Ah benim güzel okuyucularım! Yoğun ısrarlarınıza “ah bize bir yeni yazıııı” diye inlemelerinize daha fazla dayanamadım ve hasta yatağımdan kalkıp sizin için, sızlayan parmak uçlarıma aldırmadan, kâh o harfe, kâh bu noktalama işaretine basıp duruyorum bu gece vakti. “Ne işin var hasta hasta bilgisayarın başında, git yat zıbar da iyileş bir an önce, manyak mısın be hatun!” Dediğinizi duyar gibiyim benim duyarlı ve de sevgi dolu okuyucu kitlem. Lakin mimine yandığımın dünyasında, gün geçmiyor ki yeni bir mim dalgası hepimizi uçsuz bucaksız evrenin sonsuzluklarında bir o yana bir bu yana savurmasın, gün geçmiyor ki bir mimin kolundan ötekine kızıl bir yaprak gibi titreye titreye düşmeyelim. O kadar çok mim geçti ki elimden şu âlemde, yakında mahallede adım çıkacak diye korkmuyor da değilim.
“Anaaam, gız Haspanaz, aha bunun bööle, aile gadınıyım, yavrılarımın anasıyım pozlarına bahma heç. Benim oğlan geçen, teceviz sahneleri ararkene, sitesini mi neyini bulmuş, günahı boynuna habire mimliyolarmış bunu gııız.”
“Aboooovvv! Sahi mi diyon Nülgüzar aplaaa… Ay bi de utanmadan dolanıyo ortalardaaaa… Boyundan büyük oğlu var ayoll… Yazıklar olsun bunaaa…”
“Haspanazııımm, gene benden duymuş olma yavrıııım… Bi de takma ad koymuş kendüne tikimin gonca gulü müymüş neymiş…”
“Ay aplaaa, hakketen utanmazın biriymiş. Hayır bi de bana akıl veriyodu geçenlerde; yok efendim ayda iki sevgili değiştirilmezmiş miş, yok efendim o yanımda dolanan Isırcanla, Batırcan pek tekin tiplere benzemiyomuş muş, yok bana Osurberk’den koca olmazmış da… Felan, filan işte… Kendine baksııın bi kereem…”
Dağılın lan Nülgüzar cadısıyla, Haspanaz kaşarı. Yoldurmayın kendinizi durduk yerde.
“Anaaam, gız Haspanaz, aha bunun bööle, aile gadınıyım, yavrılarımın anasıyım pozlarına bahma heç. Benim oğlan geçen, teceviz sahneleri ararkene, sitesini mi neyini bulmuş, günahı boynuna habire mimliyolarmış bunu gııız.”
“Aboooovvv! Sahi mi diyon Nülgüzar aplaaa… Ay bi de utanmadan dolanıyo ortalardaaaa… Boyundan büyük oğlu var ayoll… Yazıklar olsun bunaaa…”
“Haspanazııımm, gene benden duymuş olma yavrıııım… Bi de takma ad koymuş kendüne tikimin gonca gulü müymüş neymiş…”
“Ay aplaaa, hakketen utanmazın biriymiş. Hayır bi de bana akıl veriyodu geçenlerde; yok efendim ayda iki sevgili değiştirilmezmiş miş, yok efendim o yanımda dolanan Isırcanla, Batırcan pek tekin tiplere benzemiyomuş muş, yok bana Osurberk’den koca olmazmış da… Felan, filan işte… Kendine baksııın bi kereem…”
Dağılın lan Nülgüzar cadısıyla, Haspanaz kaşarı. Yoldurmayın kendinizi durduk yerde.
Tatlıkuzum, yeni evinden bana hediye olarak “takıldıklarınız, uyuz olduklarınız” mimi göndermiş. Ben de paylaşıyorum şimdi. Haydi sıradaki mimimiz hale lale jale ve de bütün mahalle için gelsin. De haydiii:
Daha önceki nadide bir mimimizde cevapladığım gibi düzen, nizam, intizam üzerine hastalıklı bir karakterim ben. Şimdi bu şahsiyeti, koy üç tane dağınık, pasaklı, vurdumduymaz-kör ayvaz adamla aynı eve… Koydun mu? Heh işte; Şimdi bir de bu hatunun ruh sağlığının yerinde olmasını bekle. Bekledin mi? Yok sen bana bakma ve sakın bekleme. Ah anacım, insan kolayına manyak olmuyor ki.
Karşıma oturt şöyle kokoş, yüzünde bir kilo makyaj, kılık kıyafet yerinde bir hatun, boş boş konuşsun. Ben şöyle harikayım, böyle mükemmelim, kolejler bitirdim, kitaplar hatmettim… Ve daha neler. Sonra bunun çocuğu da ortalıkta beslemeler gibi dolaşsın, sümükleri birbirine karışsın, ortalığı darmaduman etsin, bu arada hatun, sanki hayatında doğum yapmamış gibi, hiiç oralı olmasın, hala konuşsun. Ama hala boş konuşsun. Şimdi de benden kalkıp bu kadının o röfleli, yeni fönlenmiş saçlarını yolmamamı, dudağındaki bir kilogram kırmızı boyayı bütün yüzüne dağıtmamamı bekle. Yine mi bekledin? Amma da safsın sen yahu.
Şimdi ben, şahsım için çok önemli bir konuyu sevdiğim biriyle konuşuyorum farz et. Diyelim ki bu en sevdiklerimden biri, yani koca kişisi olsun. Ben gözlerinin bebeğine bakarak heyecanlı heyecanlı anlatırken, bu herif gözlerini bir an bile olsa kaçırıp televizyona, pencereye, duvara, ya da ne bileyim o anda Adriyaana Liyma gelmiş bizim eve diyelim ona dahi kaydırsın. (Ki normal zamanda, bakmasa kızarım) Sonra benden çıldırmamamı, bretim pitimin tipini kaydırıp noterdaymın gamburu şekline sokmayı hayal etmememi, duvardan duvara çarpıp bütün kemiklerini kırmak istemememi, etlerini lime lime doğrayıp kuru fasülyeme katık etmeyi arzulamamamı bekle. Bekliyor musun? E artık beklemiyorsundur herhal.
Günün yirmi beş saati it gibi koştururken, dinlenme için kendime ayırdığım yarım bilemedin bir saat içinde, tam da böyle keyifle uzanmış bir şeyler okumaya çalışırken, ya de ne bileyim öyle boş boş tavana bakarken, yavrılarımdan birinin, üstelik tam da yanında bir sürahi dururken, “anneeee su verir misiiin” şeklinde böğürdüğünü hayal et. Ettin mi? Pekiyi şimdi benim bu yavruyu bacaklarından tutup pencereden sarkıtmamamı, ensesinden portmanto kancasına asmamamı, kulaklarına parmak sokmamamı bekle. Bekliyon mu? Çoook beklersin canım.
Şimdi gidip biraz yatmalıyım. Şu İsviçreli bilim heriflerine söyleyiverin de gribe bir çare bulsunlar anacığım. Haydi kendinize dikkat edin. Gözle bile görülmeyen aptal bir virüsün esiri olmayın sakın. Aman da ben yandım siz yanmayın canlarııımmm...
Şimdilik bu kadaaar... Görüşürüz sayın okur… Belginciğim haydi canım mimlendin. Dikkat et de mahalleli görmesin.
Daha önceki nadide bir mimimizde cevapladığım gibi düzen, nizam, intizam üzerine hastalıklı bir karakterim ben. Şimdi bu şahsiyeti, koy üç tane dağınık, pasaklı, vurdumduymaz-kör ayvaz adamla aynı eve… Koydun mu? Heh işte; Şimdi bir de bu hatunun ruh sağlığının yerinde olmasını bekle. Bekledin mi? Yok sen bana bakma ve sakın bekleme. Ah anacım, insan kolayına manyak olmuyor ki.
Karşıma oturt şöyle kokoş, yüzünde bir kilo makyaj, kılık kıyafet yerinde bir hatun, boş boş konuşsun. Ben şöyle harikayım, böyle mükemmelim, kolejler bitirdim, kitaplar hatmettim… Ve daha neler. Sonra bunun çocuğu da ortalıkta beslemeler gibi dolaşsın, sümükleri birbirine karışsın, ortalığı darmaduman etsin, bu arada hatun, sanki hayatında doğum yapmamış gibi, hiiç oralı olmasın, hala konuşsun. Ama hala boş konuşsun. Şimdi de benden kalkıp bu kadının o röfleli, yeni fönlenmiş saçlarını yolmamamı, dudağındaki bir kilogram kırmızı boyayı bütün yüzüne dağıtmamamı bekle. Yine mi bekledin? Amma da safsın sen yahu.
Şimdi ben, şahsım için çok önemli bir konuyu sevdiğim biriyle konuşuyorum farz et. Diyelim ki bu en sevdiklerimden biri, yani koca kişisi olsun. Ben gözlerinin bebeğine bakarak heyecanlı heyecanlı anlatırken, bu herif gözlerini bir an bile olsa kaçırıp televizyona, pencereye, duvara, ya da ne bileyim o anda Adriyaana Liyma gelmiş bizim eve diyelim ona dahi kaydırsın. (Ki normal zamanda, bakmasa kızarım) Sonra benden çıldırmamamı, bretim pitimin tipini kaydırıp noterdaymın gamburu şekline sokmayı hayal etmememi, duvardan duvara çarpıp bütün kemiklerini kırmak istemememi, etlerini lime lime doğrayıp kuru fasülyeme katık etmeyi arzulamamamı bekle. Bekliyor musun? E artık beklemiyorsundur herhal.
Günün yirmi beş saati it gibi koştururken, dinlenme için kendime ayırdığım yarım bilemedin bir saat içinde, tam da böyle keyifle uzanmış bir şeyler okumaya çalışırken, ya de ne bileyim öyle boş boş tavana bakarken, yavrılarımdan birinin, üstelik tam da yanında bir sürahi dururken, “anneeee su verir misiiin” şeklinde böğürdüğünü hayal et. Ettin mi? Pekiyi şimdi benim bu yavruyu bacaklarından tutup pencereden sarkıtmamamı, ensesinden portmanto kancasına asmamamı, kulaklarına parmak sokmamamı bekle. Bekliyon mu? Çoook beklersin canım.
Şimdi gidip biraz yatmalıyım. Şu İsviçreli bilim heriflerine söyleyiverin de gribe bir çare bulsunlar anacığım. Haydi kendinize dikkat edin. Gözle bile görülmeyen aptal bir virüsün esiri olmayın sakın. Aman da ben yandım siz yanmayın canlarııımmm...
Şimdilik bu kadaaar... Görüşürüz sayın okur… Belginciğim haydi canım mimlendin. Dikkat et de mahalleli görmesin.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder