13 Ağustos 2013 Salı

Kanser ve İşlenmiş Şeker -Çeviri: Nil Güngör


Şeker kansere yol açar mı? Bu konuda yakın zamanda katıldığım bir seminerde University of California San Francisco uzman diyetisyeni Greta Macaire’in verdiği cevap: ‘hayır’. ‘Ancak özellikle işlenmiş yüksek şeker içeren besinlerin kandaki insülini arttırdığını biliyoruz ve araştırmalar yüksek insülin ve IGF değerlerinin kanser hücrelerinde büyümeyi tetikleyebileceğini gösteriyor’ diyor Greta.

Bu yazının konusu işlenmiş şekerinsofralarımızda kullanımını kısıtlamayı düşündürecek başka araştırmalar da var. Sevgili Nil Güngör’e bu çeviri için çok teşekkür ediyoruz.


Tatlıya düşkünseniz, beslenme alışkanlıklarınız kansere yakalanma riskinizi artırıyor olabilir. Nature Medicine dergisinde basılan yeni bir araştırma, kanser tümörlerinin büyümesinde ve yayılmasında işlenmiş şekerin  rolü olduğunu gösteriyor.

University College London (UCL)’da  çalışan bilim insanları bu bulguyu yeni bir kanser tarama yöntemi üzerine farklı denemeler yaparken keşfettiler. Bu yeni yöntem manyetik rezonans görüntülemenin (MR) benzersiz bir şeklini kullanmaktadır. Bir MR tarayıcısı vücuttaki glukozu bulmak için duyarlı hale getirildiğinde, yapılan vücut taramalarında şekerle beslenen ve yüksek miktarda şeker içeren kanser tümörlerinin ışıl ışıl parladığı görülmektedir.    

UCL’in son duyurusunda, farelere yapılan MR taramalarında tümörlerin “parlak görüntüler” olarak ortaya çıktığı belirtiliyor. Ayrıca, aynı duyuruda “'Glukoz Kimyasal Değişim Doygunluk Transferi (glucoCEST) adı verilen bu yeni yöntemin, tümörlerin normal, sağlıklı dokulara göre bir tür şeker olan glukozu çok daha fazla tüketmekte olduğu gerçeğine dayalı” olduğu açıklanıyor.   

Geleneksel olarak, kanser taramalarında tümörlerin varlığını tespit etmek için düşük doz radyasyon enjeksiyonları kullanılır. Diğer bir deyişle, kanserin gelişimini ve yayılmasını tetikleyen ve teşvik eden her şey, aynı zamanda doktorlar tarafından vücutta kanser tümörlerini tespit etmek için de kullanılabilir. Şekerin de artık bu listeye dahil edilebileceği anlaşılmaktadır.

UCL İleri Biyomedikal Görüntüleme Merkezi’nde yapılan çalışmanın baş araştırmacısı Dr. Simon Walker-Samuel’e göre, “Tümör tespitinde normal şekerin vücuda enjekte edilmesine dayalı bir yöntem, radyoaktif madde kullanan mevcut yöntemlere göre daha ucuz ve güvenli bir alternatif sağlayabilir.” 

İlginç bir ayrıntı ise, Dr. Walker-Samuel’e göre tümörlerin varlığınının glucoCEST yöntemiyle etkin bir şekilde tespit edilmesi için gerekli şeker miktarının sadece “bir paket çikolatanın yarısı kadar” olduğudur.  Bu gerçekten çok şaşırtıcı, çünkü göreceli olarak düşük miktarlarda bile şekerin yayılmayı teşvik etme potansiyeline sahip olduğu anlaşılmaktadır. 

Pek çok kanser tümörü, şeker tüketiminde yaratılan insüline doğrudan tepki göstermektedir. UCL tarafından yapılan çalışma işlenmiş şeker tüketimiyle kanser gibi hastalıklar arasındaki ilişkiyi belirleyen tek çalışma değil elbette. UCSF Endokrinoloji Bölümü Pediatri Profesörü Dr. Robert Lustig’in de şu an yürüttüğü bir çalışmayla beraber diğer bazı araştırmalar, günümüzde yaygın olan çoğu kronik hastalığın şeker tüketiminden kaynaklandığını doğrulamakta.

Dr. Lustig’in Sugar: The Bitter Truth (Şeker: Acı Gerçekler) başlıklı sunumunu buradan izleyebilirsiniz: http://youtube.com

Kansere gelince, şeker tüketimine tepki olarak vücudun ürettiği hormonlar da kanser hücrelerini beslemektedir. 

Harvard Üniversitesi Beth Israel Deaconess Tıp Merkezi (BDIMC) başkanı Dr. Lewis Cantley CBS kanalının 60 Dakika programındaki bir söyleşisinde şunları söyledi: “İnsülinin çeşitli dokular üzerinde olumsuz etkiler yaratabileceğini yeni yeni öğrenmeye başladık. ”

“Üzerinde insülin reseptörleri (alıcıları) bulunan bir tümörünüz varsa, o tümör kandaki glikozu almak için stimüle edilmiş olacaktır. Bu durumda, kanda dolaşan glukoz yağ veya kas dokusuna doğru ilerlemektense tümöre doğru ilerleyip tümörün büyümesinde kullanılacaktır.”


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder