hamilelik etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
hamilelik etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

25 Kasım 2015 Çarşamba

Hamilelik Süresince Normal Kilo Alımı

Hamilelik


Aşırı stres, aralıklı göğüs ağrıları ve düzensiz ilerleyen uyku problemleri... tüm bu sıkıntıların hepsi hamilelik süresi boyunca hanımların karşılaşmış olduğu vücut tepkilerinden yalnızca birkaçıdır. Keza gebeliğin ilk ayından itibaren vücudun fazlaca gelişen pek çok hormonu, hamilelik sürecince bu sorunlarla birlikte aşırı kilo alma durumlarınında doğmasına sebebiyet vermektedir. Ancak bu sıkıntıyı sağlıklı bir kilo kontrolü programı dahilinde en aza indirebilmek mümkündür. Özellikle de hamilelik sürecince normal kilo alımı sağlayabilmek için, uzman hekimler kontrolünde gerçekleştirilen küçük egzersiz programları oldukça yardımcı olmaktadır. Tüm bunların dışında, protein değeri dengeli besinler ile yağ yakıcı çorba çeşitlerinin gebelik esnasında tüketilmesi, hamilelik sürecince normal kilo alımını rahatlıkla kolaylaştıracaktır. Nitekim hanımların henüz hamileliklerinin

1. Aylarından itibaren dert etmeye başladıkları doğum sonrası, göbek eritme, hızlı yağ yakma ve sağlıklı diyet listesi aşamalarının hepsi, hamilelik esnasında uygulanacak olan bir takım kural ve programlar dahilinde tamamen mümkün olabilecektir. Öncelikle hanımların özellikle de aş erme dönemlerine girmeden önce, yemek programlarını belli bir düzen içerisinde sürdürmelerinde fayda görülmektedir. Nitekim, hamilelik öncesinde mevcut programınızın hemen hemen aynısını bir kaç seansa fazla olarak gerçekleştirmeniz, sizlerde hamilelik sürecince normal kilo alımı ihtimalinizi daha da kolaylaştıracaktır. Öyle ki, gebeliğin ilk 4 ayında vücut yapınıza vereceğiniz önem, doğum aşaması ve doğum sonrasında devam ettireceğiniz hayatınıza fazlaca katkılar sağlayacaktır.

Hamilelik Esnasında Normal Kilo Alımı için Dikkat Edilmesi Gereken Hususlar
Hamilelik sürecince normal kilo alımı işlemlerinizi mutlaka bebeğinizin anne karnındaki gelişim aşamalarına göre uyarlamanız gerekmektedir. Keza, gebelik süresi boyunca her hafta farklı kilo ve boyut olarak küçük seanslar eşliğinde büyüyecek olan bebeğiniz, sizlerin dengeyi sağlayarak gerçekleştireceğiniz bir beslenme programı ile daha da sağlıklı olarak dünyaya doğabilirler
Bunun için aşağıdaki hususları dikkate almakta fayda vardır.

•    Hamileliğinizin ilk 20 haftası boyunca en fazla 2 buçuk kilo almaya dikkat etmeniz gerekmektedir. Geri kalan haftalarda ise bu dikkat dahilinde kilo alımlarınız daha sistemli ve aşırıya kaçmayan bir programla gerçekleşecektir.
•    Hamilelik öncesinde zayıfsanız eğer ve doktorunuzun da herhangi biri uyarısı yoksa, bu süreç içerisinde yaklaşık bir 15 kilo almanız uygun olacaktır.
•    Öte yandan hamilelik esnasında vücudun görünümünün bozulmaması adına yapılmakta olan diyetler oldukça tehlike arz etmektedir. Keza vücut gerek duyduğu protein değeri ve karbonhidrat ihtiyacını karşılayamazsa, ilerleyen dönemlerde anne ile bebeğinin sağlıksal açıdan büyük problemler bekleyebilir.
•    Hamilelik esnasında kilo alımı normal bir şekilde ilerlerken aniden değişiklik göstermeye başlarsa eğer, herhangi bir panik durumuna kapılmamanız gerekmektedir. Nitekim özellikle de 6. Aydan sonra bu tarz vücut değişikliklerinin yaşanması oldukça doğaldır.

Tüm bunların yanı sıra hamilelik süresince normal kilo alımı, hem sizlerin hem de bebeğinizin ilerleyen hayatında sağlıklı bir çizgide yaşamasına olanak tanıyacaktır.

21 Kasım 2015 Cumartesi

Doğum Kontrolünde Doğallık Dönemi Başlıyor...

Doğum Kontrolünde Doğallık Dönemi Başlıyor…
Kadın sağlığına yönelik sunduğu yenilikçi çözümlerle alanında lider olan Bayer Kadın Sağlığı; “Kadın Doğasına Uyumlu Doğum Kontrol Hapını Türkiye’de ilk kez The Edition Otel’de düzenlenen basın buluşmasıyla tanıttı.

Bayer Kadın Sağlığı İş Birimi Direktörü Dr. Oğuz Mülazımoğlu’nun ev sahipliğinde gerçekleşen toplantıya Türk Jinekoloji Derneği (TJOD) Genel Sekreteri Prof. Dr. Ateş Karateke ve İstanbul Üniversitesi - İstanbul Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Erkut Attar konuşmacı olarak katıldı.

Doğal ve sağlıklı yaşamı benimseyen kadınları doğala özdeş bir doğum kontrol yöntemiyle tanıştıran Bayer, kadın doğasına uyumlu doğum kontrol hapının tanıtımını doğallık temasını tamamlayan “koku” konseptiyle gerçekleştirdi.

“Doğala Özdeş Doğum Kontrol Hapı”
İlk kez 2009 yılında Almanya’da kullanılmaya başlanan ve şimdiye dek yaklaşık 60 ülkede lansmanı yapılan bu yenilikçi ürünü Türkiye pazarına sunan Bayer adına görüşlerini belirten Bayer Kadın Sağlığı ve Genel Tedaviler – İş Birimi Direktörü Dr. Oğuz Mülazımoğlu, “Türkiye’de kadın sağlığı alanında her kullanılan 10 ilacın 9’u Bayer’e ait. Yeni ürünümüz, doğala özdeş estradiol içerdiği için, geniş bir kitleye hitap edeceğini düşünüyoruz “ dedi. Yenilikçi ürünler ve çalışmalar ile kadın sağlığı alanında lider firma olmaya devam edeceklerini söyleyen Dr. Oğuz Mülazımoğlu; sektöre farklı tanıtım teknikleriyle de yenilikler getirdiklerini belirtti. Mülazımoğlu; ilaç sektöründe bir ilki gerçekleştirerek “duyulara yönelik iletişim” yöntemini uyguladıklarına dikkat çekerek, yeni ürünün tanıtım çalışmalarında doğallığı akılda kalıcı biçimde anlatmak amacıyla özel olarak tasarlanan ve doğallığı çağrıştıran kokudan yararlandıklarını söyledi.

Türkiye’de Kadınlar Bedenlerini Tanımıyor!
Toplantıda söz alan Türk Jinekoloji Derneği Genel Sekreteri Prof. Dr. Ateş Karateke, Türkiye’de halen doğum kontrol yöntemleri konusunda yeterli bilincin oluşmadığına dikkat çekerek Bayer adına gerçekleştirilen kadın sağlığı araştırmasını katılımcılarla paylaştı. Karateke; halen doğum kontrol hapları konusunda özellikle Türk toplumunda doğru bilinen yanlışlar olduğuna değinerek kadınların hormonal döngüsü hakkında fikir sahibi olmadığına dikkat çekti.

Karateke; 10.000 kadın arasında yapılan araştırmada kadınların sadece yüzde 20’sinin doğum kontrolü hakkında doğru bilgiye sahip olduklarını ve bunların sadece yüzde 9’unun doğum kontrol haplarında hangi tip hormonun bulunduğunu bildiklerini belirtti.

Doğum Kontrol Hapı Kullanan Kadınlar Cinsellikten Daha Çok Zevk Alıyor!
Doğum kontrol hapı kullanmış olan kadınlar, bu yöntemi cinsel hayatın kalitesi açısından en iyi yöntem olarak tanımlarken geri çekilme ve prezervatife göre cinsellikten daha çok zevk alınmasını sağladığını da belirtiyor.

Kadınlar Doğal bir Yöntem İstiyor!
Prof. Dr. Erkut Attar ise Doğal Doğum Kontrol Hapı Qlairista’nın kadınlar için getirdiği yenilikleri anlattı. Öncelikle her kadının ihtiyacının kendi bedenine göre farklılık gösterdiğinin altını çizen Attar; doğala özdeş doğum kontrol hapı Qlairista’nın; kadınların kendi vücutları ile uyum içinde olan yepyeni bir doğum kontrol yöntemi olduğunu belirtti.

Doğum Kontrol Hapları arasında bir ilk olan bu doğum kontrol hapının kadın vücudunun ürettiği östrojen hormonuyla aynı yapıya sahip estradiol hormonu içerdiğini anlatan Attar; Qlairista’nın kanama miktarını da önemli ölçüde azaltarak kadınların yaşam kalitesini yükselttiğinin de altını çizdi.

Qlairista Nedir?
Qlairista, ilk kez Almanya’da Qlaira adıyla 2009 yılında piyasaya verilmiş olan, dünyada 2,5 milyon kadın tarafından kullanılan, doğal östrojene özdeş “estradiol” içeren ilk doğum kontrol hapıdır

Ne Yenilik Getiriyor?
• Doğala Özdeş estradiol hormonu içeriyor
• Her gün kadın vücudunda üretilen hormon dozlarına tam olarak eşit miktarda hormon içeriyor
• Kanama miktarını azaltarak ve adetleri düzenleyerek kadınların yaşam kalitesini yükseltiyor
• Anti-androjenik özellikleri ile cildin ve saçların görünümünü iyileştiriyor

Hangi kadınlar için?
• Kullanmasında sakınca bulunmadığı halde doğum kontrol hapları almaktan çekinen
• Daha önce farklı doğum kontrol hapları kullanmış ve yan etkiler nedeniyle bırakmış
• Güvenilir ve doğal bir korunma yöntemi arayışı içinde olan, ilk adetten menopoza kadar tüm kadınlar için.


19 Kasım 2015 Perşembe

Bebeğinizi kucağınıza aldığınızda

Hamileliğin ardından, bebeğinizi kucağınıza aldığınız an, hayatınızın en mutlu anlarından bir tanesidir. Kendi canınızdan bir parçanın sağlıklı doğması, ailenize katılması, hayatınızda yeni bir dönemin başlangıcıdır. Bu yeni başlangıç bazen yeni doğum yapan kadınlarda strese, psikolojik olarak değişikliğe yol açabilir. Bu stres normaldir ancak uzun sürerse doğum sonrası depresyonu yaşıyor olabilirsiniz…

Terapi İstanbul’dan Psikiyatrist Dr. Gülcan Özer doğum sonrası depresyonu şu şekilde değerlendirdi;
Kadınlar, bir şekilde, doğumun otomatik olarak keyif ve neşe oluşturduğunu öğrenmişlerdir. Çocuk doğurmayı takip eden dönemin hayatlarının en mutlu zamanı olması gerektiğine inanmaya yönlendirilmişlerdir. Gerçekte ise, ailenin yaşam döngüsündeki en stresli ve endişe üreten dönemlerden birisidir. Bu dönemde kadının eşinin, ailesinin ve yakınlarının annelik rolüne uyum sağlamaya çalışan anneye psikolojik destek vermesi gereklidir.

Her sene, doğum yapan kadınların yarısından fazlasında ruhsal sorunlar görülmektedir. Bu kadınlardan yüzde 10 ile 15'i çocuk doğurmayı takip eden dönemde, uykusuzluk, kafa karışıklığı, annelik durumuna alışma endişesi gibi problemler yaşamaktadır.

Doğan çocuğun attığı ilk çığlıktan sonra, sorulan ilk soru, ‘‘Kız mı oğlan mı’, ikincisi de ‘‘Annenin sağlığı nasıl?’’dır. Bu soruyla merak edilen annenin fiziksel sağlığıdır. Ve ‘‘İyi’’ cevabı alındıktan sonra ‘‘doğum olayı’’ başkaları için bitmiştir. Oysa anne için doğumun sadece fiziksel aşaması sona ermiş ve annelik rolüne uyum sağlamasını gerektiren, ruhsal problemlerin yaşanabileceği bir dönem başlamıştır. Bu dönem gündelik sorunların yaşanıp profesyonel yardım olmadan aşılabileceği gibi yardım gerektirecek kadar ciddi problemler de görülebilir.

Yeni anneler, doğumdan sonraki ilk sene içinde her an depresyona yatkındırlar. Bir çocuğun bakımını üstlenmekle birlikte insanın eşiyle geçirdiği zamanın kaybı, yetişkin arkadaşlıklarının kaybı, özgürlüğün ve alışılmış gündelik hayatın kaybı da yanında gelmektedir. Yaşamlarının bir daha asla eskisi gibi olmayacağının bilinciyle, yeni yaşam tarzına uyum sağlamaya çalışırken bu bütün aile için de bir uyum zamanıdır.

Gözardı Edilen Ruhsal Sıkıntılar
Doğum sonrasında annelere tıbbi bakım eksiksiz verilirken, ruhsal sorunlar göz ardı edilebilir. Doğum yapan kadınlarda annelik hüznü %50-70, doğum sonrası depresyon %10-15 oranında görülebilir. Doğum sonrası dönemdeki ruhsal sorunlar için risk faktörleri şunlardır: Evlilikle ilgili sorunlar, geçmişteki ruhsal sıkıntılar (depresyon, bunaltı, kaygılar), ailede ruhsal hastalık, evli olmama, istenmeyen gebelik, annelik rolü için hazırlıksız olma, ilk gebelik, doğum korkuları, sosyal desteğin olmayışı sayılabilir. Doğumla birlikte değişen rol tanımları (çift olmaktan anne baba olmaya geçiş) ve bebek bakımının getirdiği psikososyal stresler ruhsal sorunların ortaya çıkmasını tetikleyebilir.

Psikiyatrist Dr. Gülcan Özer; “Doğum sonrası depresyon genellikle birkaç ay içinde düzelir”
Doğum sonrası depresyon, doğumdan sonraki ilk 6 hafta içinde sinsice başlar, bir hatta iki yıl sürebilir. Klinik tablo hafif depresif duygu durumdan melankoliye kadar değişebilir. Doğum sonrası depresyon genellikle birkaç ay içinde düzelir. Orta ve ağır şiddette ise mutlaka bir uzman tarafından tedavi edilmelidir. Tekrarlama riski hem sonraki doğumlarda hem de hamilelik dışı dönemlerde yüksektir. Eğer geçmişte depresyon öyküsü yoksa doğum sonrası depresyon riski %10-15, depresyon öyküsü varsa %25’tir.
Doğum sonrası depresyon tedavi edilmezse uzun sürer ve anneye verdiği duygusal zararın yanı sıra çocuğun gelişimini de olumsuz yönde etkiler.

Doğum sonrası depresyon belirtileri nelerdir?

• Normalden daha fazla ağlama
• Çoğunlukla üzgün hissetme
• Konsantre olamama ve sıkıntı içinde hissetme
• Eşyaları nereye koyduğunuzu hatırlamakta zorluk çekme
• Eskiden keyif aldığınız şeylerden keyif alamama
• Çok yorgun olduğunuz halde bebeğiniz uyuduktan sonra bile hala uyuyamama
• Günün çoğunda yorgun olma
• Hep böyle hissedecekmiş gibi hissetme
• Yalnız kalmaktan korkma
• Böyle hissetmeye daha fazla devam etmek durumunda olmaktansa ölmüş olmayı isteme

Tedavi Yöntemleri;
* Psikiyatrist Dr. Gülcan Özer
Genellikle, belirtiler fark edilmeden geçer çünkü bunlar yeni bir bebeğin bakımının getirdiği stresin birer parçası sanılabilir.

Bir bebeği göğüsten emzirmek ve adetlerin geri dönmesi, vücudun biyokimyasını değiştirebilecek ve bir depresyonun zamanlamasını etkileyebilecek önemli hormonal olaylardır.

Hamilelik, doğum ve doğum sonrası döneme ilişkin verilen eğitim ve gevşeme teknikleri anneyi pasif konumdan çıkararak korkusunu kontrol altına almasına yardımcı olmaktadır. Psikiyatrik ilaçların bebek üzerindeki etkileri konusunda bilinenler azdır. Zorunlu olmadıkça, özellikle ilk üç ayda ilaç kullanımından kaçınılmalıdır.

Ruhsal duruma bağlı olarak annenin beslenmesi ve bakımı önemli ölçüde bozuluyorsa ya da kendisi, bebeği ve çevresi için risk oluşturuyorsa en düşük risk grubundan ilaçlar, etkili en düşük dozda kullanılabilir.

Hamileler grip aşısı yaptırabilir

Havaların soğumasıyla birlikte özellikle çalışan anne adaylarının kendilerini soğuk algınlığı ve gripten koruması gerekiyor. Aşı olmak alınabilecek önlemler arasında ilk sırada yer alırken, elleri sık sık yıkamak, bulunulan ortamı havalandırmak ve gripli kişilerden uzak durmak da diğer dikkat edilmesi gerekenler… 

Ferti-Jin Kadın Sağlığı ve Tüp Bebek Merkezi Klinik Direktörü, Kadın Hastalıkları, Doğum ve Tüp Bebek Uzmanı Op. Dr. Seval Taşdemir, anne adaylarının bu dönemde dikkat etmesi gerekenleri anlattı…

Salgın hale gelen ve tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de ölümcül sonuçlara yol açan grip virüsü, üst solunum yollarını etkilemekle kalmayıp, kimi kez tüm vücut sistemlerine de yayılıyor. Bu yüzden sadece yaşlılar ve kronik hastalığı olanlar için değil, hamileler için de büyük risk taşıyor.

Ferti-Jin Kadın Sağlığı ve Tüp Bebek Merkezi Klinik Direktörü, Kadın Hastalıkları, Doğum ve Tüp Bebek Uzmanı Op. Dr. Seval Taşdemir, gebelik gibi vücut direncinin fizyolojik olarak azaldığı durumlarda gribin anne ve bebeğin sağlığını ciddi şekilde etkilediğini, bebeğin ana rahminde gelişimini hatta anne ve bebeğin hayatını tehdit edebildiğini söylüyor. Op. Dr. Seval Taşdemir, gribin doktor kontrolünde atlatılmasının anne ve bebeğin sağlığı açısından çok önemli olduğunu vurguluyor.

GRİP AŞISI İÇİN EN İDEAL ZAMAN
Ekim ayı ile Kasım ayının ilk haftasının grip aşısı için en ideal zaman olduğunu belirten Op. Dr. Seval Taşdemir, “Eğer hamileliğin 14’üncü haftasından sonrası sonbahar ve kış aylarına denk geliyorsa; grip aşısı yaptırmak üst solunum yolu enfeksiyonlarından korunmak için uygun bir yöntemdir” diyor. “Grip aşısı canlı virüs içermediğinden gebelerde rahatlıkla uygulanabilir ve yüksek oranlarda koruyuculuk sağlar. Grip aşısı üst solunum yolu enfeksiyonları açısından daha riskli olan anne adaylarına ilk üç ayda da yapılabilir. Ayrıca anneye yapılacak olan grip aşısı, bebeği de doğumundan sonraki ilk 6 ay içerisinde gripten koruyabilir.”

DOKTORUNUZA SORMADAN GELİŞİGÜZEL İLAÇ KULLANMAYIN
Gribe yakalanan anne adaylarının, bebeklerine zarar vermemek için gelişigüzel ilaç kullanmamaları gerektiğine dikkat çeken Op. Dr. Seval Taşdemir, sözlerini şöyle sürdürüyor: "Gribin etkileri genellikle çok ağır değildir ve bebeği doğrudan etkilemez. Ancak anne ağır bir gribe yakalanırsa, yüksek ateş ve organ sistemlerini etkileyen grip, dolaylı olarak bebeğe zarar verir. Bu sebeple, zorunlu durumlarda doktora danışılarak bebeğe zarar vermeyen antibiyotik ilaçlar kullanılabilir." Op. Dr. Taşdemir, gripten korunmanın en iyi yollarından birinin, salgın dönemlerinde kalabalık yerlerde bulunmamak ve grip olan kişilerle yakın temasa girmemek olduğunu belirtiyor.

BOL SIVI ALIN, ORTAMI SIK SIK HAVALANDIRIN
Anne adayının, grip olan kişilerle aynı ortamda bulunması gerekiyorsa, ortamın sık sık havalandırılması gerektiğine dikkat çeken Op. Dr. Seval Taşdemir, elleri sık sık yıkamanın da gribe karşı koruyucu bir önlem olduğunu belirtiyor. "Gribe yakalanan anne adayı bol sıvı almalı ve mümkünse ilaç almadan gribi atlatmaya çalışmalı. Solunum yollarının buğu yapılarak veya zararsız boğaz pastilleri ile yumuşatılması, gerektiğinde parasetamol grubu ağrı kesici ve ateş düşürücü ilaçlarla vitaminlerin kullanılması gribin atlatılmasına yardımcı olabilir."

BİTKİ ÇAYLARINDA AŞIRIYA KAÇMAYIN
Anne adaylarının bitki çaylarını kullanılırken de dikkatli olmaları gerektiğini belirten Ferti-Jin Kadın Sağlığı ve Tüp Bebek Merkezi Klinik Direktörü, Kadın Hastalıkları, Doğum ve Tüp Bebek Uzmanı Op. Dr. Seval Taşdemir, “Ihlamur, rezene, karanfil, kuşburnu, ada çayı, elma, portakal, nane çayı gibi çayları aşırıya kaçmadan tüketebilirsiniz. Ancak içeriğini bilmediğiniz, büyük çoğunluğu rahim kasılmalarına sebep olan, hijyeninden emin olmadığınız bitki ve çaylardan uzak durun” diyerek uyarıyor

Doğum Sonrası Egzersizleri

Hamilelik sırasında her anne adayı muhakkak az veya çok kilo alır. Doğumdan sonra kilo vermek için dengeli beslenmek çok önemlidir. Bununla birlikte doğru egzersiz, hem kilo verilmesine yardımcı olacak hem de gebelik sırasında bozulan vücut şeklinin düzelmesini sağlayacaktır. 

Anne olan kadınların eski formlarına sağlıklı bir şekilde geri dönmeleri için Özel Çamlıca Medicana Tıp Merkezi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op. Dr. A. Can Şener, Doğum sonrası doğru egzersiz hareketleri hakkında bilgi verdi.

KALÇALAR İÇİN EGZERSİZLER
• Sırtüstü yatarak, tabanlarınız yere değecek şekilde dizlerinizi bükün ve aralayın. Baseni yerden yukarı doğru kaldırarak kalça kaslarınızı sıkıştırın, bu pozisyon 8-10 saniye kadar kalın.
• Dört ayak pozisyonunda bacaklardan biri gergin olarak kaldırın. Bacağı dizden bükün. Hareketi bacak değiştirerek tekrarlayın.
• Bacaklarınızı öne doğru uzatarak yere oturun. Avuçlar yere değecek şekilde kollarınız yanlara açın. Sağ kolunuzda kuvvet alarak sol kalçanızı yerden kaldırıp öne doğru ilerlemeye çalışın. Hareketi diğer kolunuzun üzerinde deneyin.
• Tüm hareketler kalça kasları sıkıştırılarak yapılmalıdır.

• BACAKLAR İÇİN EGZERSİZLER
• Ellerinizi duvara dayayarak ayakta durun değiştirerek tekrarlayın.
• Bir ayağınızın topuğunu kaldırarak diğer ayağınızı gergin bir şekilde yana uzatın. Hareketi ayak değiştirerek tekrarlayın.
• Bir önceki egzersizin zıplayarak uygulanması etkilidir.
• Bir önceki pozisyonu bozmadan ayağınızı gergin tutarak içeri doğru sallayın.

• BEL ÇEVRESİ İÇİN EGZERSİZ
• Ayakta durarak bacaklarınızı iki yana açın. Ellerinizi belinize koyarak vücudunuzun üst kısmını yanlara doğru esnetin.
• Ayakta durarak bacaklarınızı iki yana açın. Kollarınızı dirsekten kırarak göğüs hizasında birleştirin. Bu pozisyonda bedeninizi sağa ve sola çevirin.

• GÖĞÜS KASLARI İÇİN EGZERSİZLER
• Bu egzersizler hamilelikte ve süt verme dönemlerinde göğüslerinizin sarkmasını önlemektedir.
• Bağdaş kurarak oturun. Avuç içleri yukarı bakacak şekilde kollarınız iki yana açın ve gergin olarak geriye doğru esnetin.
• Aynı pozisyonda kolları yukarı doğru uzatın. Gergin bir şekilde geriye doğru esnetin.
• Ayakta durarak bacaklarınızı iki yana açın. Yumruklarınızı sıkıp kollarınızı öne doğru çapraz uzatın. Kollarınızı değiştirip harekete devam edin.
• Bağdaş kurarak oturun. Kollarınızı dirsekten yukarı doğru bükün. Geriye doğru esnetin.

23 Mart 2010 Salı

Gebelikte "Hamilelikte" Meydana Gelen Fiziksel Değişiklikler

Gebelikte Meydana Gelen Değişiklikler Nelerdir?

Gebelikte bir kadının vücudunda meydana gelen fizyolojik değişikliklerin incelenmesi, gebeliğin işaret ve bulguları olarak kabul edilen durumlarında bir çoğunu izah eder. Aynı zamanda doğum öncesi takipte de gebe kadının daha sağlıklı değerlendirilmesine de yardımcı olur. Bu değişiklikler sadece üreme organlarında değil tüm vücudun doku ve organlarında kendini gösterir. Gebelik boyunca oluşan fizyolojik değişiklikler sadece üreme organlarıyla sınırlı veya bütün vücudu etkileyen değişiklikler olmak üzere sınıflandırılabilir.

o Rahim :

İçindeki bebeği korumak ve beslemek için ebadı genişlemekte, ağırlığı ise artmaktadır. 57 gram olan normal ağırlığı 900 grama , 8x5x3 cm. olan ebadı ortalama 5 kat artarak 30x23x20 cm.ye ulaşmaktadır. Doğum sırasında bebeği dışarı atabilmek için kas yapısı gelişerek boyları 10 kat, kalınlıkları ise 5 kat artış gösterir. Rahimin kanlanması gebelikte çok artar. Miadında bir gebelikte rahimde 1.5 litre kan bulunur. Rahim belirli bir hızla büyüdüğünden, büyüklüğüne bakarak gebeliğin yaşını tayin etmek mümkündür. Ancak su kesesindeki suyun fazla olması ve ikiz, üçüz gibi çoğul gebelik durumlarında yanıltıcı sonuçlar alınabilir. Sekizinci haftada rahim henüz karından hissedilmez. On ikinci haftada rahim göbeğin altında bir portakal büyüklüğüne ulaşmıştır. On altıncı haftada göbek altının orta kısmına kadar rahim büyümüştür. Çocuk hareketleri bu haftada anne tarafından hissedilebilir. Yirminci haftada rahim göbeğin iki parmak altında, yirmi dördüncü haftada ise göbek seviyesindedir. Otuzuncu haftada ise, karın göbek üstü bölümünün orta kısmında, otuz altıncı haftada en yüksek seviyesine ulaşır. Otuz sekizinci haftada rahim biraz aşağı iner ve anne adayını biraz rahatlatır. Kırkıncı haftada rahim artık doğuma hazır durumdadır.

o Vagina:

Gebelikte artan kanlanma ve renk veren hücreler nedeniyle dış üreme organlarının renginde nispeten koyulaşma meydana gelir ve mavi-mor bir renk alır. Vaginada bol, yoğun ve beyaz bir akıntı ortaya çıkar.

o Kas ve İskelet Sistemi:

Gebe kendini yorgun ve bitkin hissettiğinden uykuya meyil artmıştır ve hareket etmek istemez.

o Cilt:

16 ncı haftadan itibaren karnın alt kısımlarında, baldırlarda ve memelerde gebelik çizgileri denen nedbeler ortaya çıkar. Yeni gebeliğe bağlı pembe-mavi çatlakların yanında geçirilmiş gebeliklere ait soluk, gri renktedir.

o Karın Duvarı:

Karın cildi gerilir, incelir ve parlak bir görünüm alır. Giderek artan çatlaklar oluşur. Karnın orta kısmında koyu renkli bir çizgi meydana gelir.

o Memeler:

Gebelikteki hormonların artmasına bağlı olarak ilk fiziksel değişme memelerde hassasiyetin başlamasıyla kendini gösterir. Gebeliğin 6ncı haftasında memeler büyümeye başlar. Meme başı koyulaşır, uyarı karşısında sertleşmesi artar. Meme başının etrafındaki açık kahverengi alan daha da genişler, sarışınlarda pembeleşir, esmerlerde siyah renge yakınlaşarak koyulaşır.Sıkıldığında meme başından açık renkte bir akıntı gelebilir. Ancak ağız dediğimiz kolostrum yani ilk süt 16ncı haftadan sonra gelir. 8nci haftadan sonra meme başı çevresinde 15-30 arasında küçük nodüller görülür. Salgı bezlerinin ağızlarını oluşturan bu bezlerden çıkan sıvı meme başını yumuşak ve nemli tutar. Meme başı çevresinde meydana gelen koyulaşma doğumdan sonra bir yıl kadar devam edebilir.

o Kalp-Damar ve Akciğer Sistemi:

Gebelik kalbe ek bir yük getirir.Bebeğin oksijen ihtiyacını karşılamak maksadıyla kanın kırmızı kan hücreleri ve kalp atım hızı artar. Özellikle 4ncü aydan sonra annede kansızlık ihtimaline karşı hekime danışılarak kan yapıcı demir ilaçlarının kullanılması gerekebilir.

Normal seyreden bir gebelikte tansiyonda yükselme olmaz hatta sırt üstü yatmaya bağlı olarak normalin altında dahi olabilir. Ancak bazı gebelerde, gebeliğe bağlı yüksek tansiyon ciddi bir sorun olarak kendini gösterebileceğinden tansiyonun sürekli takip edilmesi önemlidir.

Gebelikte, bacaklarda oluşan şişlikler, bacaklar dinlendirildiğinde ve yukarı kaldırıldığında azalır veya tamamen kaybolur. Ancak giderek artan şişliklerde mutlaka hekime müracaat edilmesi gerekir.

o Solunum Sistemi:

Gebelikte oksijen ihtiyacının artmasına bağlı olarak solunum sayısında artma ve derin nefes alma hissi mevcuttur. Radyolojik incelemede hava yollarında bariz bir genişleme görülebilir.

o İdrar Yolları Sistemi:

Gebeliğin normal fizyolojik seyri içerisinde idrar yollarında genişleme ve mesaneye bası nedeniyle az ve sık idrara çıkma gibi belirtiler görülür. İdrar yaparken yanma ve sızlama bulgularının olması idrar yollarında iltihaplanmanın göstergesi olacağından bu gibi durumlarda zaman kaybetmeden hekime müracat edilmesi gerekir.

Link:http://kadinhastaliklar.blogspot.com/2010/03/gebelikte-hamilelikte-meydana-gelen.html

14 Mart 2010 Pazar

Hamilelik "Gebelik" Öncesi Danışma


Bir çiftin gebeliğe hazırlanırken dikkat etmesi gereken birçok önemli adım vardır. Gebelik ya da bir çocuğa sahip olmak gibi önemli bir olaya fiziksel, psikolojik ve ekonomik olarak hazırlanmak gerekmektedir. Bu hazırlığın ilk adımı bir hekime danışmaktır. Gebeliğe hazırlanırken genel bir sağlık kontrolü ve bazı testler yapılması gerekir. Çünkü gebeliğin kendisi bazı annelerde ciddi sağlık sorunlarına neden olabilir.

Doktora Başvuru Zamanı
Gebe kalmadan ortalama 3 ay önce hekime gitmelisiniz. Bu muayenede vaginal smear, servikal kültür ve bazı kan testleri yapılabilir. Bu kan testleri ile Rubella, Hepatit-B, Toxoplasma ve Su Çiceği gibi aşıyla korunulabilen hastalıkları geçirip geçirmediğiniz tespit edilebilir. Eğer bunlara karşı bağışıklığınız yoksa aşı yapılabilir. Bazı aşılar canlı virüs içerdiğinden (özellikle rubella- kızamıkcık-) aşıdan sonra 3 ay gebelik ertelenmelidir. Bu sırada doğumsal bazı sakatlıkların (nöral tüp defektleri) önlenmesi için folik asit ve çinko alınabilir.

Genetik Hastalıklar
Gebelik öncesi danışmada doktor ilk randevuda sizde ve ailenizde kalıtımsal bazı hastalıkları sorgulayacaktır. Eğer böyle bir hastalık söz konusu ise genetik danışma almalısınız. Eğer eşinizle aynı hastalığa sahipseniz IVF ile gebelik ve bu sırada embiriyoların genetik açıdan incelenmesi konusunu hekiminize danışmalısınız.

Cinsel Yolla Bulaşan Hastalıklar (CYBH)
Seksüel temasla geçen hastalıklar doğurganlığı etkilemiş olabilir. Bu tür bir hastalık geçirip geçirmediğiniz hekim tarafından bilinmelidir. Cinsel yolla bulaşabilen pek çok hastalık anne ve anne karnındaki bebeği olumsuz etkileyebilir. Frengi, AİDS, Hepatit B gibi hastalıklar çocuk açısından ciddi riskler oluşturabilecek CYBH 'dır. Anne adaylarının tümünün bu hastalıklar açısından taranması ideal bir yaklaşım olmakla beraber genel olarak ekonomik ve sosyal nedenlerle mümkün olmamaktadır. Uygun koşullarda veya şüpheli durumlarda mutlaka kan testleri yapılarak karar verilmelidir. CYBH'a mikoplazma, herpes, gonore, HPV enfeksiyonları da eklenebilir. Bu hastalıklardan birisi tespit edilirse uygun tedavi ve çocuğa yönelik koruma önlemleri belirlenir.

Prenatal Vitamin Desteği ve İyi Diyet
Gebelik öncesi prenatal vitamin desteği, özellikle günlük 400 mgr folik asit alınması, beyin-omurilik sistemindeki sakatlıkları azaltır. Gebelik öncesi ve gebelikte vitamin alınmasına ek olarak diyet ayarlanmalıdır. Kansızlık varsa uygun tedavi yapıldıktan sonra gebelik önerilmelidir. Vejeteryan bir anne adayında ise Vitamin B-12 ve D desteği önem kazanmaktadır.

Fitness ve Diyet
Gebelikte ciddi kilo verme diyetleri yapılmamalıdır.Temel olarak gebelikte et, süt, yumurta, taze sebze ve meyveler tüketilmelidir.Bu içerik kişilere göre özelleştirilebilir. Kadınlarda ağırlığın ideal kilodan %15 oranında daha az olması yumurtlamayı zorlaştırabilir. Gebelikte, bulantı ve kusmalarla da kayıplar artabileceğinden çocuğun gelişimi bozulabilir. Bu yüzden kadınlar gebelik öncesi ideal kilolarına kavuşmak için sağlıklı diyet ve spor yapabilirler.

Dengeli beslenmenin yanısıra gebelik öncesi ve gebelik sırasında yapılan egzersizler daha kolay doğum yapmanızı sağlayabilir. Gebelik öncesi ve sırasında doktora danışarak mümkünse profesyonel bir gözetim altında egzersizler yapılabilir. Gebelikte nefes nefese kalmamak şartıyla bilinçli egzersiz sürdürülebilir. Vücut ısısı artmadan, nefes taşmadan yapılan, mesafesi gebe tarafından belirlenen yürüyüşler her gebeye önerilebilir. Dalma, atlama, ata binme, kayak gibi sporlar önerilmez. Çünkü gebenin eklemlerinde hormonların (relaksin ve progesteron) oluşturduğu gevşeme, ödem ve gebeliğin yükü nedeniyle incinmeler daha kolay olabilir. Gebelik sırasında egzersiz yapılırken yeterli beslenme ve hidrasyona (su alımı) devam edilmeli ve aşırı ısıdan kaçınılmalıdır. Vücüt ısısı, dolayısıyla rahim içi ısısı, dönme, burgu ve diğer yoğun egzersizlerde ve kalabalık spor salonlarında daha çok artabilir. Mümkünse havalandırılabilen, sakin bir salonda ve uygun giysilerle spor yapılmalıdır.

Kadın gebe kaldığı zaman çevre ve alışkanlıklar daha çok önem kazanır. Toxoplazmadan korunmak için çiğ etle yemek hazırlarken mutlak eldiven kullanmalısınız. Ayrıca piknikte veya kedi olan bir ortamda sık sık ellerinizi yıkamalısınız. Nasıl pişirildiği hakkında bilgi sahibi olmadığınız etli yemeklerden (özellikle "fast food") uzak durmalısınız. Önceden biliniyorsa asbest tozu, kurşun, radyasyona maruz kalmaktan kaçınmalısınız.

Kötü Alışkanlıklar
Eğer alkol, sigara veya ilaç bağımlığınız varsa gebe kalmadan önce bunlardan kurtulmalısınız. Tek başınıza bu alışkanlıklardan kurtulmayı başaramazsanız, profesyonel yardım için uygun merkezlere başvurmaktan kaçınmayınız.

8 Şubat 2010 Pazartesi

Hamilelikte Gebelikte Beslenme Biçimleri

Beslenmenin gebeliğin seyrinde ve sonucunda çok büyük etkileri vardir.Ciddi beslenme bozukluğu olan kadınlardan doğan bebeklerin sonraki yaşamlarında problemler yaşadığı bilinmektedir.Beslenme söz konusu olduğunda gerekli miktar ve kullanilabilecek miktar deyimleri önemlidir. Gerekli miktar normal fonksiyonu sürdürebilmek için alınması gereken en az miktarı belirtir. Kullanılabilecek miktar ise ortalama gereksinimin kişilere ve toplumlara uyarlanmış standardize edilmiş miktarlardır.

Enerji ve Kilo Artışı-Gebelikte kalori 3 nedenden dolayı gereklidir. Bunlar gebeliğe bağlı yeni dokuların yapımı, bu dokuların idame ettirilmesi ve gebe vücudun hareketi için gerekli olan enerjinin sağlanmasıdır.

Gebe bir kadın gebe olmayana göre günde yaklaşık 300 fazladan kaloriye ihtiyaç duyar.Bu yaklaşık 2300 kalori/gün dür. gebelikteki kalori tüketimi ilk 3 ayda en az düzeydeyken bu dönemden sonra hızlı bir artış gösterir. Ikinci 3 ayda bu kaloriler başlıca annedeki büyümeyi karşılarken son 3 ayda ise temel olarak fetus ve plasentadaki büyümeye harcanır.Normal sağlıklı bir kadında tüm gebelik boyunca önerilen kilo artışı 11-13 kg'dir. Bu 11 kilonun 6 kilosu anneye, 5 kilosu ise bebeğe aittir.

Gün aşırı en az bir öğünde alınması gereken A vitamini içeren gıdalar-Kayısı ,Brokoli,Havuç,Kabak,Patates,Yeşil sebzeler

Hergün en az bir öğünde alınması gereken C vitamini içeren gıdalar-Brokoli,Lahana,Biber,Greyfurt ya da suyu,Portakal ya da suyu,Domates,Yeşil sebzeler,Çilek,Kavun

Hergün en az 2 öğün yenmesi gereken meyve ve sebzeler-Mısır,Taze Fasulye,Patates,Elma,Kiraz,Muz,Ananas,Üzüm

Süt ve süt ürünleri-Gebe bir kadın güçlü kemikler ve dişler için bebeğe gerekli olan kalsiyum ve diger elementleri sağlamak maksadıyla en az 3 bardak süt içmelidir. D vitamini takviyeli sütler varsa bu çok daha iyi olur.Süt içilemeyen durumlarda bunun yerine peynir ya da yoğurt yenebilir.

Et, balık, kümes hayvanları, yumurta, kurubaklagiller-Bu gıdalar vitamin ve mineral yanında protein de sağlarlar. Gebe kadında ve bebeğinde doku gelişimi ve yeni doku oluşumu için protein şarttır. Bu tür gıdalardan günde 3 öğün alınmalıdır.Baklagiller öğünün protein değerini arttırmak için peynir, süt ya da etle birlikte alınmalıdır.

Yağlar ve tatlılar-Bu grup gıdalar margarin, tereyağ, şekerlemeler, tatlılar, hafif ,içkiler snack tabir edilen gıdalar, salata sosları, bitkisel yağlar gibi besinleri içerir. Bu türden gıdalar öğünlerde tek başına alınmamalı sadece kalori açığını gidermek için yenmelidir.

Vitamin ve mineral desteği-
En iyisi vitamin ve mineralleri doğal gıdalar ile almaktır. Düzgün beslenildiği taktirde medikal desteğe gerek olmaz. Ancak demir ve folik asit bu durumun istisnasidir.Gebelikteki artmış gereksinim doğal yollardan karşılanamaz. Bu nedenle hekim önerisi ile ilaç desteği yapılır.

Tuz-Geçmiste gebelikde tuz tüketiminin kısıtlanmasının gerektiği düşünülmekteydi. Günümüzde ise bunun gerekli olmadığı normal miktarda gıdalar ile alınan tuzun yeterli olduğu ve kısıtlamaya gidilmemesi gerektiği kabul edilmektedir.

Vejeteryan diet-Kesinlikle sakıncalıdır ve gebelikte önerilmez.

YİYECEKLERLE GELEN TEHLİKE
Hamileyken beslenmek, iki canlı olmak aldığınız kalorileri iki katına çıkarmak demek değildir. Aslında hamilelik öncesi dönemden sadece 300 kalori kadar fazla almanız yeterlidir ancak sizin ve bebeğiniz için zararlı olabilecek besin maddelerinden kaçınmak için daha fazla çaba sarfetmeniz gereklidir. Yediğiniz ve içtiğiniz herşeyi bebeğinizle paylaştığınızı aklınızdan çıkarmamalısınız. Bütün anne adayları bebeklerinin sağlıklı gelişimi için beslenmenin son derece önemli olduğunu bilirler ve hamilelikleri süresince bebekleri için en yararlı olacak şekilde beslenmeye gayret ederler. Ancak gerek halk arasında gerekse medyada hamilelik süresince nelerin yenip nelerin yenmemesi gerektiği konusunda pekçok bilgi dolaşmaktadır. Birkaç basit öneri ve önlem ile bebeğinize zarar verebilecek besinlerden uzak durabilirsiniz. Uygun şartlarda hazırlanmamış ve saklanmamış besin maddelerinden bazı enfeksiyonlar bulaşabilir. Bu enfeksiyonların en sık görülenleri şunlardır:

Salmonella-
Bu hastalık genelde tavuk eti ve yumurtasından bulaşır. Yumurta ve tavuk etinin çok iyi hazırlanması ve pişirilmesi gerekir. Tavuk hazırlarken kullanılan bıçak vb. gibi malzeme başka bir iş için kullanılmamalıdır. Bu özellikle çiğ olarak tüketilen salata hazırlanırken önem kazanır. Belirtileri baş ve karın ağrısı, bulantı, kusma, ishal, ateş ve titremedir. Belirtiler genelde gıdayı aldıktan 12-48 saat sonra başlar ve 2-3 günde geçer. Ciddi vakalarda tedavi gerekir. Özellikle gebelerde su kaybına bağlı problemler daha şiddetli olduğundan hastaneye yatırılarak damardan sıvı verilmesi gerekir.
Listeriozis-Hastalık pastorize edilmemiş süt ve süt ürünlerinden, iyi pişirilmemiş et ve kıymadan ve taze peynirden bulaşır. Pastörizasyon için gerekli sıcaklıklarda listeria mikrobu yaşamını yitirir ancak eğer mikrop bulaşmış olan gıda maddesi buzdolabında uzun süre tutulursa bakteri hayatiyetini sürdürür. Nadiren canlı hayvandan bulaşma olabilir.Bakteri ısıya son derece duyarlıdır bu nedenle yiyeceklerin iyi pişirilmesi ile canlılığını yitirir.
Genel vücut ağrıları ve ateş ana belirtilerdir. Kişi grip olduğunu düşünür. Gebelerde düşük ve ölü doğumlara neden olabilir. Hastalıktan korunmanın en kolay yolu temizliğinden emin olunmayan gıdaların asla tüketilmemesidir. Özellikle ülkemizde hala daha sokak satıcılarından süt alınması hastalığın yaygın olmasının nedenidir. Yaygın kanının aksine tetrapak kutularda satılan pastörize sütler hiçbir katkı maddesi içermez ve son derece saglıklıdır.
Toksoplazma-Kedilerden bulaştığı bilinmektedir. Aslında direk olarak kedilerden bulaşmaz. Kedi sadece bu organizma için uygun taşıyıcıdır. Toksoplazma yumurtaları kedinin dışkısı ile atılır ve çeşitli gıda maddelerine bulaşarak bunların uygun şartlarda hazırlanmaması sonucu insana geçer. Toksoplazma ile bulaşmış otları yiyen hayvanların etleri de iyi pişirilmediği taktirde insana bulaşmaya neden olabilir.
Botulism-Bu gıda zehirlenmesi türü son derece nadir olmasına rağmen o derecede ciddi bir tablodur. Uygun şartlarda saklanmayan gıdalardan ve özellikle konservelerden bulaşır ve hayati tehdit eden şikayetler yaratabilir.

Hamilelikte tüketilmesi önerilmeyen besin maddeleri

Çiğ et ve et ürünleri:
Koliform bakteri, salmonella, listeria ve toksoplazma bulaşma riski bulunduğundan şarküteri ürünleri gibi çiğ tüketilen hayvansal gıdaları yememeye özen gösterin. Izgara türü et yerken iyice pişmesine özen gösterin ve etin hiçbir kısmının kanlı yada pembe kalmamasına dikkat edin.

Karaciğer: Karaciğer yüksek oranda A vitamini içerdiğinden fazla miktarda tüketmemeye dikkat edin.

Deniz Ürünleri: Çiğ olarak ya da tütsülenerek tüketilen deniz ürünlerinden uzak durun. Özellikle son zamanlarda ülkemizde de tüketimi giderek artan sushi ve benzeri yiyeceklerin güvenilirliği konusunda kesin kanıt yoktur. İçinde çiğ deniz ürünü içermeyen sushi'leri yiyebilirsiniz. Bununla beraber yine çiğ olarak tüketilen istiridye, midye gibi ürünleri yemeyin. Öte yandan büyük balıklarda civa miktarı yüksek olabileceğinden bu tür balıkları da yememeniz önerilir. Yüksek orandaki civa bebeğinizin beyin gelişimini olumsuz yönde etkileyebilir.

Süt ve süt ürünleri:
Asla ve asla pastörize edilmemiş süt içmeyin ve tüketmeyin. Pastörize süt ile üretilmemiş peynirleri yemeyin. İthal yumuşak peynirleri satın alırken mutlaka pastörize süt ile üretildiğiden emin olun. Üzerinde bu tür bir ibare bulunmayan peynirleri almayın. Bilinen markalar dışında sokak satıcılarından alınan dondurmaları yememeye gayret gösterin

Yumurta: Yumurtayı mutlaka iyice haşlayın. Sadece katı yumurta yiyin. Çiğ yumurta ile evde yapılmış mayonez ve benzeri ürünleri yememeye özen gösterin. Bununla birlikte pastörize edilmiş yumurta ile yapılan ve piyasada bilinen markalar altında satılan mayonezler genelde güvenlidir.

Taze sebze ve salatalar:
Dışarıda salata yemeyin. Özellikle ne zaman yapıldığı belli olmayan, hazırlanıp paketlenmiş salataları asla yemeyin. Benzer şekilde restoranlardaki salata barlara yanaşmayın. İyice temizlenmeden yapılmış salatalardan toksoplazma başta olmak üzere pek çok enfeksiyon bulaşabilir.

Dikkat edilmesi gereken noktalar
• Yemek yaparken, yemekler arasında ve tuvaletten sonra mutlaka ellerinizi iyice yıkayın
• Aynı mutfak malzemesi ile farklı yemekler yapmayın
• Kullanilmis mutfak malzemelerini yikamadan yeniden kullanmayin.
• Yemek pisirirken çig etin diger malzemeler ile temas etmemesine dikkat edin.
• Çig eti buzdolabinda sikica paketleyerek saklayin.
• Pasli konserve kutularini kullanmayin
• Pastörize edilmemis süt içmeyin
• Özellikle dondurulmus etleri pisirmeden önce iyice çözülmesini bekleyin
• Erittiginiz bir gıda maddesini asla yeniden dondurmayin
• Pismis bir yemegi sadece 1 kez daha isitin kalanini atin.
• Yemegi isitirken tamaminin iyice isinmasina özen gösterin.
• 1 gün bile geçmis olsa kullanim tarihi geçmis hiçbir ürünü asla kullanmayin.
• Buzdolabinizin içindeki sicakligin en fazla 4 derece olmasi gerektigini unutmayin.
• Restoranlarda önceden pisirilip sicak kalmasi için isik vb. altinda bekletilen yiyeceklerden uzak durun.
• Hazirlanisi ve saklanisi konusunda emin olmadiginiz hiçbir besin maddesini yemeyin.
• Evde hayvan besliyorsaniz mutfaga sokmayin.

Hamilelikte alkol ne zaman ve ne kadar?
Hamile kadınlarin "ara sira alkol alabilir miyim?" sorusuyla sik sik karşılasiyoruz. Bu soruya verilebilecek çok net bir cavap yok, çünkü hiç kimse hangi siklikta ve ne miktarda alkolün gelismekte olan bebeğe zarar verebilecegini tam olarak bilmiyor. Bu nedenle ben de dahil olmak üzere pek çok uzman, hamile kadınlarin mümkün oldugunca alkolden uzak durmalarini öneriyoruz.Hamile kadınlar için alkol tüketiminin hagi miktarlara kadar güvenli oldugunu gerçekten bilmiyoruz. Üstelik çok büyük bir olasilikla bu miktar her kadın için farkli olmakta, çünkü her insanin alkolü metabolize ederek yikma hizi birbirinden farkli. Güvenli bir doz araligi saptamak mümkün olmadigi için kullanimi yasaklamak daha akilci gibi görünmekte. Ancak burada kesin bir kriter söz konusu degil.

Ara sira 1 kadeh'de olsa sarap içemez miyim? Ideal olan hamilelik süresince hiç alkol almamaktir. Ancak sosyal yasam geregi zaman zaman alkol alma gerekliligi dogabilir. Yasgünü, evlilik yildönümü ya da benzeri günlerde 1 kadeh sarap ya da bir küçük bira alinabilir. Ya da kutlamalarda 1-2 yudum sampanya içmek hos görülebilir.
Eger hamile oldugunuzun farkina varmadan alkol aldiysaniz hemen telasa kapilmayin. Bu kadar erken dönemde alinan az miktarda alkolün bebeğe zarar vermesi beklenmez. Bununla birlikte eger hamile kalmaya karar verdiyseniz korunmayi biraktiginiz zaman alkole de hosçakal demek için uygun bir zamandasiniz demektir.
Hamilelikte kafein alimi ne tür etkiler yaratir?Ilk önce akilda tutulmasi gereken kafeinin bir vitamin ya da besin maddesi olmadigidir. Kafeinin hiçbir besleyici degeri yoktur.Yapilan çalismalar hamilelikte yüksek miktarlarda kafein aliminin (günde 6 fincandan fazla kahve) özellikle ikinci trimester düsükleri basta olmak üzere düsük ile iliskili olabilecegini göstermektedir.Hamile olmayan kadınlarda kafeinin asil etkisi kalp ve dolasim sistemi ile sinir sitemi ve davranislar üzerindedir. Hamilelik ya da emzirme süresinde alinan kafein fetus ve yenidoganda da benzer etkiler yaratir.Alinan orta düzeyde kafein anne adayinda çarpinti ve benzeri yakinmalar yaratmasa da bebegin kalp atimlarinda ve solunumunda (bebek daha dogmadan da anne karninda solunum hareketleri yapar) belirgin artisa neden olabilir.
Hamile kalinca kafein alimini mutlaka birakmali misiniz?Her zaman degil. Aşırıya kaçmamak kaydiyla kafein içeren içeceklerin keyfine varabilirsiniz. Yapilan pek çok arastirma hamilelik sirasinda alinan az ya da orta düzeyde kafeinin bebek ya da anne adayina zarar verme riskinin düsük oldugunu göstermektedir. Orta düzeyde kafein (300-400 mg) günde 2-3 fincan granül kahveye denk gelmektedir.
Önerilenden fazla kafein almaniz çok mu tehlikelidir?Gerçekte bunun cevabini kimse tam olarak bilememektedir. Konu ile ilgili olarak elde yeterli bilimsel kanit yoktur. Bu nedenle size bilimsel bir tavsiyede bulunamayiz. Bazi çalismalar yüksek miktarda kafein aliminin düsük, düsük doğum agirligi ve yarik damak yarik dudak gibi anomalilerle iliskili oldugunu düsündürmektedir. Ancak bu çalismalarda eksik olan nokta alkol alimi, sigara gibi bu durumlara yol açabilecegi bilinen diger risk faktörlerinin dikkate alimamis olmasidir.Tüm dünyada bugün kabul gören görüs çok fazla miktarda kafein tüketiminin düsük doğum ağırlıkli bebeklere neden olabilecegi ve kafeinin sadece çok yüksek dozlarda alindiginda risk yaratabilecegidir.
Hangi besin maddesinde ne kadar kafein bulunur?Kafein tahmin ettiginizden daha fazla maddenin içinde bulunur. Örnegin çukulata ve bazi bitkisel çaylarda da kafein vardir. Bazi soguk alginligi ilaçlari ile agri kesiciler dekafein içerir. Benzer sekilde alerji ilaçlarinda da kafein olabilir.Çay ve kahve gibi içeceklerin içerdigi kafein miktari demleme ya da hazir olmasina ya da kahvenin türüne göre degisebilir. Sanilanin aksine kola disindaki pek çok mesrubatta da kafein bulunmaktadir
Ne kadar su içmek gereklidir? Normal bir eriskinin günde ortalama 10-12 bardak su içmesi gereklidir. Bazi durumlarda bu miktar artar:
• Aşırı sicak ya da soguk havalarda vücut sicakligini saglamak için
• Egzersiz sonrasi ter ile atilan suyu yerine koymak için
• Hamilelikte hem artan kan miktari hem de gelismekte olan bebek nedeniyle
• Emziren kadınlarda süt üretimi nedeniyle
• Ates, ishal, kusma gibi durumlarda dehidrasyon adi verilen kuru kalma durumunu engelemek amaciyla normalden daha fazla su içilmelidir.

Halk arasindaki yaygin ama yanlis bir inanis ishal olundugunda su alınmamasi gerektigidir. Ishalin nedeni su fazlaligi degil barsaklardaki patolojilerdir. Bu nedenle ishal durumunda kaybedilen su yerine konmaz ise hayati sonuçlar ortaya çikabilir. Ishal olan bebeklere yeteri kadar su verilmemesi ülkemizdeki bebek ölümlerinin en önemli sebeplerinden birisidir.
Yeteri kadar su içildiginde fazla su idrar olarak atilir. Bu durumda idrarinizin rengi açik ve berraktir. Su alimi kaybi karşılamadiginda ise idrar miktari azalir, rengi koyulasir ve daha konsantre hale gelir. Bu durumda beyne ulasan sinyaller susuzluk hissetmenize ve su kaybini kisitlayici bazi hormonlarin salınmasına neden olur.
Insanlar için tek kaynak içilen su degildir. Günlük beslenme içinde yer alan pek çok madde su içerir. Elmanin yaklaşık %84'ü, üzümün %81'i, sütün %50'si, ya da örnegin domates çorbasinin %80'inden fazlasi aslinda sudur. Ancak bu besinlerin içinde bulunan bazi maddeler idar söktürücü etki gösterebileceginden sadece besinler ile alinan su hiçbir zaman yeterli olamaz.

Hamilelik ve su-Bebek beklemek kadın hayatinin en eglenceli ve heyecan verici deneyimlerinden birisidir. Ancak hamilelikte görülen bazi yakinmalarin tolere edilmesi güç olabilir. Bunlardan en önemlileri kabizlik, idrar yolu enfeksiyonlari ve hemoroidlerdir. Yeterli sivi alimi diskinin yumusamasini saglayarak kabizligi ve dolayisiyla hemoroid olusumunu engeller.Öte yandan su tutulumu ve sislikler de çogu zaman rahatsizlik verici durumlardir. Bu yakinmalari en aza indirmenin yolu yeterli miktarda su içmekten geçer. Sanilanin aksine fazla su içilmesi su tutulumuna neden olmaz.
Sivi alimi basindan sonuna kadar hamileligin her döneminde son derece önemlidir. Yeterli bir hidrasyon yani sivi alimi kendinizi enerjik hissetmenize yardimci olacagi gibi cilt kurulugu gibi problemlerin de görülmesini engeller. Ayrica yeterli sivi aldiginizda hem sizin hem de bebeginizin kanindaki elektrolit dengesi kolaylikla saglanabilir. Hamilelikte salgilanan hormonlar kisinin sivilari kullanim seklini degistirir. Hamileliginizin sonlarina dogru kan hacminiz yaklaşık 1.5 katina çikar. Hamilelik döneminde solunum yolu ile akcigerlerinizden kaybettiginiz su miktari da hamilelik öncesine göre daha fazladir. Bebeginizin içinde bulundugu amniyon sivisi her 3 saatte bir kendini yenilemektedir. Yetersiz su alimina bagli dehidrasyon durumunda amniyon sivisinin miktari azalabilir.
Hamilelikte dehidrasyonun bir baska olumsuz etkisi de erken doğum agrilaridir. dehidrasyon durumunda salgilanan bazi hormonlar doğum kasilmalarini baslatan hormonu taklit ederek erken doğum kasilmalarina neden olabilirler. Erken doğum tehtidi tedavisinde ilk yapilan islemin damar yolu açarak sivi verilmesi oldugunun hatirlanmasi sivi aliminin önemini belirtmek açisindan dikat çekicidir. Çogu zaman hafif kasilmalar sadece sivi verilmesi ile kaybolur gider.
Su vücudun tasima sistemidir. Besin maddelerini ve oksijeni kan yolu ile bebeginize tasiyan sudan baskasi degildir. Su ayni zamanda hamilelikte sik görülen ve erken doğum ile düsüklere neden olabilen idrar yolu enfeksiyonlarinin önlenmesinde de aktif rol alir. Yeteri kadar su içerseniz idrariniz seyrelmis olur ve enfeksiyon sansiniz azalir.
Saglikli bir hamilelik geçirmek için günde en az 8-10 bardak su içmelisiniz. Aktif çalisan bir kisiyseniz ya da egzersiz yapiyorsaniz almaniz gereken miktar biraz daha fazladir. Her 1 saatlik egzersiz için 1 bardak fazla su içmelisiniz.
Meyve sulari günlük sivi aliminizda tercih edebileceginiz maddelerdir ancak bunlarin fazla miktarda kalori içerdigini unutmayin. Su hiç kalori içermeyen nadir maddelerdendir. Kahve, çay, kola gibi kafein içeren maddeler idrar söktürücü etki gösterdiklerinden günlük sivi aliminda herhangi bir deger tasimazlar. Bunlar aldiginiz miktardan daha fazla idrar çikartmaniza ve sonuçta su kaybetmenize neden olurlar.

Yeterli su alimi için öneriler
Su içmek için susamanizi beklemeyin. Bu sekilde davrandiginizda su aliminizin yeterli olmadigindan emin olabilisiniz.
• Her öğünde mutlaka bir badak su için
• Sabah kalktiktan sonra öglen yemegine kadar en az 2 bardak su için, ayni sekilde öglen ve aksam üzeri arasinda da iki bardak içmeye çalisin
• Yatmadan önce mutlaka bir bardak su içme aliskanligini edinin
• Yürüken bir çesme gördügünüzde mutlaka su için
• Abur cubur yemek yerine su içmeyi deneyin. Gazete okurken ya da televizyon seyrederken su için
• Suyun tadindan (ya da tatsizligindan) hoslanmiyorsaniz içine bir iki damla limon ya da portakal suyu ekleyerek tatandirmayi deneyin.

Gebelikte kaç kilo almali?
Uygun bir beslenme tarzi ve yeterli kilo alimi annenin sagligi ve bebeginin ideal gelisimi açisindan son derece önemlidir. Eger hamileliginizde yeteri kadar kilo almazsaniz bebeginiz küçük dogabilir. Ancak bu bir kural degildir ve istisnalari vardir. Hem kisisel deneyimlerimiz hem de bilimsel veriler annenin kilo artisi ile bebegin doğum kilosu arasinda her zaman dogru bir iliski olmadigini göstermektedir. Hamileligi süresince 30 kilo aldigi halde küçük bebek dünyaya getiren anenler oldugu gibi bunun tam tersi olarak da 1-2 kilo artisla hamilelik süresini tamamlayan annelerin 3500 hatta 4000 gram civarinda bebekler dünyaya getirdiklerine de sahit oluyoruz. Ancak bu durumlar nadiren karşımiza çikiyor. Genelde bebegin doğum kilosu ile annenin hamilelik süresince aldigi kilolar arasinda yakin iliski mevcut.
Ancak bu iliskide açiga kavusmamis bazi nokatlar var. Örnegin küçük bebek doguran annelerde bebegin küçük olmasindan dolayi mi annenin az kilo aldigi yoksa anne az kilo aldigi için mi bebegin küçük oldugu konusunda bilimsel veriler yeterli degil. Tabii ayni belirsizlik tersi durumlar için de geçerli. Hamile kalan kadınlarin ilk doktor ziyaterlerinde en sik sorulan sorularin basinda kaç kilo almam gerekiyor sorusu gelmekte? Bu sorunun cevabi bir kaç faktöre bagli olarak degismekte. Gebelikteki ideal kilo artisi hamilelik öncesi kilonuzla ve yasinizla direk iliskili. Kilolu kadınlarin hamilelik süresince daha az, zayif kadınlarin ise daha fazla almasi uygundur. Hamilelik öncesi kilosu ne olursa olsun hiçbir hamile kadın bu süreç boyunca kilo vermeye kalkismamalidir. Bu durum kanininzda bebeginiz için son derece zararli olan ketoasitlerin birikimine yol açabilir
Örnegin hamile kaldiginizda vücut ağırlığınız normal araliktaysa (vücut kitle indeksi (VKI) 20-25 arasinda) bu durumda hamileliginizin sonunda 11.5-16 kilo arasinda almis olmaniz idealdir. Hamileliginizin ilk 12-13 haftasinda kilo artisiniz çok yavas olabilir. Hatta bulanti ve kusmalariniz varsa bir kaç kilo kaybetmeniz de normal kabul edilebilir. Ikinci trimesterin baslangici ile birlikte kilo artisi da hizlanir ve haftada 300-500 gram arasinda kilo almaniz beklenir

Orjinal Link:Birlog.com