Zırrrrrrr…..
(Telefon acı acı(!) çalmaktadır. Açar İncegül kişisi kibarca. )
Heee… Ne var oğlum, işim başımdan aşmış, çabucak söyle!
Anneeee…
Heeee… nasıl geçti maçınız çocuuum?
Berbat anne yaaa.
Niyekine çocuuum? Fark mı yediniz?
Yok da… Telefonum çalındı.
Nasıl yani?
Soyunma odasından yürütmüşler anne.
Çüşşşş! Bak yürüyen telefonmuş. Sen kıymetini bilemedindi, elin evladı nasıl da yürütmüş. Efferim.
____________________________
(Bir karakol)
Şey bu karakol taşınıyor mu?
Çocuk şubesi olduk hanfendü.
İyi ya, alın bu sıpayı o zaman. Yatsın bi kaç sene içeride de, telefonunu çaldırmak neymiş öğrensin.
Anneeee…
_________________________
(Bir başka karakol)
Pardon memur bey, bizim telefonumuz çalındı da, başımızı hangi taşlara vursak diye size danışacaktık.
Hanfendi, savcılığa müracaat edin. Bizim yapabileceğimiz bi’şey yoktur.
E iyi ya... Düşelim o halde yollara da, halledelim ne zıkkımsa.
___________________________
(Yollar aç kurtlarla, tehlikelerle doludur)
(Telefon acı acı(!) çalmaktadır. Açar İncegül kişisi kibarca. )
Heee… Ne var oğlum, işim başımdan aşmış, çabucak söyle!
Anneeee…
Heeee… nasıl geçti maçınız çocuuum?
Berbat anne yaaa.
Niyekine çocuuum? Fark mı yediniz?
Yok da… Telefonum çalındı.
Nasıl yani?
Soyunma odasından yürütmüşler anne.
Çüşşşş! Bak yürüyen telefonmuş. Sen kıymetini bilemedindi, elin evladı nasıl da yürütmüş. Efferim.
____________________________
(Bir karakol)
Şey bu karakol taşınıyor mu?
Çocuk şubesi olduk hanfendü.
İyi ya, alın bu sıpayı o zaman. Yatsın bi kaç sene içeride de, telefonunu çaldırmak neymiş öğrensin.
Anneeee…
_________________________
(Bir başka karakol)
Pardon memur bey, bizim telefonumuz çalındı da, başımızı hangi taşlara vursak diye size danışacaktık.
Hanfendi, savcılığa müracaat edin. Bizim yapabileceğimiz bi’şey yoktur.
E iyi ya... Düşelim o halde yollara da, halledelim ne zıkkımsa.
___________________________
(Yollar aç kurtlarla, tehlikelerle doludur)
Bak şu terbiyesize, nasıl da bakıyor kıza yiyecek gibi.
Anne bırak bize ne?
Olur mu hiç bize ne? 'Bana dokanmayan yılan bin yaşasın' mantığından geldi başımıza ne geldiyse. Tutma beni. Ne bakıyosun amca? Kızın yaşında görmüyon mu? Utanmıyosun da hiç!
Anne, bak biz karakolluk olucaz senin yüzünden… Yürüsene.
___________________________
(Yollar, taşla, toprakla, hatta odunlarla doludur)
Hatun, hatuuunnnn! Şakır şakır halı yıkıyosun hâlâ yahu. Yakında yüzünü yıkamaya su bulamıycan, o zaman silersin elini yüzünü tertemiz halılarına. Hiç mi televizyon seyretmiyosunuz, hiç mi bi’şeyden haberiniz yok? Kendini düşünmüyosun, bari çocuklarını düşün.
Anne bırak bize ne?
Olur mu hiç bize ne? 'Bana dokanmayan yılan bin yaşasın' mantığından geldi başımıza ne geldiyse. Tutma beni. Ne bakıyosun amca? Kızın yaşında görmüyon mu? Utanmıyosun da hiç!
Anne, bak biz karakolluk olucaz senin yüzünden… Yürüsene.
___________________________
(Yollar, taşla, toprakla, hatta odunlarla doludur)
Hatun, hatuuunnnn! Şakır şakır halı yıkıyosun hâlâ yahu. Yakında yüzünü yıkamaya su bulamıycan, o zaman silersin elini yüzünü tertemiz halılarına. Hiç mi televizyon seyretmiyosunuz, hiç mi bi’şeyden haberiniz yok? Kendini düşünmüyosun, bari çocuklarını düşün.
Vıdı vıdı vıdı vıdı…. Diy diy diy diy… gıy gıy gıy gıy…
Hem suçlu, hem güçlü işte ne diyecen? Bi' de nasıl haklıymış gibi konuşuyor. Pişkinnnn, paççozzzz... Aslında senin kafanı alıp o köpüklere gömmek var ya, ben hanımefendi çizgimden kaymak istemiyorum. Ben bunu şikayet edicem oğlum, başka çare bırakmadı bana, şahitsin.
Hem suçlu, hem güçlü işte ne diyecen? Bi' de nasıl haklıymış gibi konuşuyor. Pişkinnnn, paççozzzz... Aslında senin kafanı alıp o köpüklere gömmek var ya, ben hanımefendi çizgimden kaymak istemiyorum. Ben bunu şikayet edicem oğlum, başka çare bırakmadı bana, şahitsin.
Anne, sağa sola bulaşıp durmasana yahu! Valla bi gün fena dayak yiyeceksin, ben de geçicem karşıya, çekirdeğimi de alıcam bakkaldan, bi güzel seyredicem.
Nankör evlat, besledim, büyüttüm, bu boya getirdim. Ahan da bana tepeden bakıyorsun. Sana güveniyorum ben bir de, oğlum korur beni diye…
Bana ne anne ya, kocaman kadınsın, yaptığın şeylerin sonuçlarına tek başına göğüs germeyi öğrenmelisin artık.
Heeee… İyi o zaman... Çekirdeğin kabuklarını yerlere atma! Gebertirim!
Nankör evlat, besledim, büyüttüm, bu boya getirdim. Ahan da bana tepeden bakıyorsun. Sana güveniyorum ben bir de, oğlum korur beni diye…
Bana ne anne ya, kocaman kadınsın, yaptığın şeylerin sonuçlarına tek başına göğüs germeyi öğrenmelisin artık.
Heeee… İyi o zaman... Çekirdeğin kabuklarını yerlere atma! Gebertirim!
__________________________________
(Sonunda, Adliye)
Anne, şimdi sorgu odasına alacaklar ya seni.
Seni de alacaklar.
Senin sabıkan falan çıkarmış, tutuklarlarmış bir de. Babamı ararım, annemi içeri attılar diye. O da gelir, temiz çamaşır filan getirir. Oğuz ağlar… Yazık.
Annem, ağzından bal damlıyor he. Seni de sorgu odasında tabureye oturturlarmış, gözüne de lambayı dayarlarmış. Artık Filistin askısı mı istersin, buz gibi kokakola mı? Hangisini beğenirsen…
Aaaa… bi de kola mı ısmarlıycaklar? Ne güzel.
Heee ısmarlayacaklar. Ama boş şişe. Gerçi artık kutu kola var, hem de laytı neyin çıktı. Sen nereden bilecen, o canım kola şişelerini? (Bak yine nostalji yaptım)
Annecim
Hııı, söyle kara gözlüm…
“Adalet mülkün temelidir” he, bunu iyi belle.
_________________________________
Hayatımızda ilk defa tanıştık adliye koridorlarıyla. Allah kimseyi mecbur etmesin. Gittim, gördüm. Sizin için yerinde inceledim. Hepsi okumuş çocuklar. Gencecik avukatlar, güler yüzlü, şakacı savcılar, mini etekli, çıtı pıtı memur kızlar, kokoş hatunlar…
Bizim için bekletilmek hariç, eğlenceli bir deneyimdi. Lakin, kolunda kelepçeyle dolaşanlar, gözyaşlarıyla polislerin arasında oturanlar, akıbetini bilememenin endişesiyle, donuk donuk önüne bakanlar için bizim kadar hoş değildi elbette.
Hele “serbest miyim şimdi” diye, polislere sarılıp, göz yaşlarına boğulan gencecik delikanlı, kimin yüreğini acıtmazdı ki, benim acıtmasındı.
Telefonun bulunması umudu pek yok aslında. Yani bu yakınlarda geçmez elimize. Belki bir, belki iki yıl sonra. Lakin, benim yavrumun harçlıklarından biriktirip aldığı, kendi emeğini kattığı o telefon kimselere yâr olmasın. Hurda da olsa geri dönsün, çöpe atayım.
Ulen zırtapozlar, siz kiminle dans ettiğinizin farkında mısınız leyyyn? Bak sinirlendim şimdi.
(Sonunda, Adliye)
Anne, şimdi sorgu odasına alacaklar ya seni.
Seni de alacaklar.
Senin sabıkan falan çıkarmış, tutuklarlarmış bir de. Babamı ararım, annemi içeri attılar diye. O da gelir, temiz çamaşır filan getirir. Oğuz ağlar… Yazık.
Annem, ağzından bal damlıyor he. Seni de sorgu odasında tabureye oturturlarmış, gözüne de lambayı dayarlarmış. Artık Filistin askısı mı istersin, buz gibi kokakola mı? Hangisini beğenirsen…
Aaaa… bi de kola mı ısmarlıycaklar? Ne güzel.
Heee ısmarlayacaklar. Ama boş şişe. Gerçi artık kutu kola var, hem de laytı neyin çıktı. Sen nereden bilecen, o canım kola şişelerini? (Bak yine nostalji yaptım)
Annecim
Hııı, söyle kara gözlüm…
“Adalet mülkün temelidir” he, bunu iyi belle.
_________________________________
Hayatımızda ilk defa tanıştık adliye koridorlarıyla. Allah kimseyi mecbur etmesin. Gittim, gördüm. Sizin için yerinde inceledim. Hepsi okumuş çocuklar. Gencecik avukatlar, güler yüzlü, şakacı savcılar, mini etekli, çıtı pıtı memur kızlar, kokoş hatunlar…
Bizim için bekletilmek hariç, eğlenceli bir deneyimdi. Lakin, kolunda kelepçeyle dolaşanlar, gözyaşlarıyla polislerin arasında oturanlar, akıbetini bilememenin endişesiyle, donuk donuk önüne bakanlar için bizim kadar hoş değildi elbette.
Hele “serbest miyim şimdi” diye, polislere sarılıp, göz yaşlarına boğulan gencecik delikanlı, kimin yüreğini acıtmazdı ki, benim acıtmasındı.
Telefonun bulunması umudu pek yok aslında. Yani bu yakınlarda geçmez elimize. Belki bir, belki iki yıl sonra. Lakin, benim yavrumun harçlıklarından biriktirip aldığı, kendi emeğini kattığı o telefon kimselere yâr olmasın. Hurda da olsa geri dönsün, çöpe atayım.
Ulen zırtapozlar, siz kiminle dans ettiğinizin farkında mısınız leyyyn? Bak sinirlendim şimdi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder