5 Mayıs 2008 Pazartesi

UMUT


Ey Hayat! Ey benim belalı başım!
Bir ağaç gibi saldım toprağına köklerimi.
Kimi köklerimi çürüttün içten içe, kimi dallarımda çiçekleri.
Kör kuyulara attın bedenimi, zifir karanlıklarda bıraktın yüreğimi.
Boynuma zincir, ayaklarıma pranga oldun kimi zaman.
Kimi de dermansız bıraktın dizlerimi.

Hayat, Ey Hayat! Benim kaypak arkadaşım.
Çokça yarı yolda bıraktın.
Bir acı dost sözüyle, bir terk edişle içimi yaktın.
Kalaba iken başım bedenim, yersiz yurtsuz koydun, amansız koydun.
Kendini kandırırken bu yürek, cansız koydun, canansız koydun.

Hayat! Vay gidi çile yoldaşım!
Nankör değilim. Mutluluklar da verdin… Pahası yok… Biçemedim.
Renkler sundun allı, morlu, hercai.
Ben en fazla yeşilini sevdim.
Zehir yeşili, orman yeşili değil ama…
Umudun yeşilini.
Her cefanda, bin defa daha dirilmemi sağlayan o parlak, o tanımsız yeşili…
Her düştüğümde kaldıran o berrak, o saf yeşili…
Üzerime ne kadar yüklenirsen yüklen, ayakta tutan o baskın, o acı yeşili.
Ben en çok yeşilini sevdim…
Sen ne kadar karartırsan karart, beni yeşerten umudun yeşilini…

Ve ben en fazla umut etmeyi bildim.
Darda, zorda… Her daim bir damla ışık gibi, kana kana umudu seyretmeyi…
Gözümün bebeği gibi, cebimin içi gibi bildim umut etmeyi.

Ve sen benim şaşkın arkadaşım!

Her şeyimi alsan da umudumu alama diye

Yeşile boyadım yüreğimi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder