21 Mart 2008 Cuma

MİMLENDİNİZ




Mim deyince hep Biyomun mim yazısı gelirdi aklıma.. suçüstü yapılmış, polis otosuna bindirilmiş bir hatunu yüzünü kapatırken hayal eder çok gülerdim. Ama ben de mimlenmişim işte. Okuyan herkesin mimlendiği bir konu bu. Şu dakika itibarıyla sen de mimlenmiş oldun ey okuyan!!! Kafa bulma yazanla... Gülmeeee…

Bakmayın benim cıvık bir başlangıç yaptığıma, mevzu önemli. Bendenizimin sayfasında okuyup buraya taşıdığım bir konu.

Öncelikle bu mimin üç kuralı var:

Birincisi çocukken dinlediğiniz bir şarkı ve şu anda hissettirdikleri ile ilgili.
Mimimizin ikinci şartı “çocuk istismarı”nı bir şekilde dile getirmek.
Üçüncü şart ise yandaki banner. Onun hissettirdikleri, göğsüme saplanmış bir bıçak kadar ince, sert ve keskin bir acı.

Çocukken dinleyip söylediğim ve en fazla etkilendiğim şarkının sözlerini yazayım iyisi mi. Nereden bulunup yüklenir bilemedim şimdi. Aha da aşağıda.. Buyrun birlikte söyleyelim…

Dahaa biir ballanır uykuuu
Çocuklaar kaardeş ooldu mu
Barışır aartık kurt kuzuu
Çocuklaar kaardeş ooldu mu

Düüüşleeer denizine dooğru
Mutluluuk biir yeelken açaar
Her yüreek bir altın pınaar
Çocuklaar kaardeş ooldu muu

Detone olmadan, hakkını vererek söylediniz umarım. Sonra alimallah popsıkar cürisi rezil eder adamı. Aldanmayın çocuk şarkısı olduğuna siz, oldukça zordur söylemesi. Tizlerine çıkmak için benimki gibi bir soprano (!) sese ihtiyaç vardır. Ne dalga geçiyonuz a dostlar? Siz benim Oooooğuuuuuuzzzz… şeklindeki aryamı hiç dinlemediniz tabii.

Bu şarkıyı hala söylerim ben. Mutfakta, banyoda, bazen bilgisayar başında çalışırken bile... Çok severim çok. Hissettirdiklerine gelince, çocukluğumdan bana gülümseyen her tatlı anı gibi, buruk bir mutluluk, eksikli bir coşku, neşeli bir hıçkırık elbette.

Şanslı bir çocuk olmanın, her türlü itliği çekinmeden yaşayabilmenin, derin huzuruyla yüreğimin bir köşesinde özenle sakladığım çocukluğum, ara sıra, bazı bazı, genellikle, sık sık göz kırpar bana. Kudurtur yeniden içimdeki afacanı.

Lakin benim kadar şanslı olmayan çocuklar var. Bizim kadar, bizim çocuklarımız kadar çocuk olamayan minicik yavrucaklar. Onlar da anne kuzuları. İşte bu çocukların bana hissettirdiklerini anlatmaya kelimelerim, cümlelerim yetmiyor. Hayat hiç adil değil maalesef.

Çocuk istismarı, çok da ortalarda olmasa, çoğu zaman dört duvar arasındaki sessiz çığlık olarak kalsa bile, o yavrucakların minicik bedenleriyle birlikte, masum ve tertemiz ruhlarını da hırpalayan bir durum.

Dayak yiyen, cinsel tacize uğrayan, hatta bazı davarlar, şeref yoksunları doluşmasın diye içeriğini yazmadığım bir takım filmlerde oynatılan, dilendirilen, ağır işlerde çalıştırılan, okul çağında, oyun çağında hayatın her türlü pisliğine bulaştırılan, ilgisiz ve sevgisiz büyüyen kocaman gözlü, ışık saçlı çocuklarımız için neler yapılabilirin sancısı sarmalı şimdi bizi.

Sevgili Sardunya da sayfasında çok güzel bir panoyla işlemiş "Çocuk İstismarı"nı.

Bu konuda yapılabileceklerin sınırlı olduğunu, onları ancak farkındalığımızın kurtarabileceğini anlatabilmek amacıyla başlatılan projeye, bizim gibi en azından bir şekilde sesini duyurabilen insanların katılması çok önemli.

Ne kadar destek o kadar başarı.

Haydi arkadaşlar… Pamuk eller klavyeye!!!



Not: Aymenim Kaplanımın ve Muhabbet Çiçeğimin sobeleri sıradadır. En kısa zamanda çalışmalar tamamlanıp yayınlanacaktır efenim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder