obezite etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
obezite etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

20 Kasım 2015 Cuma

Obezitenin Nedenleri




Özellikle de bizim toplumuzda ki insanların yaklaşık % 60 oranında obezite hastalığı yaşaması ya da bı hastalığın evresine yaklaşması, pek çok kişiyi obezitenin nedenleri sorusunu araştırmaya yöneltmiştir. Nitekim günümüzde çocuklarda bile sıklıkla görülmekte olan bu hastalık, vücudun sağlıksal açıdan pek çok sıkıntı yaşamasına sebebiyet vermektedir. Böylece de, sağlıklı bir hayat kurmanın ilk yolu, düzenli beslenme ve kilo kontrolü yaptırmaktan geçmektedir.

 Genel olarak bedenin yağ kütlesinin yağsız kütleye oranla aşırı artması sonucunda, kişinin boy uzunluğu ve vücut ağırlığının düzeyinin üzerine çıkması olarak tanımlanan obezite, Türkiye’ de başta erkekler olmak üzere pek çok kişide sıklıkla görülmeye başlamıştır. Özellikle de fast food kültürünün giderek etkin bir hal almaya başlaması, hazmı zor yiyeceklerle doldurulan midelerin genişlemesine sebebiyet vermektedir. Hal böyle olunca da, yaklaşık son on yıl içerisinde obetize oranlarının artması kaçınılmaz olmuştur. Obezitenin nedenleri olarak pek çok sebep madde sıralamamız mümkündür. Keza, insanların günlük yaşamlarını sürdürdükleri esnada maruz kalmış oldukları sert standartlar, onların yemek yeme ve uyuma alışkanlıklarını tamamen değiştirmek zorunda bırakmıştır. Gidişatın bu şekilde ilerlemesi de obezitenin türemesine ön ayak olmuştur.

 
Obezitenin Başlıca Nedenleri
        Kişinin aşırı ve düzensiz bir şekilde beslenme alışkanlığı geliştirmiş olması, obeziteyi tetikleyen en büyük etkendir.
        Gün içerisinde hantal kalmak ve yetersiz bir fiziksel aktivite sergilemekte vücudun şişmanlamasına sebebiyet vermektedir.
        Obeziteyi etkileyen en önemli etmenlerden bir diğeri de, eğitim düzeyi ve sosyo- kültürel faktörlerdir. Kaldı ki, bilinçli bir kişinin yeme düzeni ile bu konu üzerinden hiç eğiyim almamış birinin beslenme alışkanlıkları arasında dağlar kadar fark vardır.
        Hormonal ve metabolik etmenler de obezitenin nedenleri arasında gösterilir. Özellikle de, ergenlik döneminde hormonların dengesiz bir şekilde salgılanması, obezitenin daha aktif bir hale ulaşmasına sebebiyet vermektedir.
        Her ne kadar uzmanlar bu ihtimalin gerçekliği konusunda ikiye ayrılsa da, obezitenin genetik etmenlerden kaynaklandığını da söylememiz mümkündür. Keza anne ve babanın sağlıklı bir vücut yapısına sahip olması, onların çocuklarının gelişimi açısından da oldukça etkilidir.
        Aşırı derecede sigara ve alkol kullanımında obeziteyi tetiklediği apaçık ortadır. Özellikle de yemeklerle birlikte tüketilen alkol, vücudun hızlı yağ yakma eylemini yavaşlatarak, yağ birikimlerinin oluşmasına sebebiyet vermektedir.
        Antidepresan ilaçlarının kullanımı, pek çok fiziksel sıkınıtının yanı sıra, obezitenin de en büyük yardımcısıdır. Bu ilaçların düzenli kullanımı kişinin metabolizmasının yavaşlamasına sebebiyet vermektedir. Bu durumda obezitenin nedenleri sıralamasında önemli bir yer edinmektedir.


Mevcut durumdaki obezitenin nedenlerisıralandığı takdirde, yapılacak olanlarda az çok ortaya çıkmaktadır aslında. Keza uygulanan sağlıklı diyet programı ve kalori hesaplama yöntemleri ile obezitenin önüne geçebilmeniz mümkündür. Bu tarz kilo problemlerini engellemek için atılacak bir diğer önemli adım ise; kişinin kafasında bu sıkıntıyı halletmesi olacaktır. Keza, başarıya gidilecek olan yolun inanmaktan geçtiğini göz önünde bulunduracak olursak, sağlıklı bir ruh yapısı ile dengeli bir beslenme – egzersiz programı sayesinde obeziteden rahatlıkla kurtulabilirsiniz.

19 Kasım 2015 Perşembe

Obezitede tek suçlu ekmek değildir

Ekmeğin yararları ve bilinçli ekmek tüketimi konusunda kamuoyunun bilgilendirilmesi amacıyla düzenlenen “Ekmeğe İade-i İtibar” panelinde konuşan Uzman Diyetisyen Dilara Koçak, obezitenin tek suçlusunun ekmek olmadığını söyledi.

Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı M. Mehdi Eker’in katılımı ile düzenlenen “Diyette Sağlıklı Ekmek Yemek Gerek” konulu Ekmeğe İade-i İtibar panelinde söz alan Koçak, “Türkiye, dünyanın en çok ekmek tüketen ülkeleri arasında ilk sıralarda yer alıyor. Bu kadar yoğun tüketimin olduğu bir besinin üretim şartları ve ana hammadde olan unun kalitesi büyük önem taşıyor. Böyle bir durumda odaklanılması gereken, en doğru ekmeğin halka ulaştırılmasıdır. Toplumun temel besini, sofralarımızın nimeti ekmeği bu şekilde suçlamak ve halkın kafasını karıştırmak obezitenin çözümü olamaz” diye konuştu.

Karbonhidratı ve özellikle ekmeği yasaklayan protein ağırlıklı diyetlerin her zaman ilgi çekici olduğuna değinen Koçak, “Dönem dönem farklı isimlerle ortaya çıkan bu diyetlerin temeli hep aynıdır. Hızlı kilo kaybı ilk başlarda yüz güldürücüdür ancak daha sonra çok hızlı kilo alınması tesadüf değildir. Karbonhidrat içermeyen yüksek proteinli diyetlerin sonucunda yüksek kolesterol, ürik asit yüksekliği, hiperlipidemi, safra kesesi ve böbrek ile karaciğer problemleri sık karşılaşılan sorunlardır. Üstelik bu şekilde giden kiloların yeniden geri gelmesi bireyi daha da mutsuz eder ve metabolizmadaki yavaşlamayı geri döndürmek çok daha zordur” dedi.

“Hızlı kilo vermek çözüm değil”

Obezitenin çözümünün hızlı kilo vermek olmadığını belirten Koçak, “Diyetlerin başarısı da hangi sürede kaç kilo verildiği değildir. Asıl başarı, bireyin sağlığını bozmadan yaşam biçimine en uygun şekilde geleneksel alışkanlıklarını da içeren ve ömür boyu uygulanacak beslenme modelini keşfedebilmektir. Diyeti kilo verme yarışı olarak görmek, 2-3 ay ekmek ve karbonhidratsız yaşamak bazı bireyler için kamp hayatı gibi katlanılabilir bir durum olsa da, bu kampın bitimi maalesef hüsran ile sonuçlanmaktadır. Üstelik anne babalar bunun doğru bir beslenme modeli olduğunu düşünerek çocuklarına da bu tarz beslenme uyguladıklarında büyüme geriliği karşımıza çıkmaktadır” ifadelerini kullandı.

“Kaliteli ekmeğe ihtiyaç var”

Hiçbir hastalık gelişiminde veya sağlıklı yaşam için tedavide bir besinin mucize veya tek suçlu gibi etiketlenmesinin doğru olmadığının altını çizen Koçak, “Önemli olan dengeli ve doğru karbonhidrat, yeterli protein ve ihtiyaç ölçüsünde yağ içeren bir beslenme tipini benimsemektir. Tüm dünya Akdeniz diyetini en sağlıklı diyet olarak kabul etmiştir ve bu diyetin temeli tahıllardır. Kaliteli ve tam undan hijyenik koşullarda hazırlanmış ekmeklere ihtiyacımız var. Yenilenen ekmek tebliğine göre buğday tanesi eskiden kepek ve ruşeym ayrılarak un haline geliyor ve fırınlara bu şekilde gidiyordu. Şimdi bu faydalı kısımların daha fazla içinde kalacak şekilde iyileştirme yapılması sevindirici ama biz çok daha iyi bir ekmek istiyoruz. Son gelişmeler tam buğday ekmeğine geçiş için önemli bir adım ama devamı mutlaka gelmeli” diye konuştu.

Günlük karbonhidrat ihtiyacının yaş, cinsiyet ve fiziksel aktivite durumuna göre değişmekle birlikte, günlük enerjinin yüzde 55-65’lik kısmını içermesi gerektiğini söyleyen Koçak, “Buna göre günlük en az 4-5 dilim ekmek, tercihen tam buğdaylı veya çavdarlı tüketilebilir. Tam buğday ekmeği vitamin, mineral ve lif içermesi açısından kıymetli bir besindir; uzun süre tok tutar; çiğneme süresi uzun olduğu için doygunluk hissine katkıda bulunur; glisemik indeksi düşük olduğu için kan şekerini de hızlı yükseltmez” dedi.

4 Şubat 2015 Çarşamba

ZAYIFLAMA İLAÇLARI İŞE YARIYOR MU?

Hızlı bir şekilde kilo vermek isteyenler, mucize arayanlar son zamanlarda internette biraz araştırma yapıp, zayıflama hapları ve çayları sipariş etmekteler.


Piyasada zayıflamak için kullanılan;
50 den fazla özel diyet takviyesi
125’ten fazla ticari kombine ürün bulunmaktadır. 

                2000 yılı sonrası yapılan bilimsel araştırmaları taradık ve bu ilaçların etkilerini inceledik.. 

EFEDRA: Amerikan Gıda ve İlaç İdaresi tarafından yasaklanmıştır. Yapılan çalışmalarda kilo vermede etkili olduğu fakat sağlık risklerinin yüksek olduğu belirtiliyor. Efedra ile kombine ürünler piyasada hala bulunmaktadır. Bunlara dikkat !

KAFEİN: Yapılan çalışmalar insanlar üzerinde yağ yakıcı bir özelliği olmadığını gösteriyor. Biz herhangi bir sağlık probleminiz yoksa egzersiz öncesi ara öğün olarak ilaç olarak değil doğal yolla alınmasını öneriyoruz.

TURUNÇ, BİTTER ORANGE: Yapılan klinik çalışmalar turunç içeren gıda desteklerinin kullanıldıkları dozda kilo vermede etkili olmadığını göstermiştir. Turunç ekstresini yalnız veya kafeinle beraber kullanan sağlıklı kişilerde; iskemik şok, taşiaritmi, kardiyak arrest, bayılma, kalp spazmı, myokard enfaktüsü, ventriküler aritmi gibi kardiyotoksik yan etkiler ve ölüm görülmüştür.

KROM: İyi tasarlanmış, kapsamlı çalışmaların yokluğundan dolayı, kromun kilo kaybı ve uzun vadeli güvenlik profili ile ilgili bilgiler yetersizdir.

GİNSENG: Ginseng’in glikoz toleransını geliştirebileceği öne sürülmesine rağmen, insanlar üzerinde yapılan rasgele seçimli hiçbir çalışmada kontrol grubuyla karşılaştırıldığında ginsengin kilo vermede etkili olduğu gösterilmemiştir.

GUAR GUM: Hint fasulyesinden elde edilen bir diyet lifidir. Çalışmalardan elde edilen verilerin sonucu, guar gum takviyesinin kilo vermede etkili olmadığını göstermektedir.

L-KARNİTİN: Karnitin eksikliğinde besinlerle alınan yağların birçoğuenerjiye dönüştürülemez ve vücutta birikerek obeziteye sebep olur.Deney hayvanlarıyla yapılmış birçok çalışmada karnitinin yağlarınenerjiye dönüşümünü hızlandırdığı gösterilmiştir.National Academy of Sciences L-Carnitin' in vücut tarafından yeterince üretilebildiği ve dışardan takviye yapılmasının gereksiz olduğunu yayımlamıştır.

KONJUGE LİNOLEİK ASİT(CLA): Günümüzde, CLA’nın kilo kaybı üzerindeki etkinliğini destekleyecek, insanlar üzerinde yapılmış çalışma verileri yoktur.

     Çin başta olmak üzere Uzakdoğu ülkelerinden ithal edilen zayıflama ve kilo kontrolü amacıyla önerilen, gıda desteği olarak Tarım Bakanlığı’ndan ruhsatlandırılan birçok üründe sibutramin, rimonabant, fenitoin gibi kimyasallara rastlanmıştır.
     Ülkemiz ve dünyadaki durumu birlikte incelersek, piyasada bulunan ürünler hakkında öneride bulunmanın ne kadar güç olduğu görülmektedir. Obezite tedavisinde destek olarak başvurulan doğal ürünlerin çoğunun etkinlikleri hakkında yeterli bilimsel klinik çalışma ve kanıt bulunmamakta, Tarım Bakanlığı’nca ruhsat almış olanların güvenilirlik ve kaliteleri hakkında fikir sunulamamaktadır.