maaşlarını öderken hiçbir masraftan kaçınmadınız ama, güvenli karakollarımızı bir türlü yapamayınca olacağı buydu.
Demek ki, PKK’lılar ve Meclis ve Meclis dışındaki uzantıları, bu karakol ya da kalekolların yapımına, bugünleri düşünerek karşı çıkıyor, engellemek için mücadele ediyorlarmış. Zorluk çekmemek için.
Yazıklar olsun size. Bütün şehitlerimizin vebali üzerinizde. Ve bu vebal altında bir gün ezileceksiniz. Bu dünyada olmasa, öteki dünyada. 7 Haziran’da akmayan kan ne oldu da oluk oluk akmaya başladı. Söyleyeyim.
Hırsızlık ve şehit kanlarından sorumlu olmak, muhalefete düşmeyi göze almayı engellediği için son çare şiddetten ve sivil darbeden medet ummaktı. İşte şimdi o dönemdeyiz.
Kanlı faturalar arttıkça ve erken seçimdeki akibet yandaş anketlerde bile ortaya çıktıkça, cinnet hali de artıyor. Beraberinde halkın öfkesi de. Ama ne yazık ki, gözler kapalı ve kulaklar duymuyor.
Tek hedef var. Erdoğan’ı başkan yapacağız. Ülke iç savaşa doğru gidiyormuş. Ne gam. Ama merak etmeyin, bu zorlamanın bedelini ödeyecek, hiçe saydığınız milli iradenin manasını öğreneceksiniz.
Ve bu ülke, işte o gün bu girdaptan çıkacak.
SÖMÜRÜNÜN ŞEHİTÇESİ
Tependeki elinde Kur’an’la kürsüye çıkar, şehit tabutuna dirseğini koyup ahkam keserse, ‘hık deyicisi’ de, “Benim amacım, Allah nasip ederse şehit olmaktır. Bunu açıkça söylüyorum.
Dinim, milletim, vatanım için” der tabii. Gazanız mübarek ola muhterem Yıldız. Şu günler bu şahadetiniz için tam zamanı. Bırakın zırhlı arabanızı. Havadan karadan yüzlerce korumanızı.
Koyulun, Cizre, Silvan, Şemdinli, Bitlis yoluna. Amacınıza hemen ulaşırsınız. Bu mutlu haberi (!) de, mutlu olmaları için ailenize bizzat Cumhurbaşkanınız versin.
Bu hakkı ona çok görmeyin. Çünkü o bir şehit cenazesinde tabutu göstererek ne demişti: ”Şahadet makamına ulaştı. Ne mutlu ailesine. Şehitlik peygamberlikten sonra en yüce makam.”
BASKIN SEÇİM
12 yılda refahı yükselttiklerini, demokrasi ve özgürlüklerin alanını genişlettiklerini söyleyen RTE, anlaşıldı ki, erken/tekrar seçim değil ‘Baskın Seçim’ planlıyor. Zaten 7 Haziran akşamından beri seçimi planlıyordu, başardı.
YSK’ya da 60 gün kararını aldırıp, hatta 1 Kasım diye tarihini de belirterek baskın seçimin startını verdi. Bunca kan ve gözyaşı arasında. Görüyoruz ki; partiler de seçime hazır ama baskın sürpriz oldu.
Bir tek müzmin muhalif Bahçeli endişeli. Alacağı oydan değil, bu ortamda seçimin nasıl yapılacağından. Bence haklı da.
Nasıl yapılacak. Bir önemli konu da, partilerin seçim yardımı alamamaları. Tabii AKP için bu mesele değil. Devletin tüm imkanları ellerinde.
Yandaş zenginlerde para çok. Açarlar muslukları. Peki diğer 3 parti ne yapacak. Çaresiz onlar da, bulup buluşturacaklar. Olduğu kadar. Bakalım AKP, bu avantajını kullanabilecek mi?
Ve bakalım “Baskın basanındır” olacak mı? Zor be.
Vah vah! 6400 kase yoğurt gitti
“Kaçan teröristleri etkisiz hale getirmek için bölgede geniş çaplı operasyonlara başlandı.” Bıktık artık bu cümleyi duyup, okumaktan. Hele ki 24 saatte 12 şehit, toplamda 55 gencecik vatan evladını toprağa verdikten sonra.
Hele hele, Genelkurmay Başkanlığı’nın internet sayfasında yer alan şu açıklamadan sonra. “Bölücü terör örgütü mensubu ikisi bayan beş terörist tarafından, 17 Ağustos 2015 günü saat 15.0’de Şırnak / Beytüşebbab İlçesi Hisarkapı mevkiinde, karayolu kesilmiş, bir vatandaşa ait araç durdurularak, araçta bulunan 6.400 kase yoğurt gasp edilmiştir.”
Tam bir kara mizah. Kara da değil kapkara. Kalleşçe pusulardan sonra, son günlerde yol kenarına yerleştirilen bombalar fazlasıyla canımızı yakıyor. Doğruysa eğer, PKK, çözüm süreci devresinde Türkiye’ye binlerce militanın yanı sıra 60 küsur ton patlayıcı sokmuş. Bu yeni açıklanıyor.
Patlamalardan ve şehitlerden sonra. Peki 200-300 kilo denilen bu patlayıcı madde yol kenarına yerleştirilirken, nasıl kimse görmüyor.
Bu bomba önce şehirde bir evden arabaya yükleniyor. Asfalt kazılıyor, yerleştiriliyor ve üstü örtülüyor. 5-10 dakikada olacak iş değil bu. Nasıl oluyor da bir kişi görmüyor. Bu arada yolda trafik de işliyor herhalde.
O yöre insanlarının hepsi kör mü? Yine doğruysa eğer, kazılan yer belediye tarafından yeniden asfaltlanıyormuş ki, belli olmasın. Teknolojinin bu çağında, böyle bir tehlikeyi hiç olmazsa 50 metre önceden algılayacak bir alet yok mu? Var da bizde mi yok.
Ayrıca bu insansız hava araçları ne işe yarıyor, nasıl görmüyor. Anlamıyorum bu bölgedeki insanların hepsi PKK’lı mı? Neden ihbar etmiyorlar?
Bu duyarsızlık böyle devam ederse, tabutlara bayrak sarmayı nasıl durduracağız.
Yok mu, Genelkurmay’da, MİT’de, poliste bir bilen.
Analar ağlamasın diye Baldıran zehiri içeceklere müjde..
PKK’nın cirit attığı dağlardan özel yöntemlerle Toplanarak, yüzde yüz hijyenle şişelenmişir. Hiçbir yan etkisi yoktur.
Güvenle kullanabilirsiniz. 50 gramlık kavanozlarda.Kapıda teslim. Kargo benden.
IŞİD bilinmezi
Suriye’deki IŞİD’le görünüşte koalisyon güçleriyle beraber uğraşıyoruz. Ama içerde, bunlar hala ‘heyecanlı çocuklar’ galiba. Şöyle ki...
Şu kadar ilde, şu kadar polisle eş zamanlı baskınlar oluyor.Şu kadar da gözaltı var deniyor. Deniyor. Ama sonuç hep aynı. Denetimli serbestlikle bırakılıyorlar.
Yani, “Hadi kardeşim sen çık, ne yapacaksan yap ama unutma, her hafta gel bir imza at yeter” deniliyor herhalde. Bu kanıya neden vardım.
Yüzlerce gözaltıdan sadece 3-5 tutuklama duyduğum için. Halk da zannediyor ki, IŞİD’e karşı mücadele var. Geçiniz.
CIZZZ...
“Zaman zaman ben de Sert olabiliyorum.” RTE
***
Nazım’ın şiiriyle istifa eden Yunan Başbakanı Çipras Twit atmış. Çok sevdim. “Biz yedik Allah artırsın, sofrayı Angela Merkel kaldırsın.”
NE OLDU BiZE?
Türkiye adım adım kaosa, devamında da iç savaşa sürükleniyor ama şu toplumun sessizliğine bakar mısınız? Herkesin üstüne şehit toprağı serpilmiş sanki. Nasıl bir Türk halkı bu. Millet uyuyor. Uyanınca, “Vah vah” diyor.
Uyumayanları ise bu acı pek ilgilendirmiyor ki eğleniyorlar. Bir şarkıcı hatun da bu eğlencenin savunucusu. “Maçlar oynanıyor da, konserler niye iptal olsun” diyor.
Türk milleti böyle miydi? Sevinç ve üzüntümüz ortak değil miydi? Bu kadar balık hafızalı bir millet olamayız biz. Siz, dizi tekrarlarını izleyip, duymayıp, görmeyenler.
Sıra, 90’lı hatta 80’li yılların tekrarlarına geldi. Farkında mısınız? Belki de haklısınız. Seçtiklerin kan gölünde tatil yaparken, tependeki keklik uçuruyor.
Şahsi hırsı yüzünden gaflet içinde. Ama ne olursa olsun uyanın artık. Sorun kendi kendinize. “Nereye gidiyoruz” diye.
YAZIK SANA EY MiLLET...
2009’dan beri, 2 genel, 2 yerel, 1 referandum, 1 Cumhurbaşkanı seçimi yaşadık. Yani 6 yılda 6 seçim. Adeta ‘seçim manyağı’ olduk.
Ayrıca millet yokluk içindeyken, milyar liraları afiş, bayrak, flama gibi bezlerle seçim meydanlarına, sokaklara döktük.
Sonra da oturduk, seçtiklerimizin sahnelediği tiyatroyu seyrettik her seferinde. Çünkü başka seçeneğimiz yoktu.
Şimdi yine 1 Kasım’da sandığa gideceğiz. “Yoruldum artık” deme şansımız da, hakkımız da yok.
Yazık sana ey millet. Gerçekten yazık. Çünkü bunu hak etmiyorsun.
Erkut Can

Erkut Can

Can'dan Canlara

Kaynak: posta.com.tr
İlgili Aramalar:

25 Temmuz 2015 Cumartesi

Türkiye pkk ve ışıdı vurdu gazeteler neler yazdı.


 Sözcü: Suçlusunuz
 Yeni Şafak: Sonuna kadar gidilecek
 Star: Şimdi onlar düşünsün.
Resimlerin üstüne tıklayın büyük haliyle izleyin okuyun...
 Sabah: Nokta vuruşu değil, topyekün harekat
 Milliyet: 400 Hedef vuruldu
 Akit: Mesaj anladıkları dilden veriliyor
 Hürriyet: Elimizi taşın altına koyarız
 Milli Gazete: Kod adı 212
 Posta : Operasyonlar sürecek
 Takvim: 400 hedefe 450 füze
 Cumhuriyet: Barışkes dönemi
 Zaman: senmisin terörle mücadale eden
 Akşam Gazetesi: Hdp li vekilin bomba sevkiyatı
Vatan: Dalga Dalga

İlgili Aramalar: