3 Mart 2010 Çarşamba

SANCI



Karşımda kocaman bir siyah bazen, hiçliğimi çokluğa kattım. Oysa bir sarı gülümsemeli, belki mor hüzünlenmeli, ille de kırmızı yansımalıydım

Bilsem de derinlerin vurgununu, maviye bağladım gönlümü, yollarımı düşlere saldım. Hercai gemiler uzaklaşırken kıyılarıma bir bir, ben lacivertlerin en koyusundaydım. Lal renkli yaşamaklardan yudumladım ömrümü an be an. Ve en sonunda nefessiz daldım.

Tozu dumana katan yolculuklarda, her limandan bir parça demir aldım. Yankılarımı duymuyordu o leyla, yine de dilimde vaveyla, yüreğimi salıp sulara, fısıltılar haykırdım.

Martılar uçurdum göklere kanatlarında türküler… Belki de öyle sandım. İçim dalgalara köpüklenirken saklı kuytularda, aslında çaresiz bir karabataktım. Ki dem be dem daha çok daldım.

Penceremden bulutlar geçiyordu saf saf… Kah açıldım kah kapandım. Yağmurun ne çoktu taneleri, sayılmıyordu küçücük ellerle. Bense buğuya çizilebildiğim kadardım

Zerre oldum toprakta bazen. Katre katre sürgün verdim yeşile, umuda açtım. Dünya uzaklaştı evrenimden an an, vefalı bir yıldıza sevdalandı eyvah! Ben, yine bana kaçtım.

Sahipsiz sokaklarda inadına lambalar yanıyordu. Ki zifiri karanlık, kör bir yaşamayı kucakladım. Kim bilir belki diğer elimi bulsam, bir kuytuda rastlasam sarhoş yanıma ya da; daha hızlı koşacaktım.

Bazen bir güvercin düştü kanadıma, ürkek ve beyaz... Hani neredeyse uçacaktım. Oysa özgürse de ruh, sürgündü beden nefese. Umar yoktu ki başka; kahkahalarla ağlayacaktım.

Ömrümün en yükseğinde bilmem hangi bahar, çiçekli bir çatıya çıktım. Güneş derdini döktü yanan ellerime. Karlar yağdı gözlerime tutam tutam, eritip suya kandım.

Kalemimin beşiği hazır değildi daha, söz söz içime aktım. Ah dostlar bir bilseniz ne çok şiir doğdu ellerime. Sıktım kana kesmiş avuçlarımı kalan bütün gücümle.

Yazabilsem... Yazacaktım!..


Öykü Atölyesi'ne sevgilerimle...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder